kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Mayıs 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

'Mahalle baskısı'na karşı 'meyhane baskısı' çözüm mü?

Kurtuluş Savaşımızın efsaneleşmiş istihbaratçısı "İngiliz Kemal" (Ahmet Esat Tomruk/ 1892-1966), savaştan sonra turist rehberliği yapar.
Bu sırada, İstanbul'da Avrupa yakasından Asya'ya geçen turistlere, belirli bir ücret karşılığında kıtalar arası geçiş yaptıklarını kanıtlayan bir özel belge verir.
Dün sevgili şarapçı arkadaşım Reha Muhtar'ın Vatan'daki yazısını okurken, "Keşke İngiliz Kemal yaşasaydı" diye düşündüm. Çünkü belli ki Avrupa yakasından Asya'ya geçmeyi hiç denemeyen Reha Muhtar, İstanbul'da yerli turist olarak yaşamayı, laik hayat tarzının gereği olarak görmekteydi.
Şöyle yazmıştı Reha Muhtar:
- Güzelim Boğaz'ın Anadolu yakasında, içkili balık lokantaları kapanıyor, çünkü yeni içki ruhsatı verilmiyor...
Vatan'ın da içine girmeye çalıştığı Doğan Grubu gazetelerinden Radikal'de ise, İsmet Berkan şöyle yazıyordu dün:
- Dün bu köşede çıkan yazıda 'Acaba kaç yeni içki ruhsatı verdiler' sorusuyla birlikte adını andığım belediyelerden biri de İstanbul Beykoz Belediyesi idi. Belediye Başkanı Muharrem Ergül bir açıklama göndermiş ve kendi döneminde içkili yerlerin sayısının azalmadığını, tersine 25 yeni yere ruhsat verildiğini söylüyor. Yine Başkan Ergül, Beykoz'daki belediye tesislerinde içki servisi yapıldığını da söylüyor.

Hangi Anadolu?
Reha Muhtar Güzelim Boğaz'ın Anadolu yakasına geçmeyi denerse, Beykoz'un da bu yakada olduğunu görür. Asıl meseleye gelirsek.
Şu anda İstanbul'da ve Türkiye'de canı alkollü içki çekip de, bunu içemeyecek durumda kimse yok.
Sevgili Reha Muhtar gibi bazıları, "Rakıyı magandalar içer, şarap ise kadınlara hoş görünmek isteyen erkeklerin içkisidir" benzeri çeşitlemeleri laiklik değil, zamparalık adına yapmakta olabilir.
İnançları veya sağlık durumları nedeniyle içki içmeyenleri yere yatırıp, burunlarını sıkarak ağızlarına zorla alkollü içki dökmek gibi bir durum da yok açıkçası.

Mormon baskısı
Ama demokrasiyi ve laikliği alkole endekslemek gibi bir durum da çok açık biçimde var. Birincisi bilelim ki, bazı içki ve besinlerin dinen yasak olması, sade İslam'a özgü bir durum değil.
Örneğin Yahudiler için domuz eti, ahtapot, midye haramdır. Daha ötesi, "Koşer" kuralında et ile süt bir arada yenilmez, bunların kapları bile mutfakta ayrı tutulur.
Alkole gelince.
Örneğin Mormonlar için sade alkollü içkiler değil, çay, kahve ve tütün de haramdır. Acaba Reha Muhtar Anadolu yakasındaki meyhanelere Avrupa yakasından bakıp laiklik denetimi yapmadan önce program yaptığı televizyon kanalının Amerikalı yöneticisine "Yoksa sen şeriatçı mısın" diye sordu mu hiç?
Böyle bir şey sorsaydı, alacağı cevap şu olurdu:
- Sana ne benim inancımdan? Laiklik, başkasının inancını sorgulamak değil, kimseyi inancından ötürü sorgulamamaktır. Amerika'yı kuranlar inançlarından ötürü Katolik baskısına uğrayıp, kendilerini başka bir kıtaya atan Protestanlardır.

Alkol ve tütün
Bazıları ise alkollü içkiler üzerindeki ağır vergilerin, caydırıcı etkileri üzerinde çeşitlemeler yapmakta. Bu açıdan AK Parti iktidarının benzin ve mazota da alkollü içki muamelesi yaptığını herhalde not etmemiz gerekiyor.
Özetle laik yaşama karşı "mahalle baskısı" olduğunu ileri sürenlerin, buna karşı "meyhane baskısı" ile çıkması akılcı bir yol değildir. Laiklik alkolizmin değil özgürlüğün aracıdır.