kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
38 yaşında doğum yapan Suzan Toplusoy'un çocukları Mehmet ve Zehra şimdi 3.5 yaşındalar. Çok da hareketliler.

Annem hayatta olmadığı için, her şeyi çocuklarımla yaşayarak öğrendim

Suzan Toplusoy - Roman Giyim Tasarımcısı Ve Yönetim Kurulu Üyesi..
İLİŞKİLİ HABERLER
Annem hayatta olmadığı için, her şeyi çocuklarımla yaşayarak öğrendim
- Neden anne olmak için 38 yaşına kadar beklediniz?
- 35 yaşımdan sonra niyetlendim çocuk doğurmaya. Ancak 38 yaşımda anne olabildim. Birkaç sene uğraştık. İstediğin anda da çocuk sahibi olamıyorsun. Tüp bebek tedavisinden sonra ikizler doğdu. Zehra ve Mehmet ailemize katıldı.

- Kaç yaşındalar?
- Ağustos ayında dört yaşları bitecek.

- Keşke daha önce karar verseydim de, daha genç yaşta anne olsaydım diyor musunuz?
- Hayır, anne olma olgunluğuna eriştiğim zaman oldu çocuklarım. Bu çok önemli. Hayatımın bu döneminde daha sabırlı, anlayışlıyım. Hayatı programlayarak kolaylaştırmayı öğrendim. Önceliklerim tabii ki değişti. Çocuklarım birinci sırayı alıyor. Sadece kendi çocuklarıma değil, tüm çocuklara daha sabırlıyım artık. Bütün çocuklara, anne olduktan sonra annelik içgüdüsüyle bakmaya başlıyorsunuz. Bazı şeyleri insanın yaşamadan anlaması çok zormuş. Annelik de öyle.

- Lohusalık sendromu yaşadınız mı doğumdan sonra?
- Doğumdan sonra bir bunalım süreci yaşamadım, ama hayatıma bir değil iki çocuk birden girince "Bunlar benim mi?" diye soruyorsun. Yakınımda kimse yok. Annem hayatta olmadığı için bana çocuk konusunda destek olabilecek çok fazla da kişi yoktu. Dolayısıyla her şeyi onlarla beraber öğrendim. Çok iyi yardımcılarım vardı, ama anneliği, çocuklarım bana öğretti. Bir kere çok heyecanlı ve panik bir insandım. Çocuk doğurduktan sonra daha soğukkanlı olmayı öğrendim. Olaylar karşısında fevri olmamayı öğrendim. Daha akılcı davranabiliyorum artık. Akılla birlikte duygusallığı da kaybetmiyorsun. Her yaptığın hareket öncesi bir daha geri dönüp düşünüyorsun. "Acaba doğru mu yaptım, yanlış mı yaptım?" diye.

- Çocukların bazı davranışlarında nasıl tepki vermemiz gerektiğini bilmediğimiz durumlar oluyor. Kimimiz bu durumda annesine danışır. Anneniz hayatta değil. Kime danışıyorsunuz?
- Hâlâ çocuklarımı yönlendirirken, "Biliyorum," diyemiyorum. Çocuklarım bir buçuk yaşında iken Yankı Yazgan'a sordum; "Bu çocuklar konusunda nasıl davranmam gerek, neler yapmam lazım?" diye. Çünkü çocukların yedi yaşına kadar olan eğitimleri çok önemli. O konuda profesyonel yardım aldım. İş konusunda çok tecrübeli olabilirim, ama çocuk konusunda 'Nasıl davranmak gerekiyor, nasıl yapmak gerekiyor, her şeye tolerans göstermek doğru mu, ya da kuralcı bir anne mi olmak lazım...' bunları açıkçası bilmiyordum. Bunları yaşayarak da öğreniyorsun. Bu anlamda profesyonel yardım aldım. Burada edindiğim tüm bilgi ve birikimimi de eşimle paylaştım. Çocuklara aynı bakış açısı ile davranmaya çalışıyoruz. Sonuçta onun daha önceden babalık tecrübesi var. Daha önceden üç çocuk sahibi olduğu için, bir de belirli bir yaşta olduğu için, çocukları daha iyi tanıyor. Ben, çocuklar ilk doğduğunda biberonu verirken bile çok paniktim. "Biberonu yutacak mı?" gibi... Onun tecrübeleri olduğu için beni çok telkin etti.

- Her şeye koşturan 'süper kadın'lardan birisiniz. Tükendiğinizi hissettiğiniz zamanlar olmuyor mu?
- Süper kadın demek çok iddialı... Çocuklarıma ne olursa olsun doğru vakti ayırmaya gayret ediyorum. İlk doğduklarında iş hayatım biraz yavaşladı, ama iş eve çok yakın olduğu için bir sorun teşkil etmedi. Beş dakika içinde evde olabiliyordum. Onların uyku saatlerinde işe yoğunlaşıyordum. Şimdi yuvaya gidiyorlar. Yuvada kaldıkları süre içinde çalışıyorum. Ama kesinlikle cumartesi ve pazarı onlarla paylaşıyorum. Programlarımı, randevularımı, toplantılarımı hafta içine alıyorum. Beni istedikleri her an onların yanındayım. Bir tek iş seyahatlerimde ayrı kalıyoruz. Bir hafta-10 gün sürebiliyor bu seyahatler. Küçükken o kadar hissetmiyorlardı ama şimdi bu seyahatlerde onlardan ayrı kaldığım için çok üzülüyorum. Geldiğimde büyük bir özlemle karşılıyorlar beni. İş için gittiğimi biliyorlar. Bu nedenle de şu an büyük problemler olmuyor. Üç ağabeyleri var. Sevgi içinde büyüyorlar.

- Ağabeyleri evde mi?
- Biri evde. 21 yaşında olan Buğra. Onunla iyi anlaşıyorlar. Onu gördüklerinde beni de Turgut'u da unutuyorlar. Diğer kardeşleri hafta sonunda geliyor.

- Onlar kaç yaşında?
- Biri 15, diğeri 32 yaşında. O çok yetişkin. Onlarla çok fazla bir şey paylaşamıyorlar ama...

- Eşiniz kaç yaşında?
- Turgut 57 yaşında. Her 10 senede bir aileye bir çocuk yapmış! 70'lerde Ertuğrul, 80'lerde Buğra, 90'larda Batuhan, 2000'lerde Zehra ve Mehmet. Her 10 senede bir nüfus planlamasına katkıda bulunmuş! Kalabalık bir aileyiz, ama ailede en kıymetlimiz Zehra. Çünkü ailenin tek kızı. Gerçi bu kadar erkek çocuğun içinde artık o da ne kadar kız gibi olur bilemiyorum. Kardeşleriyle sürekli erkek oyunları oynuyor. Turgut ilk kez seneler sonra kız çocuk sahibi olduğu için, başlarda Zehra'yı 'Oğlum,' diye seviyordu. Alışmamış kız çocuğuna. Bir iki senedir 'Kızım' demeye başladı.

- Siz annenizi ne zaman kaybettiniz?
- Annemi 1995'te kaybettim. 13 sene oldu. Onun çocuklarımı görme şansı olmadı. Belki şimdi ben de söyleyebilirim çocuklarıma "Anne olunca anlarsınız..." diye. O zaman klasik gelen bu cümle, şimdi ne kadar anlamlı ve değerli benim için. Eskilerin söylediği hiçbir söz boşuna söylenmemiş, hepsinin bir anlamı var.