kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Mayıs 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Kavşakta hasbıhal

Hayat insanı sık sık kavşaklara getirip bırakıyor.
Bir kavşakta şu önemlidir:
1. Tercihini kendi bağımsız, özgür, bilinçli iradenle, başkalarının hakkına, hukukuna da saygı içinde mi yapıyorsun...
2. Yoksa, ama gönüllü ama mecburi, zorla, bir başka iradenin boyunduruğu, baskısı, arzusu altında mı tercih yapıyorsun?
Birincisi; öyle kitabi, şabloncu, ezbere değil, hakiki "cumhuriyetçi değerler" açısından da, demokrasi kültürü bakımından da, sadece kanuna değil, esas hakka, hukuka ve vicdana dayanma bakımından da harikadır.
İlke, itiraz ve isyan ile başkasının değerlerine saygı gibi bir sentezi mevcuttur. Öyle olmasını dert edinir.
İkincisi de, görüldüğü gibi kabaca iki renk taşır:
1. Dayakkavşak
2. Yavşakkavşak

"Dayakkavşak", memleketin nice güçsüzünün, ister işçi, memur, ister topraksız veya yoksul köylü olsun, ister inancı, mezhebi yüzünden veya etnik nedenlerle hırpalansın, ister işsiz, umutsuz bulunsun, ister yaşı, cinsiyeti, eğitimi (eğitimsizliği) yüzünden aşağılansın, ister statüsüyle, rütbesiyle alt veya ast olmakla kalmayıp bir de aşağıda sayılsın... işte onların maruz kaldığı haldir.
Hayatının çoğu teslimiyetle, kabullenmekle, ittirilmekle, baskı ve dayatmaya katlanmakla geçer.
Tabii ki; "dayakkavşak" nüfusun önemli bölümü de; bazen inancına, bazen mezhebine, bazen milliyetine, ırkına, bazen hepsine birden, bazen erkekliğine, bazen eline geçirebildiği imkân, yetki veya fırsata abanıp başkalarını, ötekilerini "dayakkavşak"ta sıkıştırır.
Bu aynı zamanda, maruz kaldığı ekonomik, siyasi, toplumsal, manevi, insani şiddete karşı çıkmadan, ona boyun eğerek, başkasına şiddet ve baskı uygulayabilme gibi bir tesellidir.
Gururu kırılmışların elinde kalan tek gurur yoludur adeta!
Bu "zincirler" i kırmaya çalışan, bu "zincirleme insani kaza" dan kendini, bedenini, aklını, vicdanını, eylemini çıkarmaya çalışan ise daha açık şiddet ve daha sert baskının tehdidini, cezasını ensesinde hisseder.
Ense değil sadece; her nefesinde, her inleyişinde...
"Yavşakkavşak" ise, artık kime hangisi yakışıyorsa, bazen daha "cemaatçi", bazen daha "çağdaş" veya daha "liberal", bazen sözde "devrimci", bizim sektörde ise epey "tiksindirici" bir şeydir.
Gönüllüdür.
Neşelidir.
İnsan olarak varlığı, haysiyeti, işi, ruhu üzerindeki "maddi, manevi otorite ile şiddet" i asla umursamaz. Tam tersine, o şiddetin, o hiyerarşinin, o silsilenin gönüllü bir parçasıdır.
Zinciri bizzat kendi rızasıyla, kendi elleriyle, güle oynaya takmıştır.
Bazen, kavşakta herhangi bir güce itiraz ederken, diklenirken dahi görebilirsiniz onu; dikkatlice bakarsanız, bu kez bir başka güce yamanmıştır.
"Yamanma ve yaranma"; omurgasının kadim, kesif, derin yarılmasıdır.
Omurganın kırılmasıdır.
"Dayakkavşak" taki nice umutsuz, çaresiz veya sersemlemiş gibi "boynu bükük" görünmez; tam tersine havalıdır, afilidir, cakalıdır.
Boynu içeriden bükülmüştür, fikri, kalbi, vicdanı bükülmüştür aslında.
Baskı, dayatma ve şiddetin, biat ve itaatin bir türlüsüne karşı görseniz dahi, her türlüsü değildir derdi.
Eğer öyle bir şey varsa, bir tehlikeyi, riski göze alırken dahi, bir yandan da başka bir güçten "ödül" beklenir büyük ihtimalle. Maddi, manevi... izzet, ikram, itibar, şefkat, lütuf, taltif, imkân, mekân, makam, şöhret, şerbet... Artık ne ise.
Hayat, tabii ki bağımsız, özgür iradelerin çoğalmasıyla ama esas "dayakkavşak"taki kitlesel uyanışlarla, dönüşümlerle, sıçramalarla daha insani, daha adil, daha demokratik bir menzile doğru yol alabilir.
"Yavşakkavşak"takiler ise, belki zaman zaman hayatı yumuşatır ama genellikle cıvık, cılk bir şey kalır elimizde!