kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Mayıs 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
MEHMET TEZ

Bir konseri mahveden 5 şey

Yurdumuzun değerli internet insanlarından bir dostum, internetin derinliklerinde gezinirken karşılaştığı ilginç bir metni yollamış. Bir konseri mahveden şeyler listesi. Maddeler gayet tanıdık geldi. Malum konser mevsimi... Arzu ederseniz birlikte inceleyelim...

1) Konseri durmaksızın kamerayla kaydetmek ya da telefonla sürekli resim çekmek: Sık karşılaşılan bir durum. Özellikle küçük konserlerde en öne gidip bunu yapanlar var. Sanatçıyla göz göze gelebilecek kadar yakınsınız ve kamerayı burnuna sokarak durmadan kaydediyorsunuz. Bir, iki tamam ama bir süre sonra adam canından beziyor. Peki ama büyük konserler? Hayatınızın şarkısını ölümsüzleştirmek için kamerayı açıyorsunuz mesela ve kaydediyorsunuz... Ben bunu Radiohead konserinde yaptım. İtiraf ediyorum, kendimi kaybettim. Umarım Thom Yorke görmemiştir. Aslında hâlâ utanıyorum. Ve işin aslı ne biliyor musunuz? Bir kere izliyorsunuz ve öylece duruyor kayıt. Hiç çekmemek en iyisi...

2) Konser başlamadan saatler önce en öne gidip çökmek ve aynı yerde beklemek: Bunu bir insan neden yapar bilemiyorum. Muhtemelen diğer izleyicilerden daha azimli ve tutkulu olduğunu göstermek için ve ilerde 'Biz en öndeydik' hikâyesini gururla anlatmak için. Ama bütün gün çöpe gitmiş, çişe bile gidememişsin o ayrı. Bir de tabii en önde saatlerce bekleyip sonra arkadaş grubu dağılınca tek başına sıkılıp arkaya gidenleri de gördük. Demek sanatçı aşkı değil hadise. Manita adayı gidince sanatçı falan hikâye... Ha kalanlar ne mi yapıyor? Dünyanın en rahatsız yerinde kafalarını kaldırıp tepede kendilerini aslında hiç görmeyen, görse de hiç hatırlamayacak sanatçılarla göz göze gelmeye çalışıyorlar. Kan ter içinde ve sürekli bağırıp itişerek. Bir de pena, tişört, baget falan atılırsa onları yakalıyorlar. Hakikaten çok zevkli...

3) Sürekli ama sürekli konuşmak: Küçük konser mekânlarında bu hakikaten can sıkıcı olabiliyor. Sanatçı sizi duyabiliyor ve o muhteşem sohbetiniz herkesi canından bezdirebiliyor. Tamam herkes dersteymiş gibi sussun demiyoruz, hatta "Susun," diye bağıranlardan da hazzetmiyoruz ama yüksek sesle ve sürekli konuşuyorsan bi zahmet dışarı çık, orada konuş. Büyük konserlerdeyse sanatçı değil belki ama seyirci acayip rahatsız oluyor. Mesela saplantılı halde sürekli birilerine telefonda bir şey anlatan ve çalan şarkıyı dinletmeye çalışan insanlar var: "Alo! Salih Abi! Duydun mu? Dinle bak dinle! Şimdi duydun mu? Yok o değil, hani vardı ya bizim kayınçonun arabada çalmıştı hani. Hah... O işte... Naber abi daha daha nasılsın?" Böyle şeyler...

4) Uzun boylu olmak ve kısaların önüne geçmek: Pardon orada bi duralım. Bu maddeye karşıyım. Standartlara göre uzun boylu biri olarak benim de haklarım var. İstediğim yerden izlerim, arkaya geçmem, kısalar öne geçmek isterse yol veririm. Ama arkama gelip "Sağa geç, eğil," falan diyene kılım. Lisede çok ezdiler, askerde hep en öne koydular. Burada hayatta istifimi bozmam.

5) Crowd surf yapmak: Bunun Türkçesi kalabalığın sizi ellerinin üzerine alıp kafaların üzerinde dolaştırmasıdır. Amerika'da Avrupa'da tamam da burada yılbaşında Taksim Meydanı'ndaki turist kız olmak gibi bir şey. Bu uygulamada maceraya arkadaşlarınızın ellerinde ve kafalarında başlar sonra kalabalıkta kaybolursunuz. Bir bakmışsınız tanımadığınız birileri poponuzu, memenizi elliyor. Bir sürü sinsi pandik de cabası. Öte yandan mesela sade vatandaş seyirci için şöyle oluyor. Siz sahneye bakarken sol yanınızda bir bacak beliriyor. Yok yok bizde olmaz. Toplum hazır değil daha... Aslında daha çok uzar bu liste. Belki başka sefere...