kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Haziran 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Londra'daki ilk butiğinin açılışında 1969), Yves Saint Laurent yanındaki arkadaşlarıyla birlikte safari koleksiyonundan parçalar giymiş.

Kralların en kırılganı artık yok

Alex AKİMOĞLU
Yves Saint Laurent, moda tarihine altın harflerle yazdırdığı ismi ile hiç unutulmayacak, adı her zaman sevgi, şefkat, hayranlık ve koruma duyguları ile anılacak.....
1978 yılı idi. İstanbul'un talebe olayları ile çalkalandığı günler. Liseyi bitirmiş ve Paris'e moda öğrenimi için gelmiştim. Moda tasarımcısı olarak, altın çağını yaşayan Haute Couture dünyasının kapılarını çalmaya başlamıştım. O gün çok heyecanlıydım. Monsieur Yves Saint Laurent başvurumu cevaplamış; randevu vermişti. Beni, Morceau Caddesi'nde bulunan muhteşem şekilde dekore edilmiş, İkinci İmparatorluk devrinden kalma binanın görüşme salonuna aldılar. Aradan geçen birkaç dakika, birkaç gün gibi gelmişti. Sekreter kapıyı açtı ve 'Monsieur' içeri girdi. Lacivert takım elbise giymişti. O klasik giysiler içinde o kadar değişik görünüyordu ki! Heybetli görüntüsü, kalın çerçeveli gözlükleri altına gizlenmiş gözleri ile tezat gibiydi. Duygusal, çekingen, kırılgan bakışlardı. Etkileyici bir ses tonu vardı ve kısık bir sesle konuşuyordu. Yves Saint Laurent moda dünyasının gözbebeğiydi. En kudretli moda eleştirmenlerinden, en küçük atölye çalışanına kadar 'Usta'ya duyulan saygı ve sevgi eşitti.

GİYSİLERDEKİ SANAT

Moda tarihine birçok yenilik getiren, tabuları şık bir şekilde yıkan ünlü tasarımcının kalplerdeki ayrı yeri ise inanılmaz bir hassasiyet taşıyan ince ruhunun dışarıya yansıyan tılsımından ileri geliyordu. Bu hassas ruh, az sayıda modacıya nasip olmuş başarı ve alkışlara rağmen kırılıyor, inciniyordu. Hayat arkadaşı ve isminin büyük bir marka haline gelmesinde en büyük rolü oynamış olan Pierre Berge, tasarımcının hassasiyetlerini en iyi çözen insan olarak son anına kadar onun yanında oldu. Şöhret, para, etrafında pervane olan insanlar, ödüller korkutuyordu belki de onu. Birkaç kez tedavi gördü; ama tüm bu dengesizlikler onu daha da büyüttü, Çünkü o, ilk başta bir 'kültür adamı' idi. Modanın sanat olmadığını ancak sanatla, kültürle iç içe olabileceğini kanıtladı. Velasquez'in İspanyası, Delacroix'nın Fası, Picasso'nun, Braque'ın yapıtlarını podyumlara taşıdı. Shakespeare, Aragon, Marcel Proust gibi yazar ve şairlere ithaf ettiği koleksiyonları ile edebiyatı giysilere yansıttı. 1983 yılında New York Metropolitan Müzesi o güne dek ilk kez kapılarını 'moda'ya açtı ve Saint Laurent'nin retrospektif bir sergisini sundu. Sanatla olan ilişkisini, Notre Dame de Paris (Roland Petit, 1965), Missisippi (François Truffaut, 1972) gibi filmler için tasarladığı kostümlerle sürdürdü. Balenciga ile başlayan bugünkü anlamdaki moda tarihinin son ustası Saint-Laurent, yeni yüzyılla birlikte değişen dünyada, moda mefhumunun da nasıl değişime uğramakta olduğunu sezinlemiş ve çekilmenin en doğru karar olduğuna kanaat getirmişti. Pierre Berge, ustasının depresif ruhunun yorgun olduğuna karar vermiş ve pes etmişti.

CHANEL'İN RUH İKİZİ

Berge, 2002 yılının eylül ayında düzenlenen basın toplantısında "Saint Laurent bir gün çalışmaktan vazgeçerse, Haute-Couture tarihi de son bulur' demiştim, işte o gün geldi," diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Berge, belki 'son'u hissetmiş bir insanın hırsı ile o günlerde moda dünyasını yeni bir viraja sokmakta olan John Galliano ve Alexander McQueen gibi tasarımcıları egoistçe reddediyordu. Aynı yılın kasım ayında düzenlenen muhteşem defile ile kral, moda dünyasına veda etti. Dünyanın dört bir tarafından gelen ünlüler gözyaşları ile uğurluyorlardı moda dehasını. Saint- Laurent, o günden sonra moda arenasında bir kez bile görünmedi, röportaj vermedi. Cezayir, Oran'da doğan Yves Mathieu-Saint Laurent, 20 Temmuz 1955 yılında Christian Dior'un atölyesinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1957 yılında hayata veda eden Dior'un selefi Saint Laurent oldu. 1961 yılında ise kendi ismini taşıyan moda evinin kapılarını açtı. Yves Saint Laurent, kadının dişiliğini düşsel hale getiren üslubu, Cezayir'de aldığı kültürün beslediği inanılmaz renk anlayışı ve kadına kazandırdığı yeni giyim anlayışı ile kısa zamanda dünyanın en gözde tasarımcısı haline geldi. 1966 yılında 'smokin'i kadın gardırobuna sokan, 1968 yılında sunduğu Safari koleksiyonu ile 'rahatlık' anlayışını androjen bir üslupla yaratan ünlü modacı için Coco Chanel, "Ruh ikizim, benim ilkelerimi devam ettirecektir,'' diyerek genç meslektaşına olan hayranlığını dile getirmişti. Moda dünyasının kralı Yves Saint Laurent, moda tarihine altın harflerle yazdırdığı ismi ile hiç unutulmayacak, yıllar geçse bile adı geçtiğinde sevgi, şefkat, hayranlık ve koruma duyguları ile anılacaktır.
Haberin fotoğrafları