kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Nisan 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Hakkı Devrim atlıhassas kelimesinin anlamını köşesinde şöyle açıkladı: "Atlı ases, Osmanlı dönemi polislerinin adı olan ases'le yapılmış bir deyim; bu memurların yayası yanında atlısı da olurmuş. Mecazi anlamıyla atlı ases, çok gezip tozan, mahallenin beceriklisi, işgüzar, çaçaron, çok bilmiş kadınlara yakıştırılan sıfattır." Annesi de Canan Hanım'ı atlıhassas diye severmiş..

Barlas'tan masal içinde masallar

MELİS D. ÇALAPKULU
19.04.2008
Canan Barlas'ın aynı anda çıkardığı Torunlarıma Anlatamadığım Karmaşık Masallar ve Ben Atlıhassas Hayata Dokunmak İstedim kitapları, yazarın, deneyimleri üzerinden iki farklı yöntemle hayata bakışını gösteriyor..
Gazeteci yazar Canan Barlas son dönemde yazdığı kitaplarında, kendi hayat tecrübelerini paylaştığı, bilgi verdiği, gözlemlerinin ve sosyolojinin de yer aldığı bir tür geliştirdi. Son olarak da aynı zamanda, iki farklı yayınevinden, birbirinden farklı ama birbirini tamamlayan iki kitap çıkardı. Hemen Kitap'tan çıkan Ben Atlıhassas Hayata Dokunmak İstedim için "Biraz edebi, biraz sosyolojik bir kitap," diyor. Alfa Yayınları'ndan çıkan Torunlarıma Anlatamadığım Karmaşık Masallar'da ise Barlas; doğa, hayvanlar âlemi, insanlar âlemi, bunların benzerlikleri, aile hayatı, cinsellik gibi konular üzerinden hayata bakıyor ve bu kitap için "Deneme üstü bir şey," diyor.

- Torunlarınıza anlatamadığınız masallardan başlayalım mı?
- Bu, benim kendi çapımda oluşturduğum sosyolojik bir araştırma gibi. İlk hayvan formlarından, ilkel insan formlarından en gelişmiş insana nasıl yaklaşılır ve bu bir masal olabilir mi, olsa nasıl bir masal olur, vs. Ama aslında masal filan değil. Aslında doğadaki, insanların en ilgisini çeken olaylar... Bunun içinde aile var, hormonlarla oluşan aşk hayatı var. Ama aşkı yazmıyorum tabii.

- Zaten aşkın biten, geçen bir şey olduğunu söylüyorsunuz.
- Evet. Yani Karmaşık Masallar, benim kendi projem ve 'Hayatta böyledir,' demek istediğim bir kitap. O kadar çeşitli ki doğa, hayvanlarda gördüğümüz her şey insanlarda var. Ama orada insan beyni, bütün bunları bilerek mükemmeli yakalamak istiyor. Çünkü doğada çokeşlilik de var, homoseksüellik de... Erkeklerin hepsi biseksüel, hepsi dişiye yaklaşmıyor doğada. Yani bizim farz ettiğimiz gibi bir kadına bir erkek düşmüyor. Çünkü yüzde 30 oranında eşcinsellik var. Yunuslarda bile...

- Bu durumu en çok yadırgayan da biziz herhalde.
- Evet. Erkekler kendi aralarında da seks yapıyorlar, dişilere de ulaşıyorlar. Mesela bir geyik sürüsünde dişiler bir arada yaşıyor, bir tek erkek seçiyorlar, onunla çiftleşip, ondan yavrularını yapıyorlar ve bir arada büyütüyorlar. Yani erkekler kendi aralarında kendi testosteron hormonlarıyla savaşıp, güç kazanıp, sınır tayin ediyorlar. Dişilerse çoğalıyor, kendi organize ve yumuşak hayatlarını yaşıyorlar. Ama gelişmiş hayvanlar, mesela maymunlar aile hayatı yaşıyor. Masai Mara'daki insanlara bakıyoruz, bir tane iri yarı erkek, 18 tane karısı var. Hepsi aynı erkekten bir sürü çocuk yapmış. Zaten para olmadığı için, erkekten gelen bir tek sperm olunca, onlar en iyisini elbirliğiyle bulup, çocuklarını büyütüyor. Ne zaman ki insan topluluklarında toprağa bağlılık ve para işin içine giriyor, erkekler parayla dişileri kapatıyor ve orada doğal dengeler bozuluyor.

