kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Egemenlik

Bir rejim ya da bir hükümet göz göre göre halkını ölüme sürüklerse, uluslararası topluluğun müdahale hakkı olur mu, olmaz mı?
Başta Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları olmak üzere dünya hukukçuları bu soruya yanıt arıyor.
Nedeni: Myanmar'ı (Eski adları Birmanya ve Burma) 45 küsur yıldır yöneten askeri cuntanın 3 Mayıs'taki kasırga felaketinden sonra sınırlarını kapatması ve yardıma koşanlara "Egemenlik" hakkını gerekçe göstererek giriş izini vermemesi.
"Egemenlik" kavramını 1529-1596 yılları arasında yaşayan Fransız siyaset kuramcısı ve düşünürü Jean Bodin'e borçluyuz. Montaigne ve Nostradamus'un çağcılı olan Bodin, egemenliği "Bir devletin mutlak ve sürekli gücü" diye tanımlamıştı.
Gerçi BM'den DTÖ'ye, AB'den NATO'ya kadar onlarca uluslararası örgütün yetkileri nedeniyle ülkelerin veya rejimlerin egemenliği bir ölçüde sınırlandırılmış olsa da, Bodin'in tanımı günümüzde de geçerliliğini koruyor. İki tarafı keskin bıçak olması yüzünden. Bir ülkeye müdahalenin ileride yanlış ve tehlikeli yorumlara kaynak yaratabilecek bir emsal oluşturması korkusuyla.
Yeryüzündeki düzenin bir numaralı söz sahibi olduğu kabul edilen BM Genel Kurulu, 8 Aralık 1988'de 43-131 sayılı karar tasarısını oybirliğiyle kabul etti. Karar, büyük kayıplara yol açan doğal felaketlerde ve ona benzer olağanüstü durumlarda "İnsani müdahale hakkı"nı meşrulaştırdı. Günümüzde Fransa Dışişleri Bakanlığı'nı yürüten, o tarihte Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü'nün başkanı olan Bernard Kouchner'in girişimiyle alınan karar, bir gün önce, 7 Aralık 1988'de Ermenistan'ı vuran büyük depreme dayandırıldı. O karar sayesinde başta Kızılhaç olmak üzere uluslararası yardım kuruluşlarının görevlileri vize zorunluluğuna aldırmadan Sovyetler Birliği'ne girdiler ve Ermenistan'a ulaşabildiler.

Felaket içinde felaket
Yine BM Genel Kurulu 2001'de "Koruma sorumluluğu" adıyla bir tasarıyı kabul etti. Kanada'nın girişimiyle hazırlanan tasarı, "Soykırım, savaş suçu, etnik temizlik ve insanlık suçu" durumlarında uluslararası topluluğun müdahalesine meşruiyet zemini sağlıyordu. Ama karar yalnızca insanoğlundan kaynaklanan vahşete karşı müdahaleye cevaz veriyordu.
2005 Eylül'ündeki Genel Kurul'da benimsenen ve "R2P" (Responsibility to Protect" diye anılan tasarıyla "Bir devlet halkını soykırıma, savaş suçuna, etnik temizliğe ve insanlık suçuna karşı korumakla yükümlüdür. Bu sorumluluğun gereğini yerine getiremiyorsa, uluslararası topluluğun müdahale hakkı vardır" kararlılığını pekiştirdi.
Ancak bu hukuki meşruiyet zeminine rağmen Birmanya'daki trajediye ne BM müdahale edebiliyor, ne özel temsilcisini oralara gönderen AB, ne de diğer uluslararası kurumlar. Çünkü kararda yalnızca "Beşeri suçlar" dan söz ediliyor.
Oysa Myanmar'da doğal felaket sonrası insanın neden olduğu daha büyük bir felaket yaşanıyor. 3 Mayıs'taki kasırganın bilançosu her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Ölü sayısı 78 bini, kayıplar ise 56 bini geçti. Bu sadece bir hafta önceki bilançoya göre, gerek ölü, gerekse kayıp sayısının ikiye katlanması anlamına geliyor. Ve en azından ölülerin ve kayıpların yarısının kurtarma çalışmalarının engellenmesinden kaynaklandığı gerçeğini gözümüzün içine sokuyor.
Ama Myanmar cuntasının başı General Than Shwe, "Başkenti Rangun'dan Naypyidaw'ye taşımamı söyleyen falcıların sözünü dinlemekle ne kadar akıllılık etmişim" diye övünüyor.
Myanmar ordusu, ülkedeki felaket bölgesine ulaşılmasını engellemek için yolları kesiyor. Gönderilen yardımlara el koyuyor.
Ve her gün binlerce kişi açlıktan, susuzluktan, gönderilen yardımlara ulaşamamaktan can veriyor.
Ve Myanmar cuntası 21'inci yüzyılda göz göre göre insanlık suçu işliyor. Egemenlik adına "Yurttaşlarını öldürme hakkı"nı alabildiğine kullanıyor. Bilançoyu düşürebilmek için, dalgaların kurbanların denize sürüklemesinden medet umuyor.
Egemenlik mi daha kutsal, yoksa insanların yaşam hakkı mı? Bir başka deyişle, egemenlik adına insanların ölümüne dünya seyirci mi kalmalı? Bizim yanıtımız, hayır. Çünkü egemenlik kavramını hukuka armağan eden Jean Bodin, "İnsandan başka zenginlik yoktur" demişti.