kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Mayıs 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
YÜKSEL AYTUĞ

Nedir bu evlenme rezaleti?

Önceleri Flash TV'nin kendi yağıyla kavrulan programlarından biriydi. Şimdi "İzdivaç" salgını neredeyse tüm ekranları esir aldı. Esprili çöpçatanlık programlarına itirazım yok. Hani mahallelerde bazı teyzeler, ablalar vardır, işleri güçleri gençlerin başını bağlamaktır. Kendi evlilikleri yolunda gitmese de, "mürüvvete vesile olup, sevap kazanmak" onlar için adeta bir ibadet şeklidir. İlk başlarda bu tür programlara "mahallenin çöpçatanı" gözüyle bakıp, sempati besliyordum. Ama işin çivisi çıkmak üzere... Yeni dönemde RTÜK müdahalesi, mahalle baskısı, yeni siyasi trend v.s. gibi nedenlerle gündüz kuşağındaki magazin programlarının yerini izdivaç programları aldı. Magazin programlarının tek gecelik aşklarına panzehir olarak milletin ağzına "izdivaç" tabletleri atıldı. İyi güzel de bu programlar evlilik müessesesinin kutsallığına vurgu filan yapmıyor ki. Evliliği iyice ayağa düşürüyor. Sevgiyi, aşkı öne koymak, sadakati, bağlılığı erdem olarak sunmak şöyle dursun, evlilik iyice "ticarete" dökülmüş durumda. Gelin adayı stüdyoda, erkekler sıra sıra telefonda. "Boyun kaç? Kilon ne kadar? Gözlerin ne renk?" faslı geçildikten sonra "en mühim meseleye" geliniyor: "Kaç para kazanıyorsun?" Eğer talip, gelin adayına "umut veren" bir işte çalışıyorsa, yeni sorulara geçiliyor: "Evin var mı? Kaç metrekare? Otomobilin ne model?" Tamam, anlıyorum, bu devirde iki gönül bir olunca samanlık seyran olmuyor. Ekonomik faktörler de bir ilişkinin devamı için önemli. Ama kazancın evlilikte "tek kriter" haline getirilmesi, aşkın, sevginin, fedakarlığın, sadakatin geri plana itilmesi hiç hoş değil. Sanırsınız ki ekranın orta yerine bir amele pazarı kurulmuş. (Başka bir benzetmede bulunmak istemedim) Millet köle pazarından insan beğenir gibi davranıyor. Hani bir tek stüdyoya gelip, adayların dişlerine bakmadıkları kalıyor. Bir de "ayran gönüllüler" var ki, onları hiç sormayın. İlk adayı hemen beğeniyor, ikincisini daha çok seviyor, üçüncüsüyle bıraksan oracıkta evlenecek. Yahu bu zamanda iki dakikada domatesin iyisini bile bulmak meseleyken insan "hayat arkadaşına" iki reklam arası nasıl karar verebilir ki? Üç ay sonra canlı yayın maskeleri düşünce, boşanmak için uğraş babam dur!.. Dedelerin, ninelerin reyting belasına maymun edilmesi ise bir başka yürek parçalayan durum. "Karı istiyem" diye kulağını kaşıyan amcalar mı ararsın, göz süzüp, cilve yapan babaanneler mi?.. Peki ya bu programları izleyip de "evliliği" televizyon yarışması sanan yeni nesilden ileride nasıl "doğru tercihte bulunmasını" bekleyeceğiz ki? Reyting uğruna "çekirdek aileyi" çıtlatanlar, bu vebali hiç düşünmüyorlar mı?