kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Mayıs 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Bir kişi, uygun ortamı bulursa bir ülkeyi savaşa sürükleyebilir

İnsan ömrü çok kısa. Diyelim ki 120 yıl yaşayabildiniz. İnsanlığın ömrü ile karşılaştırınca bu da çok uzun bir zaman dilimi değil.
Galiba önemli olan, "insan" olarak yaşayıp yok olurken, "insanlık"ın serüvenini de bilmek gereğidir.
Dünyadaki her gelişmeyi ilk kez olmuşçasına hayretle karşılayıp, sizden öncesini ve sonrasını bilmemek, bir böcek veya bir bitkiden farksız kılar insanı. Yeni bir kitap çıktı. Adı "Amerika'yı Savaşa İten Adam" İngilizcesi "The Man Who Pushed America To War" bu kitabın.
Bir televizyon habercisi olan Aram Roston, Amerika'yı Irak'a müdahale edip, Saddam'ı devirmeye ikna eden Ahmed Çelebi'nin (Ahmad Chalabi) bu işi nasıl başardığını incelemiş kitapta.
Chicago Üniversitesi mezunu, müflis banker ve "Irak Demokrasi Cephesi" kurucusu Ahmed Çelebi, tek başına ABD'nin muhafazakâr karar merkezlerini, think-tank'larını (ve Neocon'ları) Irak'ta kitle imha silahları bulunduğuna, ABD'nin Japonya'yı ve Almanya'yı olduğu gibi Irak'ı da demokrasiye kavuşturabileceğine ikna etmiş. 1998 tarihli "Irak'ı Kurtarma Kanunu" bu şekilde Kongre'den çıkmış.

Churchill ve Hearst
Bu kitabı The New York Times'ın kitap ekinde değerlendiren yazar, "Bu ülkeyi bir savaşa sürükleyebilen tek ve ilk kişi Ahmed Çelebi değildi" dedikten sonra Basın patronu Randolph Hearst'ü ve Winston Churchill'i de hatırlatıyor.
Bizim gazetecilik mesleğinin mensupları "Sarı Gazetecilik" kavramının sözlüklere Hearst ile girdiğini bilirler.
Bir madenci olan babasının kumarda kazandığı küçük tirajlı bir gazete ile basına giren Hearst (1863-1951), tiraj artırma yöntemi olarak "savaş körükçülüğü"nü seçer.
19'uncu yüzyılın sonunda bir İspanyol sömürgesi olan Küba'ya Amerika'nın müdahale etmesi için kamuoyunu hazırlar ve duyguları körükler.
Örneğin Hearst'ün gazetesi "The New York Journal" bir hayat kadınını kiralayıp Küba'ya gönderir. Bu kadın Küba'da fuhuş yaparken İspanyol yönetimi tarafından tutuklanır. Ertesi gün Hearst'ün gazetesi, "Amerikalı rahibeye İspanyol askerleri tecavüz ediyor" diye manşet atar. Bu hayat kadını salıverilip New York'a döndüğünde, 5'inci Cadde'de görkemli törenle karşılanır. Tirajı 78 bin olan gazete 600 bin tiraja ulaşır.
Savaşı isteyenler, tabii başka olaylar da yaratırlar. Örneğin Havana limanındaki Amerikan zırhlısı Maine, bir patlama sonucu batar.
Hearst'ün gazetesi bu patlamanın sorumlusunun İspanyollar olduğunu yazar. Oysa bu patlamanın sebebi geminin içindedir. Bu arada Amerika 20 Nisan 1898'de İspanya'ya savaş ilan eder.
Hearst'ün gazetecilik ilkesi, "Bana fotoğrafı verin, ben onun altını doldururum" şeklindeydi.
Küba'nın bir İspanyol sömürgesi olmaktan çıkıp, bir Amerikan sömürgesi olmasına dayanan ve Castro ile noktalanan serüveninin altında bir gazete patronunun da imzası vardır.
Amerika'yı Küba'ya ve 100 yıl sonra Irak'a müdahaleye yönlendiren Hearst ile Çelebi'nin yöntemleri aslında birbirinden farksız.
Birincisi bu ülkenin savaş yanlısı, muhafazakâr siyasi çevreleri ile dayanışma içinde bulunulacak.
İkincisi de toplumun şoven duyguları cilalanıp, kitlelere savaş çığlıkları attırılacak.
"Resmi siz verin ben altını doldururum" anlayışındaki "Sarı Gazetecilik ", tabii ki sadece Amerikan medya tarihinin bir öğesi değil.

Sarı gazetecilik ölmez
Bazılarının "Psikolojik Savaş" dedikleri, kendi ülkelerinin içine dönük ve demokrasiyi hedef alan operasyonlarda kullandıkları medya da, resimlerin altını doldurarak bu operasyonlara katkıda bulunur.
Ahmed Çelebi'nin yaptıklarını okurken, "Bir adam tek başına Amerika gibi süper bir devleti savaşa itebilir mi" demeyin.
O "bir adam" lar, amaçlarına uygun ortamı ve kendi düşüncelerine yatkın kesimleri bulup, harekete geçirirlerse, savaş da çıkartabilirler, darbe de yaptırabilirler.
Hearst bir insandı. Yaşadı ve öldü.
Ama insanlık tarihinin basın bölümünde "Sarı gazetecilik" devam ediyor.
Görmedik mi bunun örneklerini?
Meğer haberlerde izlediğimiz uzaydan çekilmiş görüntülerdeki yapıların içinde Saddam'ın kitle imha silahları yokmuş.