kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Nisan 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

İşte Ankara'yı harekete geçiren tablo

Büyük resim için tıklayın
Merkez Bankası'nın faiz indirim sürecinin üzerinden daha iki ay geçti. Dünya faiz rekortmenliğini İzlanda'ya devredeli de iki haftayı bulmadı. Ama dışarıdan gelen paraya ihtiyacımızdan dolayı yeni bir faiz artırımı gündeme geldi.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, geçen hafta perşembe günü yaptığı toplantı sonrasındaki açıklamasında şunları kaydetti:
"Merkez Bankası enflasyon beklentilerinde son dönemde gözlenen yükselişin genel fiyatlama davranışlarında bozulmaya yol açmasına izin vermeyecektir. Bu doğrultuda Kurul, önümüzdeki dönemde olumsuz haberlere karşı olumlu haberlerden daha duyarlı bir duruş sergileyecek ve gerektiğinde ölçülü faiz artışlarına gidebilecektir. Bundan sonraki faiz kararları küresel piyasalardaki gelişmelere, dış talebe, maliye politikası uygulamalarına ve orta vadeli enflasyon görünümünü etkileyen diğer unsurlara bağlı olacaktır."

- Bu da Türkiye farkı- Bu ifadeler, "Şimdilik faiz artırmıyorum veya artıramıyorum ama gelecek toplantılarda kuvvetli ihtimalle artıracağım" demek. Türkiye'nin faiz indiriminden önce frene basmaya sonra da faiz artırmaya zorlanmasının başlıca nedeni yüksek cari açık vermesi.
Nitekim IMF'nin son Küresel Görünüm Raporu'nda da "Cari açığı yüksek ve sermaye akımlarına ihtiyacı olan ülkelerde güven sağlamak amacıyla para politikalarının sıkı tutulması gerektiği" vurgulandı. Halbuki aynı IMF, ABD'ye, Çin'e, Japonya'ya ve bazı Güney Amerika ülkelerine yavaşlayan büyümeyi maliye politikalarıyla destekleyebileceklerini belirtti.

- 1.Adım faiz artırımı- İzlanda'dan sonra Brezilya'nın da faiz artırması, Türkiye'yi de harekete geçirdi. Özellikle geçen hafta yabancı çıkışlarının faizde ve dövizde yarattığı harekete karşı Merkez Bankası ilk kez bu netlikte sonraki toplantılarda faiz artırabileceğini ifade etti. Bu artırımın ilk sıradaki nedenini de küresel piyasalardaki gelişmeler oluşturuyor. Merkez Bankası'nın bu tutumu, gelişmeler karşısında küresel sermayenin Türkiye'de kalmasını sağlamaya, cari açığı finanse etmeye, dolayısıyla kurlar üzerinde aşırı bir baskı oluşmasını ve onun da enflasyonu negatif etkilemesini önlemeye yönelik bir adım.
- 2.Adım özelleştirme- Geçen hafta cari açığı finanse etmeye yönelik ikinci somut adımı, Türk Telekom'daki yüzde 17.25 oranındaki kamu hissesinin halka arz edeceğinin açıklanması oluşturdu. Buradan da, eğer satış başarıyla tamamlanırsa, daha önce kamuya yansımış bilgilerden hareketle 34 milyar dolar arasında bir gelir bekleniyor. Yani bu miktarda cari açık finanse edilmiş olacak.
- 3.Adım IMF kaynağı- Yine geçen hafta IMF ile ilişkelerin kısa vedeli boyutunda netleşmeler oldu. 10 Mayıs'ta sona erecek olan üç yıllık standby programının yerine neyin konulacağına henüz karar verilemedi. IMF alacağından dolayı otomatikman Program Sonrası İzleme devreye girecek. İhtiyati Stand By'ın olmasına karar verilirse, bunun hemen mayıs ayına yetişmeyeceğini Hazine'den sorumlu bakan Mehmet Şimşek açıkladı. ABD'den dönüşünde görüşmeler hakkında bilgi veren Mehmet Şimşek, "Gözden geçirmeler ile niyet mektubu üzerinde anlaşmaya varıldığını, bu hafta veya gelecek hafta niyet mektubunun IMF'ye gönderileceğini, IMF İcra Direktörleri Kurulu'nun mayıs ayının ilk haftasında toplanarak 3.7 milyar dolarlık bir kaynağı serbest bırakacağını" duyurdu.

- Reformun anlamı- IMF Programının yürütülmesinin şartı olan Sosyal Güvenlik Reformu'nun geçen hafta Meclis'te yasallaştırılmasının en önemli katkısı herhalde IMF Gözden Geçirme'lerinin tamamlanmasıyla ortaya çıktı. Yoksa programın sonunda hükümet açısından en zor reformu yapmanın bir anlamı yoktu. Üç gözden geçirme birleştirildiğinden Türkiye bu reformu yaparak 3.7 milyar dolara varan bir krediyi sağlamış olacak.
Bu üç önlem de küresel kriz aşamasında dış finansman olanaklarının kullanılmasına yönelik adımlar. Faizin yükseltilmesinin sağlayacağı kaynak miktarını tahmin edemeyeceğimizden dolayı hariç tutarsak, diğer iki kalemde 6-7 milyar dolarlık bir finansman söz konusu. Bu da yılın iki ayındaki 7.2 milyar dolarlık cari açık düzeyinde bir rakam. Yani Türkiye'ye en azından iki aylık daha zaman kazandırılmış oluyor.

- Büyüme korkusu mu?- Bitişikte son 12 ayın toplamı şeklinde Türkiye'nin cari açığı ve bunun karşılığında dışarıdan sağlanan para miktarı yer alıyor. Son sutunda da gelen paranın cari açığın ne kadarını finanse ettiği veriliyor.
Mayıs 2006'ya kadar açığın iki katından daha fazla kaynak girişi olduğu dikkati çekiyor. Yani açığı iki kez finanse ettikten sonra bile, arta kalan bir para girişi söz konusuydu. Bu para, en son verinin açıklandığı Şubat 2008'de neredeyse bire bir oranına düşmüş. Yani kaynak girişi ancak açığın biraz üzerinde, yüzde 23 kadar fazla olabiliyor. Hem aradan geçen zamanda cari açık büyümesinden hem de Türkiye'ye gelen paranın yerinde saymasından dolayı.
Cari açıkta finansman sorunu yaşanmadan, başka nedenlerle büyüme hızı neredeyse yarı yarıya düştü. Bu sorun nedeniyle ikinci vurgunu da yerse acaba büyütme oranı ne olur dersiniz? Ankara'yı nakit girişi sağlamaya yönelten de bu neden olsa gerek.

- Sonuç- "Tedbir, hiç hata yapmamaktan ziyade yapılan hatayı tekrar etmemektir." Bowe