kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Haziran 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Vatana dönerken

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le 5 gün 4 gece süren Japonya gezimizi noktaladık. Siz bu yazıyı okurken, dönüş yolunda olacağız.
Gül gezinin başında biz medya mensuplarıyla bilgilendirme sohbeti yapmıştı. Son gece de değerlendirme toplantısı düzenledi.
Ve ilk gün olduğu gibi, son gece de söze "Siyaset konuşmak yok" diye başladı. Onca delme çabamıza, yandan dolaşan, atıfta bulunan, masum tuzaklar içeren sorularımıza rağmen ketumiyetini bozamadık.
Ne AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'nun kuvvetler arasındaki ilişkileri yeniden düzenlemek veya netliğe kavuşturmak için Anayasa değişikliği kararını yorumladı, ne de Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın Anayasa Mahkemesi'nin işini kolaylaştırmak için 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle lağvedilen Senato'nun yeniden getirilmesi önerisi için bir şey söyledi.
Tek bilgi alabildik: Başbakan Erdoğan'la da, Meclis Başkanı Toptan'la da gezi boyunca herhangi bir görüşmesi olmamıştı.
Japonya, Türk-Japon ilişkilerinin geleceği ve ekonomi ekseninden milim dışarı çıkmayan sohbette Gül'ün verdiği başlıca mesaj şöyle : "Japonya'yla tarihten gelen dostluğa yeni ivme kazandırıyoruz."
Tarih ile kastettiği, "Ertuğrul faciası". İki gün önce yazdık: Osman Paşa komutasındaki Osmanlı firkateyni, Sultan 2'nci Abdülhamit'in mesajını İmparator'a ulaştırmak için 11 aylık yolculuktan sonra 7 Haziran 1890'da Yokohama limanına ulaştı. 4 ay kadar kaldı. 15 Eylül'de dönüş yolculuğuna başladı, ertesi gün balıkçı kasabası Kushimato'ya yakın Oshima kayalıklarında battı.
Osman Paşa dahil 600'e yakın denizcimiz şehit oldu.
Şimdi o facia bölgesinde bir anıt dikili. "Ertuğrul Şehitliği" diye biliniyor. Dün orada düzenlenen gerçekten hüzünlü törendeki konuşmalarda sık sık 2'nci Abdülhamit'in adı telaffuz edildi. Ancak Abdülhamit'in mesaj gönderdiği İmparator'un kimliğine nedense değinilmedi.
Oysa o İmparator, Japonya'yı Aydınlanma Çağı'na taşıyan, bugün rejiminin, ekonomik sisteminin ve zenginliğinin temellerini atan Meiji'ydi. 1868-1912 yılları arasında hüküm süren Meiji bakın neler yaptı:
İçine kapalı, yabancı düşmanı, hatta ülkeden gizlice çıkan vatandaşlarını yargısız idam eden Japonya'yı dünyaya açtı.

Devrimci bir İmparator
Batı uluslarının yaşamlarını uyarlamaya ve onlar gibi sanayileşmeye yöneldi. O güne kadar savaş ağalarının, derebeylerinin, "Samuray"ların sahip oldukları silahlı birlikleri dağıttı, bir ulusal ordu kurdu. Seçkin sınıfların her türlü imtiyazına son verdi. Ülkeyi demiryolu ağlarıyla örerek toplu ulaşım sistemini getirdi. Milli para ve merkez bankası sistemine geçti. Eğitimi zorunlu yaptı, ülkenin her yerinde hızla parasız devlet okulları açtı. Eğitim sayesinde ve rekabete dayalı öğrenim müfredatının sonucu olarak bir aydınlar zümresi doğdu. Kadınların konumunu liberalleştirdi, onlara iş hayatının kapılarını ardına kadar açtı. Mitsubishi, Mitsui, Sumitomo, Yasuda gibi büyük grupların temelini attı. O gruplar 100 yıl sonra bugün dünya devleri arasında sayılıyorlar.
Ve Cumhurbaşkanı Gül, bu gezide Meiji'nin eseri o dev grupların CEO'ları, yani başkanlarıyla da görüştü.
2'nci Abdülhamit bu reformlara ilgi duyduğu için mi İmparator'a mesaj gönderdi? Bilinmiyor. Ama bilinen bir şey var: Atatürk, Türkiye'yi çağdaşlaştırma hamlelerine başlamadan önce Meiji Reformları'nı ve sonuçlarını çok iyi araştırıp değerlendirdi.
Meiji'nin şansı, kendisinden sonra gelenlerin de aynı anlayışı ve politikaları sürdürmesi oldu. Zaten başka seçenekleri de yoktu; çünkü halk Batı modeli sistemin sağladığı özgürlüklere sıkı sıkıya bağlıydı. Ayrıca Batı modeli ekonominin getirdiği zenginliğin de yaşamı nasıl değiştirdiğini görmüştü.
Türkiye'de ise son 60 yılda Atatürk'ün getirdiği sistemi reforme etmekten çok deforme etmeye çaba harcandığı için bugünkü sıkıntıları yaşıyoruz. Yazık.
Ancak Gül hem giderken, hem dönerken yaptığımız sohbetlerde önemle ve ısrarla tekrarladığı bir vurgusunda yerden göğe haklı: Türkiye'yi ancak Batı, yani Avrupa, yani AB üyelik süreci değiştirebilir, dönüştürebilir. Tıpkı Japonya'yı dönüştürdüğü gibi.