- Yani dişinin seçme şansı elinden alındığı zaman bütün denge bozuluyor.
- Aynen öyle. Dişilere el konuyor. Dişiler de erkek dünyasında var olamıyor. Özellikle sanayi toplumunda; büyük aileyi bozmuş, çevreyi kirletmiş, merkezleri bozmuş bir yaşam tarzı var. Medeniyeti yükseltiyor ama bütün duygusal alanı ve çevreyi yok ediyor. Orada kadın, erkek, çocuk baş başa kalıyor. Duygusal alanın dağıldığı, kadının çok ezildiği bir hayat tarzı oluşuyor. Ben onun için çekirdek aile yerine geleneksel aileyi savunuyorum. Çünkü bu ortamda, duygusal alanını olabildiğince geniş tutmak gerek.

BAŞARI MUTLULUKTUR
- Her iki kitapta da çok incelikli şeylerden bahsediyorsunuz, her geçen gün daha da kabalaşan bir dünyada...
- Tabii. Kadın da çok eziliyor bu dünyada. Bazı erkekler poligam. Birkaç dişiye yöneliyorlar. Tabii bu, genlerle olan bir şey. Bazıları eşcinsel. Ama bütün bunlar içinde insan olmak var. Dayak neden oluyor? Doğada erkekler birbirleriyle savaşırken erkeklik hormonları yükseliyor. Kazanan dişiye ulaşıyor. O yüksek hormonla sekse giriyor ve başarılı oluyor. Çünkü erkeklerin sekste başarılı olamama korkuları da var. Tecavüz de hep o korkuların belirtisi. İnsanlara gelince, kadınları parayla elinin altında tutunca öyle bir hormonal artış olmuyor. Onun için kadını önce dövüyor, sonra sekse yaklaştırıyor. Bir iletişim tarzı yani. Ama bunun bir çıkışı var, nedir? İnsanların birey olması, kendisini sevmesi.

- Bunun için öneriniz ne?
- Bence başarı mutluluktur çünkü hayata mutlu olmaya gelinir. Başarılı olmaya gelinmez. Kendini çok iyi tanıyacaksın. Neyi sevdiğini iyi bileceksin ve kendi farklılığını ortaya çıkarıp birey olacaksın. Ondan sonra bu ilişkilerin içine gireceksin.

MASAL BAHANE
- Ve bütün bunlar karmaşık masallar...
- Evet. Bu nedenle de torunlarıma anlatamayacağım masallar.

- Kitabın tek çıkış noktası bu mu?
- O, masal içinde masal, bahane yani. İnsan torununa bir şey anlatacağı zaman, onun işine yarayacak, dört başı mamur bir şey anlatması lazım. Uçan halılardaki babaanneler bitti artık. Onun için de neyi anlatman, neyi anlatmaman gerektiğini çok düşünüyorsun, o zaman da hayatın esasına geliyorsun.

- Torunlarınız kaç yaşında?
- Biri üç, diğeri dört.

- Bir gün bu kitapları okuyacaklarını düşünerek mi yazdınız?
- Yok. En az benim yaşıma gelince okuyabilirler. Çocuk masalı kitabı değil sonuçta. Benim çocuklarım bile anlamaz bu kitapları. Onlar bile benim fantezilerim olarak bakıyor olabilirler belki. Tecrübe bedava bir miras. Ama gençler hiçbir zaman tecrübeden istifade etmezler. Ancak yaşayarak görürler.
Haberin fotoğrafları