kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

Şerif Mardin'in eksik bıraktığı bazı noktalar

Prof. Şerif Mardin'in " Cumhuriyetin aydınlanmacı öğretmeni, mahallenin gelenekçi imamına yenildi " diye özetlenebilecek sözüne değinmek istiyorum.
Şerif Hoca, öğretmenin yenilgisini ideolojik boşluğa bağlamakla, bize
skoru veriyor ama karşılaşmayı özetlemiyor.
İmamın, maçı kazanmasına rağmen, ikinci lige düşmesinden ise hiç söz etmiyor.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, cumhuriyeti kurduklarında, kendilerini bir köylü denizinin ortasında bulmuştu. Nüfusun yüzde 80'den fazlası kırsal alanda yaşıyor ve tarımla geçiniyordu.
Ümmetçi köylüden, ulus devletin vatandaşını yaratmak için aydınlanmacı öğretmenleri sahaya gönderdiler. Cumhuriyetin öğretmeni kasabada, köyde, mahallede, gelenekçi imamla karşılaştı.
Bu aynı zamanda iki eğitim sisteminin, iki dünya görüşünün kafa kafaya gelişiydi.
Yetenekli köylü çocukları önce eğitimden geçirildi. Ardından devlet kadrolarında istihdam edildi.
Bir ' devşirme' süreciydi bu. İslam'dan esinlenerek oluşturulmuş bir kültürün yerine, Ankara tipi modernlik zerk ediliyordu.
Ancak iki önemli olgu, bu devşirme sürecini aksattı ve bugün Şerif Hoca'nın " öğretmen kaybetti " demesine yol açtı:

BİRİNCİ FAKTÖR
Devletin devşirme kapasitesi sınırlıydı. Güzel örnektir: Ispartalı çoban Sülü'yü alıyorsun, okuldan geçiriyorsun, Sular İdaresi'nde iş veriyorsun ve yetenekli olduğu için neticede Çankaya'ya kadar çıkıyor.
Çok güzel ama kaç zeki çoban için bunu yapabilirsin? Bir milyon mu, 2 milyon mu? Onları sisteme entegre ettin diyelim; peki ya diğerleri ne olacak?
Türkiye sosyalizmi tercih ederek, devletçiliği ülkenin her köşesine yaysaydı, sistem belki daha fazla insanı devşirebilirdi. (Sonra da, diğer sosyalist rejimlerle birlikte 1990'larda çökerdi.)
Özetle: Öğretmenin imam karşısında kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biri, sistemin " absorbe " etme (massetme, içine çekme) kapasitesinin sınırlı oluşuydu.
Bunu fark edince, mesela Köy Enstitüleri'ni kurdular ve köylüyü tarlasında tutarak vatandaş haline getirmeye çalıştılar. Ancak sadece otoriterdiler ; sosyalist ve totaliter olmadıkları için başaramadılar. Böylece öğretmen, yalnızca imam karşısında değil, iç göç karşısında da kaybetti.
İKİNCİ FAKTÖR
Şerif Hoca'nın analizlerinde, 1980'lerde dahil olduğumuz küresel ekonomi, nedense hak ettiği yeri bulmaz.
Halbuki kapitalizm, sadece öğretmeni değil, imamı da yenilgiye uğrattı. Evet, gelenekçi mahalle imamı davayı kaybetti.
Hatırlarsınız:
Şu ' mahalle baskısı' zımbırtısı ortaya atıldığında, bunun gayet eski bir model olduğunu, göç ve kentleşme ile mahallenin dağıldığını söylemiştim.
TOKİ apartmanlarına her meşrepten aile yerleşiyor. Biri sitenin camiine giderken, diğeri kafayı çekiyor.
Özetle: Gelenekçi imamın bu dönüşümden memnun olduğunu mu sanıyorsunuz? Mahallesizleşmeyle birlikte imam toplumsal denetimini çoktan kaybetti.
Öğretmen ve imam; küresel kapitalizme ve onun üstüne oturan medyaya yenildi.
Artık rol modeli; ne öğretmen, ne de imam. Gözler dizilerde, filmlerde, reklamlarda.
Tarkan konserindeki o kızı düşünüyorum. Hani türbanlı olduğu için öğretmene, göbeği açık olduğu için de imama yaranması mümkün olmayan kız.
Ama sanırım; ne öğretmen umurunda, ne de imam!