kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Haziran 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Murat Başoğlu üzerinde Türk Sineması’nın unutulmayan repliklerinin yer aldığı tişörtlerin de yakında piyasaya çıkacağını söylüyor...

Sabah Şekeri 'Ben de televizyon izliyorum' diyecek!

ZEYNEP GÜLER CEYLAN-Fotoğraflar: Korkut KALAYCI
Şimdilerde Tulipan Defterleri projesiyle adından söz ettiren ama bir dönem 'Sabah Şekerleri' programıyla kadınların sevgilisi olan sunucu Murat Başoğlu, televizyona dönmeye hazırlanıyor. Başoğlu yedi sene aradan sonra 'Ben de televizyon izliyorum' isimli şov programı yapacak..
Kendi kurduğu Biyer Art Studio tasarım şirketinin başkanı olan Murat Başoğlu, 'Tulipan Defterleri' ile Osmanlı kültürü ve motiflerini post-modern şekilde yorumluyor. Şebnem Dönmez ile beraber sunduğu 'Sabah Şekerleri' ve 'Görevimiz Tehlike' programlarından tanıdığımız Başoğlu, 1996 yılında Magazin Gazetecileri Derneği tarafından 'En İyi Erkek Sunucu' ödülüne layık görülmüştü. Bu başarılı kariyerin ardından iş hayatında reklam ve tasarım konusunda uzmanlaşmayı seçerek Biyer'i kuran ve sekiz yıldır bu sektörde başarılı projelere imza atan Başoğlu aynı zamanda Tulipan Creations markasının da yaratıcısı. Bu marka altında Murat Başoğlu'nun tasarımlarını yaptığı Tulipan Defterleri, Osmanlı motiflerini modernize ederek Osmanlı kültürüne ait resim ve illüstrasyonlarla süsleyen özel bir defter serisi. 2002 yılında Hande Bermek'le evlenerek, ekranlara veda eden başarılı sunucu, yeniden televizyona dönmek istiyor. İyi bir yapım olursa oyunculuk da yapacağını söyleyen Başoğlu, yaz sonunda tek kişilik gösterisi 'Ben de televizyon izliyorum' ile hayranlarıyla buluşacak.

BİR TERCİH YAPTIM, EVLİLİĞİ SEÇTİM
* Televizyon sektöründe tam da zirvedeyken işi bırakıp kendi reklam ve tasarım şirketinizi kurdunuz, neden?
Bizim gibi popüler bir meslek içindeyseniz, özellikle de televizyon sunucusu olunca hayran kitleniz ve size olan talep çok fazla oluyor. O zaman normal hayatınızı yaşayamıyorsunuz. Kimileri bu şöhretli hayatın içinde olmaktan memnun ve evliliğini de yürütebiliyor ama benim gibi insanlar evlilikle bu işin birlikte yürümeyeceğine inanıyor. O dönemde üzerimde çok ilgi vardı ve ben bunun yıpratıcı olacağını düşündüm.

* Neden böyle düşündünüz?
Mutlu bir evlilik yaşamak ve onun tadını çıkarabilmek için en güzel dönemde televizyonu bıraktım ve bu şirketi kurdum. Neden televizyonu bıraktığımı ilk kez size anlatayım: Kral TV'nin gecesine davetliydim, çıkışta partisine gittim. Partide hayatımda ilk defa gördüğüm sarışın bir kız yanıma geldi ve "Ateşiniz var mı?" dedi. Sigarasını yakarken elini omzuma attı ve gazetecilerin hepsi fotoğraf çekmeye başladılar. Ertesi gün 'Murat Hande'yi aldatıyor' diye haber çıktı. Bu olay sonrasında televizyonu bırakmaya karar verdim. Yedi yıldır magazincilerin olduğu yerlere gitmedim ve çok mutlu yaşadım. Onların gözünden silinmek inanılmaz güzel bir şey.

* Aslında bu tür fedakarlıkları genelde kadınlar yapar siz de tam tersi olmuş. Eşiniz mi talep etti televizyonu bırakmanızı?
Ama kadınların çoğu sonra da geri dönüyorlar ekrana (gülüyor). Hayır, eşimden böyle bir talep gelmedi ama bakıyorsunuz o durumda zoru yaşayacak olan, üzülecek olan o. Onun üzülmesini hiç istemediğim için bu sektörü kendi kararımla bıraktım.

KÜLTÜRÜMÜZÜN MOTİFLERİ YOK
* Şimdi de Tulipan ile gündemdesiniz, Osmanlı kültürüne ilginiz nereden geliyor?
Ben okulda da tarih meraklılarındandım, Osmanlı tarihiyle yakından ilgileniyordum. Sonra 10 yıl mankenlik yaptım, modayı yakından takip ederken gördüm ki her yerde Hint ve Afrika esintileri var ama bizim kültürümüze, Osmanlı'ya ait motifler neredeyse yok. Neden böyle diye düşünmeye başladım. Reklam ajansından ziyade tasarım üzerine bir şeyler yapmak istiyordum. Ancak televizyonda sabah programı sunduğunuz zaman ertesi sabah tasarımcı olmanız o kadar kolay olmuyor.

