kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mayıs 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
BELGİN ÇOBAN
kitap

Hareket etme canını çok acıtmayacağım!

...Yüzün koyu yatmış uyuyordu. Saçının çekildiğini hissetti önce. Sonra üzerinden fare geçti zannetti. Ayşe'nin korkuyla açılan gözleri, karanlığın içinde aynı evde yaşadığı 'amcası' Ali Rıza'yı seçti. Ne olduğunu anlayamadı. Amcası neden onun yatağındaydı? Alkol kokusunu alabiliyordu. Kurtulmak istedi; ama üzerinde 48 yaşında, neredeyse 40 yaş büyük biri vardı. Yatağında ileri doğru hamle yapmaya yeltenirken amcası vargücüyle Ayşe'nin bacaklarını açmaya çalışıyordu. Ali Rıza, "Hareket etme canını çok acıtmayacağım" diyordu... Bu cümleler gazeteci Alper Uruş'un Detay Yayıncılık'tan çıkan 'Hayatsız Kadın Ayşe...' isimli kitabından. Hayır; 'kurgulanmış' bir ensesti anlatmıyor kitap. Tamamen gerçek! 'İnsanım' diyen bir zihniyetin, 10 küsur cm'lik bir et parçası var diye, kendinde böyle bir kepazeliği hak görmesi ne ilk ne de son! Tamam biliyoruz; pek çok diyarda olduğu gibi bizim ülkemizde de onca yıldır kanayan yaradır ensest. 'Bildiklerimizin yanında bilmediklerimizin sayısı daha çok' denir hep. Araştırılır; ülkenin neresinde, hangi sınıflarda, hangi kültür düzeylerinde daha çok yaşanır bu kepazelik diye... Kimi zaman öğreniriz sonuçları, hemen üstüne görev düşenler kolları sıvar... Kimi zaman sonuçları bilmek kısmet olmaz! O zaman da görev yoktur zaten üstlenecek, 'oh ne rahat!' der geçeriz... Ama işte öyle 'oh ne rahat' demekle olmuyor! Öyle 3-5 çocuk yapmakla da olmuyor!
Alper Uruş, gazeteci kimliğiyle kendi payına düşeni yerine getirdiği için şu anda okuyabiliyoruz bu kitabı. 'Hayatsız Kadın Ayşe...' isimli kitabın kapağındaki yüz; Ayşe Tükrükçü'nün ta kendisi. Hani geçtiğimiz seçimlerde; İstanbul'dan bağımsız milletvekili olup, Taksim'de 'Eski genelev kadınıyım' pankartıyla kendi seçim çalışmasını yapan Ayşe Tükrükçü... 9 yaşında amcasının tecavüzüyle başlayan dramın peşini hiç bırakmaması isyan ettiriyor insanı. İşçi olarak gittikleri Almanya'da, bacağının kırılmasına kadar devam eden babasının (ki o baba evden de atıyor kızını) attığı dayaklar mı dersiniz, güvendiği adamın kendisini fişletmesiyle başlayan ve 12 yıl süren genelev yaşamında yediği dayaklar mı dersiniz... Ya da 'Seni bu hayattan kurtaracağım' nidasıyla gelen, evlendiğinin 15. gününde dayağa başlayan ve sonra da satmaya çalışan kocası mı dersiniz... Offf... Ama zannetmeyin ki Ayşe kurtulmaya, kaçmaya çalışmamış... Boynunu büküp kaderine razı olduğunu ise hiç aklınıza getirmeyin. Kitapta hepsi var... Alper Uruş, kitabı öyküleştirmeye çalışarak yazmış. Genelevlerdeki hayatı, oradaki sistemi olabildiğince açık bir biçimde ele almaya uğraşmış. Onu anlayabiliyorum, konu hassas... Bu arada Uruş, bu hassas konunun istatistiki verilerini de unutmamış, kitabın sonunda sıralamış. Lütfen dikkat!
* Türkiye'de 60'ı aşkın genelevde 3 bin 700 hayat kadını çalışıyor.
* Genelevlerde çalışanların dışında Türkiye'de tescilli hayat kadını sayısının 15 bin olduğu biliniyor.
* Türkiye'de genelevlerin dışında randevu evleri, apartlar ve fuhuşun ön plana çıktığı otellerle birlikte vesikasız çalışan hayat kadını sayısı yaklaşık 100 bini buluyor.
* Türkiye'de kadın nüfusunun, toplam nüfusun yarıdan biraz fazla olduğu düşünülürse, ülkemizde 350 kadından 1'i fuhuş batağında yaşam savaşı veriyor.
* Üç büyük kentte, genelevinde çalışmak için vesika bekleyen kadın sayısı 30 bine yaklaşıyor.
* Türkiye'de genelevleri, oteler, randevu evleri, bar, pavyon, disko vb. mekanlarla beslenen fuhuş sektöründe 3-4 milyar dolarlık (6 milyar YTL) paranın döndüğü tahmin ediliyor.
* Genelevlerde çalışan kadınların yüzde 30'u kocaları, yüzde 10'u anne, baba ya da ağabeyi tarafından satılıyor.
* Vesikalı ya da vesikasız cinsel ilişkiye giren kadınların yüzde 63.4'ü resmi, yüzde 12.2'si imam nikahıyla evli.