kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Sendikalardan 1 Mayıs için suç duyurusu

Yeni Haber
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 1 Mayıs'ta yaşananların her platformda takipçisi olacaklarını söyledi.

Çelebi, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden doğan bütün etkili başvuru yolları kullanılarak, yargıya, ulusal ve uluslararası platformlara, uluslararası emek hareketinin, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun ve Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'nin gündemine taşıyacaklarını bildirdi.

Çelebi, Başbakan, İçişleri Bakanı ve valide özür beklediklerini kaydederek, "Devleti, hükümeti temsil edenlerin ilk önce hem bizlere, hem İstanbullulara, hem de Türkiye'ye bir özür borcu var. İkincisi şimdiden söylüyoruz, biz yine Taksim ısrarımızı talebimizden vazgeçmedik. Şimdiden hangi tedbirleri alacaklarsa önlerinde bir yıllık bir süre var" dedi.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel'in yanı sıra sendika temsilcileri ile çeşitli odaların katılımıyla gerçekleşen toplantıda ilk olarak 1 Mayıs'ta yaşananlara ilişkin sinevizyon gösterildi.

"DEVLET GÖREVİNİ YAPTI"

Sinevizyonun ardından "Devlet görevini yapmış oldu" diyen Çelebi, toplantının 1 Mayıs'ta yaşananlara yönelik üç konfederasyonun görüşlerini açıklaması için düzenlendiğini bildirdi. Çelebi, yaşanan çağda, 1 Mayıs'ı bir "öcü' olarak gören totaliter rejimlere sahip ülkelerin bile kalmadığını söyleyerek, "Ülkemizde ise, 120 yıl öncesinin dünyasında bile yasal bir hak olarak kullanılan bir günü 2008'li yıllarda yasaklar ve tabularla karşılayan anlayışların hala etkin bir şekilde var olması bir utanç meselesidir" dedi.

1 Mayıs kutlamaları ve 77'de katledilenlerin anılması için Taksim'i isteğine ilişkin önemin ortadan kalkmadığını vurgulayan Çelebi, Türkiye'nin en önemli üç konfederasyonunun Taksim'de kutlama yapmak istemesinin, benzer diğer gösterilerden ve günlerden farklı olduğunu kaydetti. Çelebi, tarihsel olarak 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmak istenmesinin diğer bir öneminin de, 1 Mayıs'ın Türkiye'de, darbelerin, demokrasinin rafa kaldırıldığı dönemlerin miladı olarak tarihte yer alması olduğunu belirterek, "Başbakan'dan bakanlara, validen emniyet müdürüne kadar koro halinde "provokasyon' korkuları yayıldı. Hepimizin de tanık olduğu gibi, 1 Mayıs'ta Taksim ve çevresinde etten ve metalden örülen duvar, devlet erkanının sözünü ettikleri "provokatörlere' karşı kurulsaydı, pekala huzur ve güven içinde Taksim'de kutlama yapabilirdik" diye konuştu.

"KORKUNUN ECELE FAYDASI YOKTUR"

Çelebi, devletin, teknolojik ve lojistik düzeyiyle Kadıköy ve Çağlayan'da güvenliği sağlarken Taksim'de sağlayamaması, Tandoğan ve Sıhhiye'de sağlarken Kızılay'da sağlayamamasının bir aczin ifadesi olarak görüldüğünü ileri sürerek, "Devlet acziçinde olamayacağına göre, bu yasaklamaların, antidemokratik, baskıcı ve yasakçı anlayışların, bir provokasyon paranoyası ürünü olduğu açıktır" dedi. Söz edilen provokasyonun başka günlerde de yapılabilme ihtimali olduğuna değinen Çelebi sözlerini şöyle sürdürdü:

