kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Hacer GEMİCİ
Enerji Hattı

ABD'liler, yavru vatanın peşine düşmüş!

Türkiye'de önce buğday, ardından da pirinç alarm verince 'küresel ısınma' yeniden gündemimize oturdu. Bildiğiniz gibi gıda fiyatlarındaki patlamanın tek nedeni küresel ısınma değil. Petrolün varil fiyatının 110 doları aşması ve sıkıntının sürecek olması artık alternatif yakıtlara yönelmeyi bir zorunluluk haline getirdi. Böyle olunca da ayçiçek, soya, aspir, jojoba gibi yağlı tohum bitkilerinden yakıt yani biyodizel elde etmek üzere dev tekeller 'arazi peşine' düştü.
Öğrendiğimize göre bu avdan sadece Türkiye değil, yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de nasibini almış. Geçtiğimiz hafta konuştuğum Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticileri Birliği (ALBİYOBİR) Başkanı Tamer Afacan, uluslararası tekellerin tarım alanlarına yönelik talebini, "Birlik olduğumuzu anlamayıp, bizi bile satın almak istiyorlar. Sırada en az 20 ülke var" diyerek özetlemişti. İşte bu 'iştah' çoktan KKTC'yi sarmış bile.
Geçtiğimiz hafta turizmciler ile birlikte KKTC'deydik. Bu yılın başında kurulan Kıbrıs Türk Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA) Direktörü Ayşe Dönmezer, kendilerine gelen yatırım taleplerini anlatıyordu. Kuzey Kıbrıs'ta yatırım yapmak isteyenlerin büyük çoğunluğu tahmin edeceğiniz gibi Türkler. Bu sırada izolasyon nedeniyle KKTC'nin yolunu bile bilmeyen ABD'liler nasılsa burada yatırıma niyetlenmişler. Kuzey Kıbrıs'ta biyodizel üretimi yapmak isteyen ABD'li firmayı sözleşmeli çiftçilik kesmemiş olsa gerek, "büyük bir toprak parçasına" talip olmuş!
Dönmezer, arazinin miktarını söylemek istemiyor, sadece "Önemli bir düzeyde alana talipler" demekle yetiniyor. Aynı şirketin Türkiye'de de benzer bir çalışması olduğu biliniyor. Peki YAGA, 'bu toprak talebine' nasıl yanıt vermiş?
Dönmezer, "Tabii ki 'hayır' dedik. Burada jojoba adlı bir bitkiyi yetiştirip ondan biyodizel üretmek istiyorlar. Su istemeyen bir bitki olduğu için adada üretimi müsait. Ama biz toprak vererek değil, sözleşmeli çiftçilik ile buna izin vereceğimizi şirkete bildirdik. İlk başta da sadece bin dönüm ile yola çıkılabilir. Buna razı olurlarsa gelip üretip yapabilirler" diye anlatıyor.
Sözün özü tarım alanlarına yönelik olarak sadece Türkiye'nin değil, Kuzey Kıbrıs'ın da sağlam bir politika belirleyip, yoluna öyle devam etmesi gerekiyor. Yoksa tarım arazilerini kaptırıp, en küçük bir gıda krizinde başımızı taşlara vuracağımız gün gibi açık!