kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Nisan 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

"Çok ortaklı federal devlete sürüleniyoruz"

Yeni Haber
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'de gelinen noktanın, cumhuriyetin kuruluşu ile elde edilen kazanımlarla, devlet ve millet hayatının temelini oluşturan kurucu ilkelerin bir yol ayrımına sürüklendiğini ortaya koyduğunu belirterek, ''Bu karanlık gidişe dur denilemez ve bir son verilemezse, ülkemiz önce iki dilli ve iki ortaklı, gelişmelere göre çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına doğru hızla sürüklenmektedir'' dedi.

Partisinin grup toplantısındaki konuşmasına, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayarak başlayan Bahçeli, 88 yıl önce, 23 Nisan 1920 tarihinde bir Cuma günü, Ankara'ya ulaşabilmiş vekillerin katılımıyla Ulus'taki eski taş binada başlayan ilk toplantının, milletin makus talihinin mutlaka döneceğini müjdeleyen bir iradenin eseri olduğunu ifade etti.

En yaşlı üye olması sıfatı ile Başkanlık Kürsüsü'ne çıkan Sinop Milletvekili Şerif Bey'in yaptığı açılış konuşmasının, yabancı kuvvetler tarafından işgal edilen İstanbul'un, devletin bağımsızlığını ve milletin hürriyetini korumaktan düştüğü aczi ve teslimiyeti vurgulaması açısından önemli ve tarihi olduğunu anlatan Devlet Bahçeli, Büyük Millet Meclisinin, başkan seçilen Atatürk'ün imzası ile bir bildiri yayınlayarak, Türk milletinin birlik ve beraberliğini öne çıkardığını ve dönemin işgalcilerine karşı mücadeleye çağırdığını vurguladı.

Bahçeli, ''Ne mutlu ki bu çağrı, yılların tahribatı ile atıl ve hareketsiz duran aziz millet vicdanında cevap bulmuştur. Başta Atatürk
olmak üzere kurucu kahramanların, Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki sevk ve idaresi ile ülkemiz, Cumhuriyetle sonuçlanacak ihtişamlı
başarıyı yakalamıştır'' diye konuştu.

''İHMAL VE GAFLETLE GEÇEN SENELER...''

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye'de geride kalan inişli çıkışlı bir asra yakın zamandan sonra, ihmal ve gafletle geçen senelerin birikmiş
sorunlarının yeniden baş gösterdiğini dile getirerek, şöyle dedi:''Milletimiz bugün, beka düzeyindeki tehditlerle dolu bir süreci ve devletimiz ise kurucu hassasiyetlerin sarsıntısını bütün şiddetiyle yaşamaktadır. Türkiye'miz bu çalkantılar neticesinde, kudretli, kaynaşmış, huzurlu, gelişmiş ve geleceğinden emin bir lider ülke olma hedefinden giderek uzaklaşmaktadır. Küresel güçlerce yazılan senaryoların acımasızca sahnelendiği yakın coğrafyamızda yıkıcı etkiler altına giren ülkemiz ağır sorunlarla karşı karşıyadır. Dışa bağımlılığın giderek arttığı, halkının çaresizlik içinde yoksullukla, yolsuzlukla boğuştuğu, milli kardeşlik duygularının sarsıldığı bir dönemin bütün tahribatı, hayatın her alanında hissedilmektedir. Gecikilmesi halinde, kapanması mümkün olmayan derin yaraların açılacağı, milli birlik ve bütünlüğümüzün onarılamayacak kadar zedeleneceği bu çok tehlikeli süreç, Türkiye'nin önüne adım adım ve sinsice konulmuştur. Karşımızdaki gerçek; basit, kısır ve günlük siyasi çekişmelerle geçiştirilemeyecek kadar ciddi, devlet ve millet hayatımızın devamını etkileyecek kadar önemli boyutlara ulaşmıştır. Türkiye'nin bölünmesi, Türk milletinin kardeş kavgalarına sürüklenmesi gibi çok ağır bir yıkımla sonuçlanabilecek gelişmeler, maalesef Milli Mücadele dönemimizin kaygı ve tehditleri ile stratejik benzerlikler göstermeye başlamıştır.''