"Korkunun ecele faydası yoktur, diye güzel bir özdeyişimiz vardır. Daha önceden de söyledik, eğer birilerinin provokasyona ihtiyacı varsa, bunun zaten daha başka günlerde veya Maraş, Sivas, Çorum gibi başka kentlerde de yapıldığına tanıktır halkımız. Provokasyonlar yasaklarla değil, bizzat devletin önlem almasıyla önlenebilir. Hükümete göre provokatörler Taksim'i çok sevmektedir. Bize göre ise 1 Mayıs'ın kendisinden hiç mi hiç hazzetmemektedir bu provokatörler, zira şöyle ya da böyle, şurada ya da burada provoke edilen hep 1 Mayıs kutlamaları olmuştur. Öldürülen 3 işçi genç yerine ezilen çiçeklerle akıllarda kalan 1996 Kadıköy 1 Mayıs kutlamaları buna bir örnektir. Sonuç olarak 1 Mayıs 2008, hükümetin emek düşmanlığından emekçi düşmanlığına evrilen anlayış ve yaklaşımları ve basının "Gazcı Kardeşler' adını layık gördükleri ikilinin marifetleri sonucunda provoke edilmiştir."

""ORANTILI GÜÇ' KULLANMA KAVRAMI AİHM İÇTİHATLARIYLA DA TANIMLANMIŞTIR"

1 Mayıs'ın nerede ve nasıl kutlanacağına ilişkin tartışmaların, yerini, 1 Mayıs'ta neler oldu, neler yaşandı tartışmasına bıraktığını ifade eden Çelebi, valinin, orantılı güç kullanıldığına yönelik iddialarıyla, İstanbul sokaklarından yansıyan görüntülerin çeliştiğini savundu. Çelebi, valinin, Şişli Etfal Hastanesi acil servisine atılan gaz bombalarının bir polisin elinden "kazara' düşmesi sonucu meydana geldiği yönündeki açıklamasını anımsatarak, "Ya Vali Güler halkın gözünün içine baka baka yalan söylemiştir ya da Vali Güler'e İstanbul yerine Almanya sokakları izlettirilmiştir" dedi. "Orantılı güç' kullanma kavramının hukuksal bir kavram olduğunu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla da tanımlandığını kaydeden Çelebi, "Polisin, kendi sendikasının önünde duran, herhangi bir eylem içinde bulunmayan, 40-50 işçiye aynı anda tazyikli su ve gözyaşartıcı gaz sıkması, jopla saldırması, yere düşmüş, hiçbir direnişte bulunmayan insanların acımasızca onlarca polis tarafından çiğnenmesi, tekme, tokat ve değneklerle dövülmesi, yüzlerce insanın gözaltına alınması mı orantılı güç kullanımıdır? 41 yıllık geçmişi bulunan bir işçi konfederasyonu olan DİSK'e ve ÖDP'nin il merkezine gaz bombası atarak onlarca insanı ölümle burun buruna getirmek mi orantılı güç kullanımıdır? Savaş halinde bile saldırı yasağı bulunan hastanelere gaz bombası atmak mı orantılı güç kullanımıdır?" diye konuştu.

"TAKSİM BİZİM AÇIMIZDAN SONLANMIŞ DEĞİLDİR"

1 Mayıs'ta yaşananların her platformda takipçisi olacaklarını kaydeden Çelebi, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden doğan bütün etkili başvuru yolları kullanılarak, yargıya, ulusal ve uluslararası platformlara, uluslararası emek hareketinin, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun ve Avrupa İnsan hakları Mahkemesi'nin gündemine taşıyacaklarını bildirdi.

Çelebi, Başbakan, İçişleri Bakanı ve valide özür beklediklerini kaydederek, "Devleti, hükümeti temsil edenlerin ilk önce hem bizlere, hem İstanbullulara, hem de Türkiye'ye bir özür borcu var. İkincisi şimdiden söylüyoruz, biz yine Taksim ısrarımızı talebimizden vazgeçmedik. Şimdiden hangi tedbirleri alacaklarsa önlerinde bir yıllık bir süre var. Güçlü devlet, güçlü iktidar bunların tedbirini ve özgürce bizim orada 1 Mayıs'ı kutlamamızı sağlayarak bu sorunu aşabilir. Taksim bizim açımızdan sonlanmış değildir" diye konuştu.

Taksim'den vazgeçme kararının, can güvenliği açısından alındığına işaret eden Çelebi, çalışanların ve 1 Mayıs'ta sendikalara güvenenleri daha fazla riske atma noktasında tüm sorumluluğu alarak karardan vazgeçildiğini anlattı. Farklı meslek örgütleri, TÜSİAD, TOBB gibi kurumların yanı sıra 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve milletvekillerinin geçmiş olsun dileklerinde bulunduklarını bildiren Çelebi iktidar partisinin hiçbir yetkilisinden geçmiş olsun mesajı alınmadığını vurguladı.

