kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Yüz Yıl Savaşları

Hayır; konumuz 1337'de başlayıp Fatih'in İstanbul'u fethinden 50 gün sonra, 17 Temmuz 1453'teki Castillon Savaşı ile biten İngiltere ile Fransa arasındaki Yüz Yıl Savaşları değil.
Bu yazıda ABD'nin 2003'te Irak'ı işgaliyle düğmesine basılan, en az bir asır bölgemizin altını üstüne getirecek çok uzun vadeli stratejinin dosyasına göz atacağız.
Pasifik adası Guam'la Amerikalı Demokratlar'ın başkan adayı yarışında bir viraj daha geride kaldı. Hillary Clinton ile Barack Obama yenişemediler; 2'şer delege kazandılar.
Sürecin kalan bölümünde de Barack ve Clinton'ın gerekli 2025 delegeyi kazanamayacakları, düğümün 25-28 Ağustos'ta Denver'de yapılacak kurultayda çözüleceği kesinleşti.
Buna karşılık Cumhuriyetçiler'in adayı aylar önce belli oldu: Başkan Bush'un dış politikasına tam destek veren John McCain, 1-4 Eylül'de Minneapolis'te yapılacak kurultayda partinin Beyaz Saray adayı ilan edilecek.
Demokratlar çekişedursun, Cumhuriyetçiler güvenle 4 Kasım'daki başkanlık seçimini bekleyedursun; "Yeni ABD Başkanı, Bush'un dış politikalarını sürdürecek mi?" tartışması başladı bile.
Geçen hafta, Saddam Hüseyin rejiminin Başbakan Birinci Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tarık Aziz'in Irak'ın işgalinden 5 yıl sonra yargı önüne çıkarılması vesilesiyle arşivimizi karıştırdık. Onun 17 Ağustos 1982'de "Le Monde" gazetesinde yayınlanan demecini bulduk. İçimiz sızladı.
1982'yi kısaca anımsatalım: ABD'de Ronald Reagan ilk dönem başkanlığını yarılamadı bile. Irak ile İran arasındaki savaş (Bağdat'a başta ABD olmak üzere tüm Batı, Tahran'a ise Sovyetler Birliği sürekli silah takviyesi yapıyorlardı. Bush döneminde Savunma Bakanlığı'na getirilecek ve Irak'ın işgalinde çok önemli rol üstlenecek Donald Rumsfeld, Bağdat'a gidip Saddam'a "Her türlü silah ihtiyacınızı karşılamaya hazırız" diyordu.) dar bir bölgede (Şatt-ül Arap) iki taraftan da binlerce cana mal olan siper çatışmalarıyla sürüp gidiyor. (Savaş iki tarafın sınırlarına çekilmesiyle 1987'de bitecek. Geriye milyonlarca ölü ve ekonomileri çökmüş iki ülke kalacak.)

Aziz'in olağanüstü öngörüsü
İşte öyle bir savaşın henüz başında Tarık Aziz, 1929'da İskenderiye'de doğan ve bu coğrafyayı çok iyi bilen Paul Balta'yla mülakatında şöyle diyor:
"ABD, İsrail'in 20 yıl önce hazırladığı bir stratejinin peşine takıldı. Plan, Ortadoğu'nun etnisite ve mezhep temelinde bir sürü küçük devlete dönüştürülmesini amaçlıyor. İsrail'in bölgedeki üstünlüğünün ancak bu şekilde sürdürülebileceği hesaplanıyor. Plana göre Irak üçe bölünecek: Kuzeyde Kürt, ortada Sünni Arap, güneyde Şii Arap devletleri. Lübnan ise Maruniler, Dürziler, Şiiler ve Sünniler olmak üzere 4-5 devlete parçalanacak. Ürdün, Bedeviler ve Filistinliler diye ikiye ayrılacak. Suudi Arabistan krallığın kurulduğu 1933 öncesinin aşiret düzenine döndürülüp birçok devletçik yaratılacak. Bu planın yürüyebilmesi için, öncelikle en büyük engel görülen Irak'a saldırılması gerekiyor. Çünkü bölgede hem su, hem petrol kaynaklarına sahip olan tek ülke Irak. Çünkü, 1966'da Baas'ın iktidara gelmesiyle iddialı modernleşme politikaları uygulamaya koyulan ve etnik ayrılıkları aşarak ulus devlet inşasında ilerleyen tek ülke Irak. Göreceksiniz; işe Irak'la başlayacaklar!"
Bu müthiş öngörüsünden 21 yıl sonra ülkesi işgal edilen Tarık Aziz şimdi zerrece günahının olmadığı bir suçla yargılanıyor. Aslında ileriyi görmesinin bedeli ödetiliyor ona.
Ve de ABD başkan adaylarının Bush politikalarını izleyip izlemeyecekleri tartışılıyor.
Tarık Aziz, 2003 işgalini daha 1982'de anlatırken, bırakın George Bush'u, aynı adı taşıyan babasının esamesi okunmuyordu. Başkanların -değil, derin veya sığ-ABD devletinin politikası bu.
Zaten John McCain'den Ortadoğu ve Orta Asya orduları komutanlığına atanan General David Petraeus'a kadar ABD devletinin asıl temsilcileri de gerçeği saklamıyorlar: "En az 100 yıl oradayız!"