kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Yurttaş Kane

Türkiye ilginç bir dönemden geçiyor. Medyayı ellerinde toplayanlar, bu yolla servetlerine servet katanlar şimdi kalkıp başkalarını suçluyor.
Medyada tekelleşme sözünü ağızlarına almaya hakkı olmayanlar her gün bu konuda ahkam kesebiliyor.
Bunlar dünya tarihinde örneği olan gelişmeler elbette.
O kadar ki, Orson Welles bunun bir örneğini 1941'de çektiği sinema klasiği "Yurttaş Kane" filminde anlatmıştı.
Film, inanılmaz derecede zengin bir gazete patronunun ölüm döşeğindeki son sözüyle başlar.
Karakterin adı Charles Foster Kane'dir ve ölmek üzereyken "Rosebud" kelimesini mırıldanır. Bu onun son sözüdür.
Bir gazete, muhabirini bu kelimenin anlamını bulmakla görevlendirir.
Muhabir, önce Kane'in ayrılmış olduğu ikinci eşine sonra sırdaşı kahyasına gider.
Böylece Kane'in hayat öyküsü açılmaya başlar.
Kane, gazetecilik işine yüksek ideallerle giren bir işadamıdır ama hızla yozlaşır.
Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlak yozlaştırır çünkü.
"Sarı gazetecilik" dediğimiz, sadece para ve güç kazanmaya dayalı bir yayıncılık anlayışını benimser.
Büyük bir gazete olan New York Inquirer'ın kontrolünü ele geçirir ve gazetesini ticari ve siyasi amaçları için kullanmaya başlar.
Filmin ana karakteri olan Kane'in aslında William Randolp Hearst olduğu söylenir.
Hearst'ün hayatı gerçekten de böyledir.
İspanyol-Amerikan Savaşı'nın çıkmasında başrolü oynamış bir gazete patronudur. "Siz bana fotoğraflarını getirin ben savaşı çıkarırım" sözü, kendisi reddetse de tarihe geçmiştir.
Hearst filmden o kadar rahatsız olmuştur ki, gazetelerinde haber yapılmasını yasakladığı gibi, filmin yapımcısı firmaya filmi imha etmeleri için 800 bin dolar teklif etmiştir.
Ama bu çabası sonuç vermemiştir.
Neyse, filme dönersek, Kane zengin, güçlü, iktidar sahibi bir insandır.
Ama bu aynanın bir yüzüdür.
Aynanın öte yüzünde ise kimsenin sevmediği, sevmemekle kalmayıp nefret ettiği, yapayalnız bir adamdır.
İnşa ettirdiği şatosu Xanadu'da gerçekleştirebilir hayallerini.
Filmin sonunda Rosebud'ın sırrını öğreniriz.
Kane'in bir kısım şahsi eşyaları şöminede yakılmaktadır.
Bunlardan biri de annesinin onu evden uzaklaştırırken verdiği kızağıdır ve üstünde Rosebud yazmaktadır.
Rosebud, Kane'in yoksul ama bir o kadar mutlu olduğu ve hiçbir şey arzulamadığı dönemin simgesidir.
Her ülkenin bir Kane'i vardır.
Ama hiç kimse onu Orson Welles kadar iyi oynayamıyor.
Gazeteleri okurken birden bu film aklıma geldi, sizinle paylaşayım istedim.