kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Haziran 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Pişkin bunlar pişkin!

Burada "devlette de, iktidarda da, muhalefette de devamlılık" esastır.
Görevin başında dimdik durmak esastır.
Burada devlette, muhalefette ve devlet dışında utanmamak esastır.
Yüzü dahi kızarmadan pişkinlikte pişmek esastır.
Burada, kısacık zaman dilimi içindeki bazı aktörleri hatırlayın:
"Köyden gelmiş tersane işçileri, toprakta yürümeye alışık oldukları için 20 metre yüksekte 20 santimlik platformda yürüyemeyip düşüyor" diyerek, patronlara arka, sağlıkları ve güvenliklerinden sorumlu olduğu işçilere aşağılama çıkan müdür hala görevdedir.
Bu satırları okurken belki kasım kasım kasılıyordur.
Bakanı da onu çelik inatla o yüzden tutuyordur.
"Tersane işçilerinin ölümleri arkasında yabancı parmağı var" diyebilen (tabii patronluktan gelme) Sanayi Bakanı da sıkılmamıştır, görevindedir.
Bu satırlara belki de çağlıyordur.
Telefonların zaten dinlendiği bir memlekette, penceresini de telefonunu da açık bırakıp "Vali ile konuşmamı dinlediler" diye yaygara koparan ana muhalefet genel sekreteri de hala görevindedir.
Böyle satırlara kızıyordur sadece.
"Devlet memuru" statüsündeki bazı ordu mensupları için "kanun teklifi mercii" olarak Meclis'i değil, hükümeti değil, Genelkurmay'ı gösterebilen Savunma Bakanı da yerindedir.
Böyle satırlara şaşıyordur muhtemelen.

Oysa, vicdan da, utanma ve sıkılma gibi insani (ama aynı zamanda mümkünse siyasi!) duygular da böyle zamanlar için.
Bir özür dahi dilemeden, bir özeleştiri yapmadan, hiçbir şey denmemiş, hiçbir şey olmamış gibi yapabilmeyi herhalde meziyet sanıyorlar.
Tabii bu lafları...
İktidarla iş kotarma uğruna "Memleket toz pembe" diye diye milyonlarca insanı 2001 krizine toslatan...
Yıllardır seçimlerden ne çıkabileceğini zerre öngöremeyen, sürekli yanlış tahmin yapan...
Bin türlü yalan ve yanlış haberle yanıltan, manipüle eden, kendi de yanılan, afallayan, şaşkınlaşan, durmadan fikir, çizgi değiştiren, menfaat oyunlarına yapışan...
Lakin, patronları hadi bir yana da, çok bilmiş yönetici, yazar, gazeteci profesyonellerinin asla yerinden olmadığı...
Asla derinden utanmadığı...
Asla (en azından) manevi bir bedel ödemediği...
Hep haklı, hep doğru, sözde hep itibarlı kaldığı bir "medya ortamı" nın içinden ediyoruz.
İçine edilmiş ortamın içinden ediyoruz.
Kim, hangi yüzle kimin utanmasını bekleyecek ki!
Hangi kuvvet bir ötekinin yüzüne hakiki bir ayna tutabilecek ki!
O da pişkin, bu da pişkin.