kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Mayıs 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Üç Maymun'un sinemamıza getirdikleri

Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'dan En İyi Yönetmen ödülüyle dönmesi, Türk sinema camiasında bir dostluk havası esmesini sağladı.
Üç Maymun filmi, şimdiye dek dışarda aldığımız ödüllerden farklı biçimde karşılandı. Türklerin dışarda ödül alması, ülke içinde hep sorun yaratmıştır. Bu ödüller hep şüpheyle karşılanır, öküz altında buzağı aranır, böyle bir olayın keyfi, zevki ve onuru etrafında birleşmek yerine kazananı küçümsemeye, alçaltmaya, suçlamaya, hatta yok etmeye kadar giden bir ilkel dürtü ortaya çıkar. Yaşar Kemal'den Orhan Pamuk'a, Yılmaz Güney'den Fatih Akın'a, Leyla Gencer'den Fazıl Say'a hep bu sendromu yaşadık, yaşıyoruz. Ve 40 yılda bir ulusça mutlu olmak yerine şüpheyi, kuşkuyu, inkârı yeğliyoruz. Bu bizim ulusal bir hastalığımız.

KUŞKUCULAR BİLE SEVİNDİ
Bu kez öyle olmadı. Öncelikle bu başarı tümüyle gözlerimizin önünde cereyan ettiği için... Hem bizler, yani festivali günü gününe izleyenler, bu zafere halkımızı hazırladık, hem de NTV olayları anında aktardı. Ve kapanış gecesi, yorgun, haşarı çocuk suratlı ve kirpi saçlı Sean Penn'in son derece bozuk şivesiyle "Nuri Bilji Seylan," dediğini toplumca izledik. Olay gözlerimizin önündeydi, bu sevinci birlikte yaşamıştık, şüpheye mahal yoktu. Genç Türk sinemasına kuşkuyla bakanlar bile mutlu oldular, gazetelerde genelde başkalarının zaferlerini hazmedemeyen eski ve yeni Yeşilçam mensupları sevinçlerini haykırdılar. Benim görebildiğim, asla ve asla mutlu gözükmemeyi varlık nedeni yapan ve her şeyi iğne deliğinden iplik geçirircesine eleştirmeyi görev sayan bir sivri dilli kalemin dışında herkes, buolaydan nasıl sevinç duyduğunu belirtti. Bu ödül, böylece kendisini aşan bir öneme kavuştu. Öncelikle böylesi ödüllere aslında toplumca nasıl aç olduğumuzu ve eğer 'mani yoksa', böyle bir olay karşısında birleşebileceğimizi gösterdi. Ayrıca, daha Cannes öncesi sinemacılarımızın Ceylan'a verdikleri yemekten başlayarak, mesleğin içinde bir birlik, bir ittifak ve dostluk havasının esmeye başladığı ortaya çıktı. Kendi adıma bu gelişmeyi Cannes ödülünden daha çok önemsiyorum. Ve kendi içinde birlik olmuş bir ulusal sinemanın, daha çok başarılara erişeceğini sanıyorum.