''KARDEŞLİK DUYGUSU ZEDELENDİ...''

MHP Lideri Bahçeli, Türkiye'nin, dört bir yandan yabancı sermaye çevreleri ve onların yerli acente ve işbirlikçileriyle kuşatılmak
istendiğini, Türk milletini ayakta tutan yapı taşı olan birlik ve beraberliğin tahrip edildiğini ve kardeşlik duygularının zedelendiğini savundu.

Tarihi şerefle dolu Türk milletinin, kanlı önyargılardan beslenen, ''Soykırım'' yalanıyla mahkum edilmek istendiğine dikkati çeken Bahçeli,
''Milletimizi binlerce yıldır ayakta tutan temel manevi yapı, gelenek, aile, ahlak ve inanç gibi değerlerimiz, eğitimsizlik ve istismarın yanı
sıra ağır yoksulluğun vicdanlardaki tahribatı ile giderek yozlaşmaktadır'' dedi.

Devlet Bahçeli, can ve mal güvenliğini yakından etkileyen, emniyet ve asayiş sorunlarının, milli varlığı tehdit edecek boyutlara ulaştığını
öne sürerek, milli kültür ve güzel Türkçe'nin, küresel ilişki ve etkileşimin neden olduğu tahribata ilave olarak, bu kavramlara gösterilmeyen özen ile milli bağların kopma noktasına geldiğini kaydetti.

''SADIK HİZMETKARLAR...''

Türkiye Cumhuriyeti'ne dayatılan dönüşümün sosyal, ekonomik, psikolojik ve siyasal şartlarının, bu talepleri bir talimat gibi algılayan sadık
hizmetkarları ve ilkesiz siyaset tüccarları tarafından kayıp yıllar içerisinde adım adım olgunlaştırıldığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam
etti:

''Milletçe yaşamaya başladığımız buhranın kaçınılmaz sonucu; mali yapımızda ve milli sermayemizde güçsüzlük ve yabancılaşma; ekonomik
yapımızda taviz ve teslimiyet, sosyal yapımızda güvensizlik ve kargaşa, siyasi yapımızda ilkesizlik ve istismar, milli kimlikte çözülme ve ayrışma, ahlaki bünyemizde çürüme ve yozlaşma, uluslararası ilişkilerde ise şantaj ve dayatma olarak bütün şiddetiyle karşımızdadır. Bu gelişme Sevr'e boyun eğen, Mondros'u imzalayan son Osmanlı hükümetlerinin girdiği sarmalla benzerlikler göstermektedir. Türkiye yaklaşık bir asır
sonra, yine uluslararası iktisadi mahkumiyetin neden olduğu bir stratejik denklemin içine hapsolmuştur. Gelinen nokta, Cumhuriyetin kuruluşu ile elde edilen kazanımlarla, devlet ve millet hayatımızın temelini oluşturan kurucu ilkelerin bir yol ayrımına sürüklendiğini ortaya koymaktadır. Bu karanlık gidişe dur denilemez ve bir son verilemez ise ülkemiz önce iki dilli ve iki ortaklı, gelişmelere göre çok dilli ve çok ortaklı bir federal devlet yapılanmasına doğru hızla sürüklenmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkımı anlamına gelecek bu sözde formüller, maalesef artık bazı çevrelerce makul bulunmaya, girilen çıkmaz sokaktan bir kurtuluşun reçetesi olarak dillendirilmeye başlanmıştır.''

''YIKICI VE BÖLÜCÜ TALEPLER''

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, işin üzücü ve hayret uyandırıcı yanının, bir türlü durdurulamayan terörün vesayetinde bulunan yıkıcı ve
bölücü taleplerin, kendilerini aydın ilan eden çevrelerce, çağdaşlaşmanın ve Avrupalı olmanın bir gereği olarak algılanması ve bu
dayatmaların bilimsel ve akademik gelişme şeklinde sunulmaya çalışılması olduğunu bildirdi.