* Önyargı oluyor değil mi?
Evet, insanları ikna etmek çok kolay olmuyor. Bizde sap ve saman çok karışık durur ama Avrupa'da bu işler böyle değil. Sizi herkesle aynı sanıyorlar ve tanımıyorlar. Benim de bu alana geçmem zaman aldı. İlk başlarda ajansın işleriyle çok yoğunduk, çocuk olunca Amerika'ya gittik ve üç-dört ay orada kaldık. Sonra yaptığım işten zevk almadığımı anladım ve tasarımcı olmaya karar verdim. Yeni bir tasarım kadrosu kurduk ve bu defterlerle işe girdik.

ÇABUK UNUTTUK
* Modanın içinden gelen biri olarak tasarımda bunun faydasını görüyor musunuz?
Mankenlik yaptığım yıllarda da en çok koreograf asistanlığı yapan kişiydim çünkü bu işten anlardım. Uğurkan Erez'e asistanlık yapardım. İnsanın o tür bir gözünün olmasının mutlaka bir katkısı oluyor. O dönemlerde de dünyanın her yerini gezer görürdüm. Bu insana vizyon katıyor. Milano'da ve New York'ta moda haftasına gidip tasarımcıların neler yaptığını gördüğünüz zaman bunlar hep size birer artı olarak dönüyor. İleride işin moda tarafına geçmek bir gibi bir niyetim var. Bizim kıyafetlerimizi dünya modacılarına tanıtan bir şirket kurmak istiyoruz. Biz Anadolu'da hâlâ kullanılan yazmaları ve oya işlerini çok çabuk üzerimizden attık. Unuttuk bu değerlerimizi... Oysa yaşadığımız kültüre sahip çıkmamız lazım. Şimdi bu konuda bir arşiv hazırlamaya başladık. Osmanlı'dan Cumhuriyet tarihine gelen kıyafetleri arşivliyoruz. Bu tarihe kadar olan Türk modası üzerinde çalışıyoruz.

* 'Tulipan' kavramını biraz açabilir miyiz?
Tulipan, Çini Sanatı diye geçiyor ama Tulipan Osmanlı'da lalenin gerçek ismidir. O zamanlar Osmanlı'da en çok tulip yani lale motifi kullanıldığı için lale motifinin yer aldığı çiniye geçişi de buradan geliyor. Yani çinideki lalenin ismi de denebilir. Şu anda Hollanda dünyaya göğsünü gere gere laleleri anlatıyor, hatta ekonomilerini bile bunun üzerine kuruyor. Sadece lale tarlalarını gezmeye giden insan sayısının yüksekliğine inanamazsınız. Ben de gittim ve hepsini gezdim. Tulipan defterleri fikri de o gezi sırasında oluştu zaten. Orada lalelerden hediyelik eşyalar satıyorlar, laleli defterler, kalemler, eşyalar... Dedim ki 'bizde niye bu hediyelik eşya kültürü yok?' Ben turist olsam nereleri gezerdim deyip, Eminönü, Topkapı, Ayasofya Müzesi, Mısır Çarşısı ve Kapalıçarşı gibi turistik bölgeleri dolaştım. Orada hediyelik eşya olarak alınabilecek kaliteli şeyler hakikaten yok. Bu işe girmeye böylece karar verdim.

DEFTERLERİN DEVAMI GELECEK
* İşe defterle başladınız, devamı gelecek mi?
Evet, geçen sene defterlerle başladık ama 1 Euro'dan 100 Euro'ya kadar oluşan hediyelik eşyalar satan dükkanlar zinciri kurmak istiyorum. Mum, kalem gibi gündelik hayatta kullanabileceğiniz her şey olacak. Bir ekibim var, birlikte bu konu üzerinde çalışıyoruz.

* Ürünler nerelerde ve kaça satılıyor?
Lale ve padişah serisi şu anda, Mudo mağazaları, Megavizyon, İnkilap Kitapevi, Mefisto ve birçok yerel kırtasiyede satılıyor. Fiyatlar 10-15 YTL arasında değişiyor.

* Kağıt-kalem aslında giderek yerini bilgisayarlara ve notebook'lara bırakıyor, bu anlamda defterlerin satılmayacağını hiç düşündünüz mü?
Hayır, deftere ihtiyaç hiç bitmez. Kağıt-kalem kullanmadan olmaz. Bilgisayarın amacı başka. Kağıda yazdığınız şeyler silinmiyor, yok olmuyor daha güvenli. İnsanlar dokunarak yazmaktan daha çok hoşlanıyor bence. Defter uzun yıllar hayatımızda olmaya devam edecek.