kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 27 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
SOLİ ÖZEL

Hazin bir yıldönümü

Geçen yıl Silahlı Kuvvetler Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek amacıyla bir muhtıra yayınladı. Etraflı hikâyesi Muharrem Sarıkaya tarafından anlatılan muhtıranın ardından siyasi sistem yeni bir dalgalanma dönemine girdi. Anayasa Mahkemesi CHP'nin tehditleri altında ve muhtıranın gölgesinde kolay içe sindirilemeyecek bir kararla, oylama yapılabilmesi için 367 üyelik bir çoğunluğun gerekli olduğuna karar verdi. Siyasi sistemin yanısıra Türkiye'nin adalet sistemi de hukuk anlayışı da Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığı da ağır darbe aldı.

Türkiye'nin dinamikleri
Bu demokrasi dışı müdahalelerin gölgesinde ve 5 Mayıs günü Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt arasında gerçekleşen uzunca bir buluşmanın ardından Türkiye seçime gitti. Türkiye'yi okumayan , anlamayan, siyaset dinamiklerinden ders çıkaramayan kesimler Osman Ulagay'ın AKP Gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu adlı kitabında etraflıca anlattığı gibi bu seçimlerde bir mucize beklediler. Sonuçta iktidar partisi diğer partilere nal toplattı. Türkiye'nin tümünden oy alarak, hazmedemediği daha sonraki tavır ve davranışlarıyla iyice açığa çıkacak bir güçle bu seçimi önde bitirdi.
AKP'nin kendilerine yönelik Şemdinli davası türü rahatlatıcı açılımlarına rağmen seçim sonuçları TSK açısından kesin bir yenilgiydi. Bu bağlamda Türkiye'de sivil-asker ilişkilerinde son beş yıldır siviller lehine değişmeye başlayan güç dengesinde yeni bir aşamaya gelinmişti. Zaten Emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün Genelkurmay Başkanlığı sırasında darbe teşebbüslerini engellemesi TSK'nın seçeneklerini sınırlamıştı.

Demokraside sivil hâkimiyet
Mutlaka sivillerin hâkimiyetine dayalı olması gereken demokratik rejimin sağlığı açısından bu seçimler kuşkusuz Türkiye'nin demokratik olgunluğunun da göstergesiydi. Nitekim dünya kamuoyu da seçim sonuçlarını bu şekilde algıladı. Seçimlerin ardından gerek iç gerekse dış kamuoyunun beklentisi tam da bu nedenlerle Türkiye'nin darbe anayasasının tahakkümünden kurtularak daha özgürlükçü bir demokratik yapılanmaya gitmesi yönündeydi.
Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç'ın cuma günkü mükemmel konuşmasında vurguladığı gibi " Demokratikleşerek özgürlükçü bir düzene doğru gitmediği sürece, siyasal yapının toplumsal dönüşüme cevap verebilmesi olanaksızdır." Yazık ki ne iktidar partisi bu gerçeği kavrayabildi ne de bazı kurumlar bu gerçeğin önemini umursadılar.
Elektronik muhtıranın yıldönümünde ülkenin gidişatına ve iktidar partisinin bilincine Kılıç'ın şu sözlerinin ışık tutması dileğiyle: "Hukuk dışı yollardan güç alarak rejimi ya da ülkeyi kurtarma girişimlerinin ülkenin batışını hızlandırmaktan başka işe yaramayacağı bilinmelidir . Çağın kenar mahallesinde yaşamamak için uygar dünyayla tanışmak ve kimliğimizi kaybetmeden bütünleşmek zorunluluktur.