kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Mayıs 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
RAHŞAN GÜLŞAN

Onun bunun çocukları aceleye gelmiş

Hiç tartışmasız bu yıl en heyecanla beklediğim filmlerden biriydi... 'Beynelmilel' ile gönül telimizi titreten ve filmin hem senaryosunu yazıp hem de yöneten Sırrı Süreyya Önder'in ikinci filmi 'O... Çocukları' ilginç bir hikayeyi çok elit bir oyuncu kalabalığı ile anlatıyordu. Astoria alışveriş merkezindeki Cinebonus çalışanları da çok heyecanlı idi çünkü sinema salonlarının ilk film gösterimi olacaktı. Birçok sinema yazarı arkadaşım da benimle ortak duyguları taşımış olmalılar ki, bu tür basın gösterimlerinde görmeye alışık olmadığımız türde bir kalabalık vardı. Işıklar söndüğünde ise beklentiler tavana vurmuştu. Bu beklentilerin tavandan inmesi içinse fazla süre geçmesi gerekmedi. Görünüşe göre, çok başarılı buluşları olan, renkli karakterlere ve ilginç olaylar örgüsüne sahip olan senaryo; aceleye getirilen bir filmle berbat olmuştu. Görsel çekicilikten ve inandırıcılıktan uzaklaşılmış, böylesine sofistike bir oyuncu kadrosu doğru yönetilememişti. Sanki oyuncular o an canları ne isterse o telden çalıyorlardı.

AKSAN HEP FARKLI

Özellikle İtalyan asıllı Dona'yı oynayan Özgü Namal'ın her sahnede değişen aksanı evlere şenlikti. Özgü, sonradan Türkçe öğrenmiş İtalyanlar'ın aksanına ulaşmaktan uzaktı. Hatta zaman zaman Beynelmilel'deki Güldünya karakterinin aksan ve vurgularına kadar uzanıyordu. Abartılı makyajı ise rolüne adapte olmamızın engellerinden biriydi. Sarp Apak gerçekten iyi niyetle çok çabalamış rolü için. Ancak ne yazık ki Sarp'tan bıçkın, silah ve sigara kaçakçılığı yapan Balat delikanlısı çıkmamış. Hatta özellikle filmin başlarında Sarp'ın oynadığı karakterin bir eşcinsel olduğu izlenimine kapıldım. Ama yanlış alarmmış! Demet Akbağ filmin temel direklerinden. Filmin başlarında çalan bir kapının arkasından yüzünü gösterdiği anda yepyeni bir karakter çıkıyor karşımıza. Akbağ, artık çok aşina olduğumuz 'kendini' unutturmayı başarmış. Sürekli bulmaca çözüp, bilge cümleler söyleyen emekli o...u Mehtap Ana rolünde harikalar yaratıyor. İpek Tuzcuoğlu ise gayet güzel oluşturduğu oyununu finalde tavsatıyor. Filmin ana damarlarından biri olan çocuk oyuncular üzerinde ise hiç çalışılmamış. Çocuk faktöründen dram ve gözyaşı oluşturan senaryo, ekrana böyle eksik yansıdığında iyice topallamış. Buna bir de filmin uzun süresi eklediğimizde ne yazık ki çok iyi olabilecek bir proje ıskalanmış. 'O... Çocukları'na çok yazık olmuş...

FELICITA'NIN YILI KAÇ!
Bir de Kıraç'ın müzikleri var tabii. Müzikler öylesine baskın ki hem kullanıldığı sahnelerin dramatik yapısını bozmuş, hem de dizi havası vermiş. İnsanın "Kısın şu müziği biraz!" diyesi geliyor. Hele Kıraç'ın söylediği bir şarkı var ki insan 'Fenerbahçe Marşı' başladı zannediyor. Ayrıca 1981 yılında geçen bir filmde çocuklara 1982 yılında piyasaya çıkmış 'Felicita' şarkısını söyletmek de ilginç bir gaf... Cinebonus Astoria'yı beğenen not: Bu film vesilesi ile Astoria alışveriş merkezine ilk kez gittim. Gayet ferah ve güzel bir yer. Cinebonus ise çok başarılı bir sinema konsepti olmuş.