"POLİS SALDIRISI, TAM ANLAMIYLA BİR DEVLET TERÖRÜNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR"

Açıklamanın geri kalanını okuyan KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul da, 1 Mayıs'ta işçi sınıfını yalnız bırakmayarak DİSK merkez binasına gelen milletvekilleri, Avrupa Parlamentosu üyeleri, aydın ve sanatçıların da gaz bombasına uğradığını hatırlatarak, "Fütursuz yapılan polis saldırısı, tam anlamıyla bir devlet terörüne dönüştürülmüştür. Bir milletvekilimiz kalp krizi riskiyle yüzyüze bırakılmıştır. Sürekli yasalardan söz eden Valilik, emrindeki kolluk kuvvetleriyle en temel insan hakkı olan yaşama hakkını tehlikeye atmıştır" dedi.

Tombul, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle güvence altına alınan yaşam hakkı, kişi dokunulmazlığı, kişi özgürlüğü, konut dokunulmazlığı hakkı, düşünceyi açıklama özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının açıkça ihlal edildiğini kaydetti. AKP hükümetinin, en temel hak taleplerini bile şiddetle bastıran tehlikeli bir viraja girdiğini savunan Tombul, "Hükümet, işçi ve emekçi kitlelere yaklaşımıyla, emek düşmanlığından emekçi düşmanlığına dönüşen tutumuyla demokrasi sınavından geçememiştir. "Ayaklar baş olursa kıyamet kopar' ifadesiyle şiddet ortamının zeminini hazırlayan Başbakan, "Taksim'de ısrar Anayasal düzene başkaldırıdır' diyerek demokratik ve hukuksal normları şiddet uygulayıcıları için rafa kaldıran Adalet Bakanı, muhtelif nedenlerle değişik kesimlerin Taksim'de etkinlikler gerçekleştirdiği bilinmesine karşın Taksim'i sadece emekçilere yasaklayarak toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımızı gaspeden İçişleri ve Çalışma Bakanı, "orantılı güç', "zor kullanma' talimatını veren İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü hakkında 3 konfederasyon olarak suç duyurusunda bulunacağız" diye konuştu.

"HÜKÜMETİ YÜREKTEN KUTLUYORUM"

Türk-İş Genel Sekreteri Mustafa Türkel ise, günlerce Taksim'e çiçeklerle, barış türküleri söyleyerek çıkacaklarına ilişkin açıklamalarda bulunduklarını anımsatarak, yetkililerin, "1 Mayıs'ta provokasyon olacak" şeklindeki açıklamalarla halkı sindirmeye ve korkutmaya çalıştıklarını savundu. Gelecek 1 Mayısların ne anlama geldiğini çok daha iyi kavradıklarını anlatan Türkel şunları söyledi:

"1 Mayıs 1977'de yaşanan olayları 31 yıl sonra demokratikleşme, çağdaşlaşma yolunda, AB sürecinde çok uzun yol kat etti diye iddia edilen Türkiye, aslında az gitmiş uz gitmiş bir arpa boyu kadar yol gitmiş olduğunu tüm Türkiye'ye ve dünyaya gösterdiler. Hükümeti yürekten kutluyorum. İçişleri Bakanı'nı kutluyorum. Sayın valiyi kutluyorum. Tatilin bedelinin 1-2 milyar dolar olacağını diyen ve bundan tasarruf edeceklerini düşünen ekonomi uzmanlarını da kutluyoruz. Şimdi, dünyanın seyrettiği bu çatışma görüntülerini ortadan kaldıracak ne kadar tanıtma fonları oluşturmalılar ki bu görüntüyü dünyanın hafızasından silebilsinler. Hiç kimse, hiçbir tanıtıcı bu kadar başarılı olmazdı. Türkiye'nin demokratikleşmede ne kadar yol aldığını ve hükümetin demokrasiyi sadece kendisi için istediğini hiç kimse bu kadar güzel anlatamazdı."

Öte yandan toplantının yapıldığı saatlerde DİSK binasının bulunduğu alan üzerinde polis helikopterinin güvenlik uçuşu yapması da dikkat çekti.

(ANKA)