kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Mayıs 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

Sak üstünde damdağan!

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Yargıtay bildirisi için " Dam üstünde saksağan " dedi. Deyimin tamamı: " Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı. "
Türk Dil Kurumu Sözlüğü bu deyimi şöyle tarif ediyor: " Yersiz ve saçma sözler karşısında söylenir. "
Gençler, deyimin işaret ettiği yersizliği ve saçmalığı daha da pekiştirmek için, " Sak üstünde damdağan, kaz beline vurmayı! " der ki bence hoş bir espridir.
Evet, "yersiz ve saçma" bir bildiri bu. Ama neye kıyasla yersiz ve saçma?
Eğer Hukuk ve Anayasa açısından bakarsanız baştan sona yersiz ve saçma:
Taraflı... Yasamanın ( Meclis'in) yetkilerine müdahale ediyor... Anayasa Mahkemesi üzerinde baskı kurmaya kalkışıyor... Niyet okuyor... Apaçık siyaset yapıyor... Yetkilerini aşıyor...
Sanırım biraz aceleye getirildiği için, aynı 27 Nisan ( 2007 ) askeri muhtırasında olduğu gibi anlatımı kötü. Sadece Hukuk ve Anayasa açısından değil, Türkçe açısından da sınıfta kalır.
Yukarıda, " Neye kıyasla " diye sorduk. ' Gündelik' ve ' yapısal' siyaset açısından baktığımızda ise hiç de yersiz ve saçma bir bildiri değil önümüzdeki.
Gündelik siyaset açısından durum kabaca şöyle:
Yargıtay'ın böyle bir bildiri yayınlamasının sebebi, Anayasa Mahkemesi'ni (AYM) önündeki bir davaya müdahale etme çabası.
Meclis bir süre önce Anayasa'nın 10'uncu ve 42'nci maddelerini değiştirdi. Türbana üniversitede serbestlik sağlayan bu maddeler, 411 oyla Meclis'ten geçti. Yasayı AKP, MHP ve DTP milletvekilleri destekledi.
CHP ise AYM'ye başvurdu ve " Yeni maddeleri yok hükmünde sayın " dedi.
AYM, Anayasa değişikliklerini " biçimsel " açıdan denetleyebiliyor. Mesela yeterli oyu almış mı; ona bakıyor. Yani " içerik " açısından denetleme yetkisi yok.
Zaten raportör de bu gerçeği apaçık belirten bir rapor hazırlayarak AYM'ye sundu.
Peki, AYM de rapora ve Anayasa'ya uyarak, " Benim böyle bir yetkim yok " derse (ki normali bu!) ne olacak?
10'uncu ve 42'inci madde değişiklikleri yürürlüğe girecek. Ama iş bununla kalmayacak.
Yargıtay Başsavcısı, ' kapatma iddianamesini' birkaç temel dayanak üstüne kurmuştu: Bunlardan en önemlisi söz konusu maddelerdi.
Önümüzdeki günlerde AYM, " Beni ilgilendirmez " kararı verirse... İddianamedeki dayanaklarından biri çökmüş olacak.
İşte Yargıtay bildirisi bunu engellemeye çalışıyor. Satır aralarında diyorlar ki: AYM yetkilerini aşsın... 10'uncu ve 42'nci maddeleri yok hükmünde saysın... Böylece kapatma iddianamesinin önünde engel kalmasın.
Olaya 'yapısal siyaset' açısından baktığımızda da bildiri yersiz ve saçma değil.
' Bürokratik elit' kavramıyla gayet uyumlu bir hamle ile karşı karşıyayız.
Amaç: Bürokratik elitin maddi ve manevi imtiyazlarını korumak. Statükoyu sürdürmek. Çağın sorunlarına cevap veremediği için çatlamaya başlayan yapıyı restore etmek.
Bunun için de AKP'yi kapatmaları, Başbakan Erdoğan'a yasak getirerek lidersiz kalan partiyi dağıtmaları gerekiyor. Olayın son halkasında da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül var.
Ancak restorasyon operasyonunda pürüzler çıkabilir. Ya birileri hukukun evrensel kurallarına (mesela ' tarafsızlık' ilkesine) ve Anayasa'ya uygun davranırsa?
Yandı gülüm keten helva!
Özetle: Bildiri, bürokratik elit teorisine cuk oturan bir hamledir. " Bu kadar da olmaz " dedirten niteliği, telaşın büyüklüğünü gösteriyor.