kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Taburcu olmak

Türkiye 22 Aralık 1999 tarihinde kaldırıldığı, ağır ameliyatlar geçirdiği, bir ara komaya bile girdiği IMF hastanesinden dün sağlığına kavuşmuş olarak taburcu edildi. Büyük geçmiş olsun.
Çok uzak bir yoldan geliyoruz. 1999 kışından 2008 ilkbaharına kadar geçen sürede yaşadıklarımızı düşündükçe, ürpermemek elde değil.
Türkiye 9 yıl önce hastaneye yattığında "Kısa sürede tedavi edilebilecek bir hastalık" teşhisi konulmuştu. Hastalık 17 Ağustos depreminin, TMSF'ye devredilen bankalardaki artışın ve kamu bankalarının çığ gibi büyüyen görev zararlarının yol açtığı ağır maliyetten kaynaklanıyordu. Buna bir de seçim ekonomisinin faturası eklenince ameliyat masasına yatmak kaçınılmaz hale gelmişti.
O ilk ameliyat başarılı geçti. Enflasyonu düşürme programının yarattığı iyimserlikle ekonomi büyümeye, iç borçlanma faizleri yüzde 100'den yüzde 30'a inmeye başladı. IMF Başkanvekili Stanley Fischer 2000 yılı ortalarında hastalığın seyriyle ilgili raporunda şöyle diyordu: " Türk hükümetini ekonomik programın uygulanmasında bugüne kadar sağlanan başarılı sonuçlar için kutluyoruz. Programın kısa sürede kredibilite kazandığını, bunun faizlerde tahmin edilenden de hızlı düşüşten, dış piyasalardan kredi temininin kolaylaşmasından, özelleştirme programına yerli ve yabancı yatırımcıların olumlu tepkisinden kaynaklandığını görmekten dolayı çok memnunuz."
Ama hasta tam ayağa kalkarken komaya giriverdi! 2001 Şubat'ında. Bu gelişmede hem doktorların sorumluluğu vardı, hem de hastanın.
Doktorlar hatalarını çok sonra itiraf ettiler: "IMF kriz öncesi dönemde koyduğu teşhisin ve uyguladığı tedavinin her zaman doğru olmadığını kabul eder. Reçete önerdiğimiz ülkelerin, uyum kapasitelerini galiba abartılı tahmin ettik." (IMF Avrupa Büroları Direktörü Flemming Larsen'in 1822 Kasım 2003 tarihlerinde Toulouse'da düzenlenen sempozyumda yaptığı itiraf veya özeleştiri.)
Hasta ise hatalarını ölümün eşiğine gelince kabullenebildi: TMSF'ye devredilen banka sayısı 11'e ulaşmıştı ama kamu maliyesi onları ayakta tutacak güçten yoksundu. Kamu bankaları sürekli kan kaybediyordu. Reformlar iyice tavsamıştı. Siyasi kadrolar ekonomi yönetimini bürokrasiye yıkmıştı. Özelleştirme yerinde sayıyordu. Hükümet her geçen gün biraz daha güven yitiriyordu. Ve 21 Şubat günü MGK'da Anayasa fırlatılınca, barajın kapakları açılıverdi. Gerisi malum...

İlaçlarına devam et, üşütme!
Bu kez tedaviye hastanın refakatçısını değiştirmekle başlandı. ABD'den çağrılan yeni refakatçı, doktorlarla birlikte yeni, çok katı ve uzun süreli bir tedavi programı hazırladı. Bu tedavi o günlerde TÜSİAD'ın dergisi "Görüş"te şöyle yorumlanıyordu: "Kemal Derviş'in programı kansere karşı uygulanan kemoterapi tedavisine benziyor. Bu tedavi de başarısız kalırsa, sosyal bünyenin kaldıramayacağı, at dozu ilaçlar ile çok daha tehlikeli ameliyatlar geleceğini artık herkes hissediyor."
Ama ne var ki, tedavi reçetesindeki ilaçları almak için başvurulan eczaneler veresiye satışı reddettiler: "Yıllardır hep aynı şeyi yapıyorsunuz. Başkalarından medet umacağınıza, gidin kamu işletmelerinizi özelleştirin, büyük kaynak elde edersiniz." (ABD Hazine Bakanı Paul O'Neil'in Derviş'e yanıtı)
O direniş de 11 Eylül'le kırıldı; hastanın sağlığına kavuşmasının dünyanın güvenliği için ne denli önemli olduğu görüldü.
Uzatmayalım; tedavi doktorların yoğun çabası ve hastanın işbirliğiyle bugüne kadar getirildi. Arada refakatçı değişti ama yenileri de -bazen ilaçları eksik de verseler-reçeteyi sorumlulukla uyguladılar. Daha sonra tedaviyi uzun bir nekahat dönemi izledi.
Ve doktorlar dün hastayı taburcu ederken sıkı sıkıya uyardılar: "İlaçlarını düzenli olarak almayı ihmal etme. Bünyen hâlâ zayıf, üşütmemeye dikkat et."
İlaçların düzenli alınması, yapısal reformların sürdürülmesi, büyürken bir yandan da enflasyonu düşürmenin ve cari açığı azaltmanın ihmal edilmemesi anlamına geliyor.
"Bünyen hâlâ zayıf, üşütmemeye dikkat et" tembihiyle ise "Dış şoklara karşı kırılganlığın sürdüğü", bu riske bir de siyasal istikrarsızlığın eklenmesi durumunda hastalığın nüksedebileceği uyarısı yapılıyor. Ona göre.