Bu mihrakların, çağın vazgeçilmez bir gerçeği olan, ''Demokrasi, özgürlükler, insan hakları'' gibi sihirli sözcükleri basamak yaparak,
sözde gelişmiş toplum projelerinin kılıfını hazırlamakta mahir hale geldiklerini ifade eden Bahçeli, ''Yerli ve yabancı mekanizmaların
yardım ve kontrolünde, topluma ustaca dayatılan 'Demokratikleşme, çok kültürlülük, alt kimliklerin siyasallaşması, ana dilde eğitim, bölücülüğe ve teröre af, yerel yönetimlere özerklik' gibi yıkım projelerinin ilerleme kaydetmesi durumunda, bu badireden ne cumhuriyetimizin ne de milletimizin bütünlük içinde ve salimen çıkması mümkün görülmemektedir'' dedi.

MHP Lideri Bahçeli, süreci okuyamayan veya okumak istemeyen odakların, hadiselerin akışına olumsuz etkileri ve tahribatlarının bütün hızıyla devam ettiğini vurgulayarak, Türkiye'yi Osmanlı Devleti'nin yıkılış şartlarına ve şablonuna kadar götürmesi kaçınılmaz olan bu sürecin,
herkes tarafından mutlaka iyi analiz edilmesi, devletimizin ve milletimizin geleceği açısından hayati derecede önemli olacağını ifade etti.

KİMLİK ARAYIŞLARI

''Türk Milleti'' tanımını kapsayıcı ve yeterli bulmayıp, iç ve dış etki ve baskılarla, başka kimlik arayışlarının artış göstermesinin ve bunun
da önümüzdeki dönemde özellikle anayasa hazırlığındaki siyasal iktidar tarafından hukuki ve siyasi bir karşılığa oturtulmasının, ''Türkiye'nin
yıkım sürecinin başlaması'' anlamına geleceğini belirten Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Bilinmelidir ki 'Türk Milleti'nin alt kimliklere doğru dönüş göstereceği bu vahim süreçte, Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği ulus-devleti ve üniter yapıyı korumak ve yönetmek, bu şartlar altında tamamen imkansız hale gelecektir. Buradan, önce bir Türk milliyetçisi, sonra Milliyetçi Hareket Partisi'nin bir mensubu ve nihayet Genel Başkanı olarak aziz milletimizi aydınlatmayı bir milli sorumluluk ve vatan görevi telakki ediyorum. Biliniz ki gözardı edilemeyecek, basit tedbirlerle geçiştirilemeyecek, masum talepler olarak küçümsenmeyecek derecede önemli olan, karşımızdaki bu ağır tehdit; Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını, geleceğini ve sınırlarını hayati derecede yakından etkileyecek düzeyde bir beka sorunudur.Milletimizin bin yıllık kardeşliğini ve milli kimliğini aşındırarak, milletleşmeyi alt kimliklere; ulus-devleti ise çok kimlikli ve çok dilli bir yapıya dönüştürecek olan sosyolojik parçalanma sorunudur.
Türkiye'nin kendi coğrafyası ve insanların kendi başkentinden yönetemez hale geleceği ve hükümranlık gücünü kaybedeceği, devlet yapısına yönelik bir tehdit olarak stratejik çözülme ve siyasal dağılma sorunudur. Türkiye'nin ayrışma dinamiklerinin etkisini tırmandırması ve etnik
bölücülüğün siyasallaşması halinde yaşanabilecek çatışma ortamı nedeniyle, birliğimize de tehdit teşkil eden bir milli güvenlik ve
asayiş sorunudur. Türkiye'nin karşısındaki tehlikenin ana hatları özetle budur. Bu itibarla, Türkiye, 1910'lu yıllara eşdeğer bir ateş
çemberinden geçerken, yüreğinde vatan sevgisi, millete mensubiyet ve Cumhuriyet kaygısı olan hiç kimsenin bu gelişmelere kayıtsız kalması
düşünülemez ve asla kabul edilemez.''


AA