kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

İki dünyayı tanıyan bir kadın olarak korkusuzca konuştu

Tuluhan TEKELİOĞLU
03.05.2008
Almanya'da 'milli görüş'ün temelini atan Yusuf Zeynel Abidin'in kızı Emel Abidin Algan, üç yıl önce başını açtığında çok konuşulmuştu. Geçen hafta ilk kez başı açık olarak Türkiye'ye annesini ziyarete gelen Algan, "Türban meselesini erkekler çözmeli," diyor..
Almanya'da 'milli görüş'ün temellerini atan Dr. Yusuf Zeynel Abidin'in kızı. "Babamla ben birdik," diyor. Ailesinin isteğiyle 12 yaşında kapanmış. Babasının fikirleriyle büyümüş, üniversiteye Almanya'da gitmiş. Yıllarca Almanya'daki Müslüman Kadınlar Derneği'nin başkanlığını yapan Emel Algan, 45 yaşındayken kendi isteğiyle başındaki örtüyü çıkardı. "Bir insanla tanıştım. Bana babamı hatırlattı. Babam gibi sevmeyi ve anlamayı onunla öğrendim," diyor. Üç yıl önce başını açtığında Alman ve Türk medyasının ilgi odağı olan Emel Algan, uzun süre sessiz kaldı. Geçtiğimiz ay Berlin'in önemli tiyatrolarından Hebbel'de, Sınıf Buluşması adlı oyunda kendi hayatını oynayan Emel Abidin Algan, Martin Luther anısına verilen 'Korkusuz Kelimeler' ödülünü aldı. Şimdi de korkusuzca konuşuyor. "Aragon'un dediği gibi... Bir insanı sevmekle başladı her şey..." diyor. Kendi içindekileri keşfetmesini sağlayan, ona babasını hatırlatan, sorgulamaya iten bir insandan bahsediyor... Altı çocuk annesi, iki torun sahibi Emel Abidin Algan, üç sene önce eşinden boşandı. Geçtiğimiz hafta ilk kez başı açık olarak Türkiye'ye, annesini ziyarete geldi. Ve üç yıldır biriktirdiklerini paylaşmak istedi. Her türlü önyargıdan bağımsız, sadece anlamak için okuyun.

- Babanız, Almanya'da milli görüşün temellerini atan Dr. Yusuf Zeynel Abidin. Muhafazakâr çevrenin saygı duyduğu bir isim. Siz de yıllarca, Cemiyet-i Nisa'da (Müslüman Kadınlar Derneği) başkanlık yaptınız. Babanız yaşasaydı, başınızdaki türbanı çıkarmanızla ilgili ne söylerdi size?
- Babam fikirlerimi hep sorardı. Biz babamla birdik. Babam hurafe ve taklitleri tanımazdı. Yaşadığım değişimle ilgili benimle muhakkak konuşurdu, en önemlisi anlamaya çalışırdı.

- Neden açtınız başınızı?
- Açılmam bugünden yarına olmadı. Bir buçuk yıl sürdü. 30 küsur sene dışarıda kapalı gezdiyseniz o sizin kimliğinizin bir parçası oluyor. Bir insanla karşılaştım. Babama yaşadığım yakınlığı, samimiyeti, güveni çağrıştırdı. Önce 'Sevgi nedir?'i sorguladım. Soru sormaya başlamamı sağladı. Aslında siz ve utanma hisleriniz bir günden öbür güne açılmaz. Onun için de şimdi kapalı olan insanların dünyasıyla açık olanların dünyası arasında bir anlayış kurmak istiyorum. Çünkü birbirlerinden haberleri yok. Yani kapalılarla açıkların birbirlerinin iç dünyasından haberleri yok. Birbirlerini tanısalar, birbirlerine saygı gösterecekler aslında. İki dünyayı da çok iyi tanıdığım için artık bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum.

- O bir buçuk seneyi nasıl geçirdiniz?
- Benim için çok maceralı geçti ve o bir buçuk senenin içinde ben başımı tamamen açacağımı da düşünmemiştim, niyetim de yoktu. Yavaş yavaş eşarbımın modelini değiştirmek istedim. Herhalde biraz sıkılmaya başlamıştım. Herkes aynı şekilde eşarp takıyordu. Kendimi farklı görmek istedim. Ondan sonra Alman, şapkacı bir bayana gittim. "Saç, baş, boyun kapanacak şekilde bana bir model icat et," dedim. Bir sene boyunca bu kadıncağızla işbirliği yaptık. Değişik değişik modeller ürettik. Tariflerini anlatmak çok zor, görmek lazım. Hepsini tek tek bir sene boyunca taktım, eşarbı bıraktım. Baktım, sokakta Müslüman olmayan insanlar benimle daha iyi iletişim kuruyorlar. Eşarbın yarattığı mesafe değişti.

