kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Mayıs 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MAHMUT ÖVÜR

Tek parti iktidarlarının 'değişmeyen' sonu!

Önceki gün yurtdışıyla iş yapan iddialı bir işadamı, iş yaşamında başarılı her yöneticinin "devrimci" bir dönemi olduğunu ileri sürerek şöyle diyordu:
"İyi bir yönetici bildiği her şeyi ilk üç veya en fazla beş yılda hayata geçirir, sonra alışkanlık başlar. Bu nedenle kurumsal şirketler, tepe yöneticilerini en fazla 5 yıl o görevde tutarlar, sonra değiştirirler."
Büyük şirketlerde böyle mi oluyor bilmiyorum ama bu yaklaşımın asıl doğrulandığı alan siyaset.
Çarpıcı örneği de tek başına iktidara gelen partiler...
Dikkat edilirse Türkiye'de ne kadar köklü ve derin değişim kararı varsa hepsi de tek başına iktidara gelen partilerin ilk yıllarında gerçekleşmiş...
Adnan Menderes'li DP'nin ilk dört yılında Türkiye'nin çehresini değiştiren kararlara imza atıldı. Sonraki iktidar dönemlerinde oy oranı korunsa da, DP yeni şeylerden çok mevcut yapıyı korumaya çalıştı.
Aynı şey 1965'te iktidara gelen Süleyman Demirel'in ilk yıllarında da yaşandı. İlk dört yılda "Barajlar Kralı" Demirel'le sonraki Demirel'ler arasındaki ciddi farklar vardı. Yatırımlarla çığır açan Demirel gitti, yerine uzun yıllar hayatımızdan çıkmayan "siyasetçi" Demirel geldi.
En çarpıcı örneği Turgut Özal'la yaşadık... 1983 yılında iktidara gelen Özal, Türkiye'de kendi deyimiyle çağ atlatan değişimlere imza attı. Sadece yasaların değiştirilmesiyle yetinmedi, aynı zamanda toplumda bir zihniyet devrimi de yarattı...
Ama 1987 yılındaki referandumla Özal'ın sihri bozuldu. Ve "siyasetçi Özal" dönemi başladı.
Genç işadamı siyasetçiler arasındaki bu ortak noktaları şöyle değerlendiriyor:
"Hepsi ilk yıllarında yaptıkları değişim nedeniyle devrimciydi. Ama sonra tipik birer siyasetçiye dönüştüler..."
Şimdi Tayyip Erdoğan ve AK Parti benzer bir süreçten geçiyor. İlk yıllarında AB süreciyle, demokratik açılımlarla ve ekonomide yakaladığı istikrarla Türkiye'yi ayağa kaldıran AK Parti'nin önce yavaşladığı, sonra statükoyla "mutabakat" sağladığı algısı yerleşmiş durumda.
Genç işadamına göre AK Parti için kırılma noktası da 367 ile başlayan "siyasileşme" dir...
İlk dönemde yaptıklarıyla "devrimci" bir rol üstlenen Tayyip Erdoğan ve ekibi bugün klasik "siyasetçi" kimliğine dönüşmek yolunda...
Ancak hala arkalarında toplumun büyük desteğinin olması ve hala en karizmatik lider Tayyip Erdoğan olması AK Parti'yi diğerlerinden ayırıyor. Bu da eski siyasilerde olmayan bir şans. Bu şansı, AK Parti'nin nasıl değerlendireceğini içinden geçtiğimiz süreçte hep birlikte göreceğiz.