kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Mayıs 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Evet, burada yaşanır!

Her 5 kişiden 3'ü günde 2 doların altında gelirle hayata tutunmaya çalışıyor. Her 2 kişiden 1'i yeşil kartlı. Çalışma çağındaki her 10 kişiden 7'si işgücünün dışında. Güneydoğu Anadolu böyle bir bölge. Afrika'dan beter!
Hem de son 30 yılda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya özel onca paket parlak söylevlerle açılmasına rağmen.
Peki bu uzun paket zincirine AK Parti hükümetinin eklediği son halka, farklı bir sonuç verebilir mi? Yani Başbakan Erdoğan'ın dün Diyarbakır'da açtığı "GAP Eylem Planı", hedef olarak koyduğu 5 yılın sonunda Güneydoğu'nun "Makus talihi"ni yenecek, böylece "Terörün nedeni iş ve aş" iddiasının haklılığını kanıtlayacak bir başarıya ulaşabilir mi?
Biz bu paketi, önceki iktidarların reçetelerine göre daha umut verici buluyoruz. Çünkü devletin ve tarihin arşivlerini dolduran eski paketlerle bölgeye aktarılan kamu kaynağı iki alana kanalize ediliyordu: Enerji ve savunma/güvenlik. Açarsak; Ankara'nın yolladığı fonlar GAP yatırımı ile bölgedeki güvenlik birimlerinin ihtiyaçları arasında paylaştırılıyordu.
Oysa GAP, bölge halkından çok Anadolu'nun batısının enerji talebini karşılamaya yönelikti. Güvenlik yatırımları ise geçici köy koruculuğu dışında kesinlikle hiçbir sektörde istihdam yaratmıyordu.

Her şeyin başı işsizlik
Bu kez, GAP'ın yüzde 85'inin tamamlanmış olmasının sağladığı avantajla da 5 yılda aktarılması öngörülen 14.5 milyar YTL'lik kamu kaynağının çok büyük bölümü bölgeye harcanacak. Sulama, tarım, altyapı, kentlerin geliştirilmesi gibi.
Bölgedeki tüm ekilebilir alanların suya kavuşması (Damla sulama sistemine geçilecek), 780 kilometre uzunluğundaki Suriye sınırında yer yer 200 kilometre derinliğe ulaşan alanların mayından temizlenip tarıma açılması (Bu topraklar. bugüne kadar el değmediği, yani "Bakir" kaldığı için verimlilik oranı son derece yüksek olacak), tarımsal üretimdeki artışa paralel olarak tarıma dayalı sanayinin de gelişmesi, eğitim ve sağlık yatırımlarıyla işgücü kalitesinin iyileştirilmesi ve nihayet yol, su, elektrik, kanalizasyon, kültür merkezi, spor tesisi gibi altyapı yatırımlarıyla bölgenin çehresinin değiştirilmesi, ekonomik ve sosyal sorunları ciddi ölçüde hafifletebilir. Elbette istihdam sorununu da. ("GAP Eylem Planı"nda 5 yılda 3.8 milyon istihdam yaratılabileceği tahmin ediliyor. Bu rakama ulaşılırsa zaten sorun kökünden çözülmüş olacak. Ama hedefin yarısına ulaşılması durumunda bile Güneydoğu'daki işsizlik sorununa keskin bir neşter atabilir.)
Başbakan Erdoğan bölgenin özel sektör yatırımları için de cazibe merkezi yapılmasının amaçladığını vurguladı. Temkinli veya ihtiyatlı bir ifade. Çünkü bize göre, "GAP Eylem Planı" hedeflerine ulaşırsa, Güneydoğu Anadolu yalnızca özel sektör değil, yabancı yatırımlarcılar için de çekim merkezi olabilir. Özellikle de elindeki fonları değerlendirecek ülkeler ve alanlar arayan Körfez sermayesine.

Stratejik hedeflerin üssü
Bu da hükümetin diğer iddialı hedefleriyle (Konya Ovası Projesi, Kuzey Anadolu Projesi gibi) birlikte yürütülürse, Türkiye'yi yakın bir gelecekte dünyanın sayılı besin üreticilerinden biri (Hayır, tarım ülkesi değil) konumuna taşıyabilir. Zaten, bildiğimiz kadarıyla, amaç da bu.
Zira Ankara'da en azından 2030'lara kadar uzanan dönemde "Beslenme" ihtiyacının "Enerji" sorununun önüne geçeceği, yani buğdayın petrolden daha stratejik bir ürün haline geleceği varsayılıyor. Son derece doğru.
Güneydoğu Anadolu'nun da Konya Ovası ile birlikte bu stratejik planların üssü yapılması amaçlanıyor. İsabetli bir tercih.
Kemal Derviş'in yönettiği BM Kalkınma Programı ile TESEV'in (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı) 1.5 yıl önce hazırladığı "Doğu ve Güneydoğu'da öncelik ne olmalı" konulu araştırmada şöyle deniyordu: "Her şeyden önce bölgede 'Burada yaşanır' gerçeği yaratılmalıdır."
Bölge halkında "Burada yaşanır" inancının güçlenmesi demek, Batı'ya göçün durması, hatta tersine göçün başlaması demek.
"GAP Eylem Planı" gerçekten bu güveni, bu inancı yaratırsa, sadece Güneydoğu'da değil, hatta sadece Türkiye'de değil, Ortadoğu'da da müthiş bir değişimin kapıları ardına kadar açılır.