- O mesafeyi karşı tarafın da kurduğunu düşünüyor musunuz?
- Eşarpla normal, monoton bir mesafe konuluyor otomatikman. Şimdi ben değişik bir mesafe ile karşılaştım. Değişik hisler uyandı ve bu hoşuma gitti. İnsanlarla biraz daha yakınlaşabilmek hoşuma gitti. Daha rahat, daha samimi olabildim. Bu iletişim o kadar önemli ki... Almanya'da Müslümanlar da Almanlar da ürküyor. Çünkü bu eşarp konusu politikleşti. İslam hakkında çok kötü şeyler oluyor dünya kamuoyunda. Bir önyargı, bir ürkme yaşıyorlar. Bir sene boyunca kıyaslama yapabildim. Bir Müslüman kadın, Müslüman olmayan bir şapkacıya gidiyor. Ondan sonra bu modellerle ortamı yatıştırmaya çalışıyor, çünkü ben aynı zamanda Müslüman kadınlara da tanıttım modellerimi.

- Müslüman kadınlar da yeni modelleri kullanmaya başladı mı?
- Hayır. İlgi göstermediler. Alman politikacılara da seslendim. Dedim ki "Bu Müslüman kadınları rahat bırakın. Başlarını kapatmak istiyorlar, mesleklerine devam etmek istiyorlar, bırakın yapsınlar." İki taraflı faaliyet göstermeye çalıştım ama Alman politikacılar da pek oralı değillerdi. Yalnız kaldım yani. Aynı zamanda sorumluluk altında kaldım, cemiyeti temsil ediyordum. Bu sefer tesettürle ilgili meseleleri araştırmaya kalktım. Şimdiye kadar yapmadığım bir şeye mecbur kaldım. İki tane ayet var bu konuyla ilgili. Hep ona dayandırılıyor... Aynı zamanda Esbab-ı Nüzul dediğimiz bir olay var. Ayetin iniş sebepleri... Onları araştırdım ve çok şaşırtıcı bir hikâye hadisle karşılaştım. Üç sene boyunca sordum hep "Esbab-ı Nüzul'u tanıyor musunuz?" diye. İnanmazsınız hiç kimse bilmiyor!

- Neden bahsediyor Esbab-ı Nüzul?
- Müslüman kadınlar kapanıyorlar ama tam bilinçli değiller. Bilinçlendirilmek de istemiyorlar. Herkeste bir alışkanlık, bir taklit şekline gelmiş bu. Esbab-ı Nüzul'a gelelim. Ayette Allah diyor ki: Mümin kadınlar dışarı çıktığı zaman cilbaplarını yanı büyük bir kıyafet parçasına denk gelecek, üzerini genişçe örtecek şekilde örtsünler, çünkü kadın rahatsız edilmesin... O bir ayet... Şimdi bir hadise oldu. Peygamber efendimizin hanımının akşamüstü tuvaleti geliyor. Evden çıkıyor. Hz. Ömer geliyor, onu görüyor ve diyor ki "Ben seni tanıdım, üstüne bir şey ört". Hadise bu. O zamanki ortama da baktım, o zamanlarda cariyeler vardı. Cariyeler tamamıyla çıplaklar mıydı bilmiyorum. Ve erkekler kadınları devamlı rahatsız ediyordu. Bu ayet, Müslüman kadınlar rahata erişsinler diye gelmişti. Demek ki bu ayetler Medine'den gelmiş ayetler. Yani İslamiyet o kadar gelişmesine rağmen kıyafete çok fazla önem verilmiyordu. Ayete sebep olan olay ve o zamanki yaşanılan ortama bakmak lazım. Şimdi ikinciye gelelim. Bu ayetin bir bölümünde 'Müslüman kadınlar örtülerinin uçlarını göğüslerine çeksinler,' diyor. Hadiseye bakın şimdi. Sokakta gezen bir erkek, güzel, süslenmiş kadının gerdanına bakayım derken bir yere takılıyor, çarpıyor ve burnunu kırıyor. O kırık burunla Peygamber efendimize geliyor ve "Ya Peygamber efendimiz, gör bak başıma gelene..." diyor. Onun üzerine 'Müslüman kadınlar eşarplarının uçlarını göğüslerine kapasınlar,' diye bir ayet getirildi. O zaman herkesin başında eşarp var. Erkeğiyle, kadınıyla, Müslümanıyla, Yahudisiyle... O zamanki kıyafet usulün bir parçasıydı. Toz toprak, kum fırtınaları vardı. Bir korunma gerekçesiydi. Bu da Medine'den gelmiş bir ayettir, bunu da kimse bilmiyor.
Haberin fotoğrafları