kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Devletin AKP'si ve 1 Mayıs

Şu 1 Mayıs meselesini kapatmayıp biraz daha tartışalım diyorum, çünkü işin ucu gidip AKP'ye dayanıyor. Bundan elifi elifine 31 yıl önceki 1 Mayıs kutlamaları sırasında Taksim Meydanı'nda 35 veya 36 kişi ölmüştü. Nedeni bugün biliniyor. Şimdi The Marmara olan otelin en üst katından aşağıdaki kalabalığın üstüne ateş açılmıştı. Paniğe kapılıp kaçışmaya başlayan kitle birbirini ezdi, belki üzerinde silah bulunanlar onları ateşledi ve sonuçta o kadar insan hayatını kaybetti.
Hatırlıyorum, ertesi gün "sağcı" gazetelerden birisi (adını vermeye gerek yok) "Kızıllar Kudurdu" manşetiyle çıkmıştı. Oysa işin "kızıllarla" bir alakası yoktu. Bakın neden...
O "meşum" 1977 yılının 5 Haziran günü Türkiye seçimlere gidecekti. Seçimlerden sadece birkaç gün önce ve 1 Mayıs'tan da birkaç hafta sonra bu defa CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit Taksim Meydanı'nda bir miting düzenleyecekti. Görülmedik bir şey oldu ve mitingden bir gün önce dönemin Başbakanı Süleyman Demirel kendisine bir mektup gönderdi.

Bir mektup ve ötesi
Mektupta, Demirel, bir istihbarat yapıldığını ve çevredeki bir yerden Ecevit'in üstüne tüfekle ateş edileceğini bildiriyordu . Bu bir resmi mektuptu. Gerçi Ecevit ertesi gün mitingini yaptı ve milyonlarca insan kendisine katıldı ama iş vahimdi: devletin başbakanı ana muhalefet partisi liderine "bana haber geldi seni vuracaklar" diyor ama bunun ne menem bir iş olduğunu araştırmıyordu.
Bülent Ecevit "gizli terör"ün odağıydı. Kendisine seçim sırasında beş defa suikast düzenlenmişti. İzmir'de üstüne ateş açılmış önündeki kişi yaralanmıştı. Yapılan balistik incelemede kurşunun sadece poliste bulunan özel bir silahtan çıktığını bizzat Vali açıklıyordu.
O aralar Bülent Ecevit kontrgerilla diye bir kurumun varlığını bildiriyordu. Ne yazık ki, iş başına geldikten sonra kontrgerillanın üstüne gitmedi, o örgütü araştırmadı. Bunca kanlı eylemi kimin nasıl örgütlediği meçhul kaldı.
Üstelik 1978'deki Ecevit iktidarından önce 19751978 arasında dönemin Başbakanı Demirel, "bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz" diyordu. Dönemin bakanı, MHP kontrolündeki Ülkücüler ve Komandolar için "onlar kolluk kuvvetlerine yardımcı oluyor" diyordu. MHP o sıralar koalisyon ortağıydı ve devlet bu partinin yandaşı örgütleri, insanları kullanıyordu. Türkiye'de devlet hem yönlendiriliyordu hem de açık bir provokasyon içindeydi. Bu açık bir faşizm denemesiydi. Kitleler o nedenle sokaklarda "MİT-Kontrgerilla-Ülkü Ocakları kapatılsın" diye bağırıyordu.

Sebebi şu ki...
Bütün o karanlık ilişkilerin bir tek nedeni vardı: Devlet ve burjuvazi Türkiye'de iki önemli yükselişten korkuyordu. Bunlardan birisi CHP ekseninde gelişen sol, diğeri MSP ile büyüyen İslam ve dinsellik. İkinciler daha akıllıydı; olaylara karışmadan "iş"lerine bakıyordu. Ama sol gerek meşru kanatlarıyla yani CHP ile gerek parlamento dışı radikal-Marksist örgütleriyle gerekse yeraltına kaçmış silahlı hareketiyle devletin ve burjuvazinin korku odağıydı. Yükselişin durdurulması gerekiyordu.
Türkiye'de devlet ve burjuvazinin refleksi sola dönüktür. Solun her türlüsüne kitleselleşmesi halinde bu iki çevre de karşıdır. Şimdi, uzun bir aradan sonra, sol, sendikalar aracılığıyla örgütlenince ve sağlam bir güçle ortaya çıkınca "devlet" buna tepki gösteriyor. Öte yandan devletin iktidarda olan AKP'ye "karşı olduğunu" ise bilmeyen kalmadı. Buna mukabil, AKP, devlete yaranmak için 1 Mayıs'takine benzer taleplere direndikçe ve devlet yanlısı oldukça kendi iradesini devlete teslim ediyor.
Bu o kadar böyle ki, sokakta insan döven, bomba atan, tekme savuran polis de geleneksel refleks ve ideoloji içindedir ve onun bütün bu süreçte "hükümet" tarafından denetlenmesine olanak yoktur. Oysa AKP'nin yapması gereken sivilleşmedir.
Nasıl mı? Çarşambaya yazayım onu da!