kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Nisan 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MAHMUT ÖVÜR

Kürt meselesi, bu kez de kapatmanın gölgesinde!

Daha öncesi bir yana, son 30 yılda Kürt meselesine kim dokunduysa yandı.
Rahmetli Turgut Özal'ın ikinci reform paketinin ana unsuru Kürt meselesiydi. O reform paketini açıklayamadan vefat etti. Ölümü üzerindeki soru işaretleri ise hala aydınlanmış değil.
Ondan sonra da kimse soruna doğru dürüst bir açılım getirmedi, getiremedi.
Demirel'den "Kürt Realite" sini tanıma da, Çiller'in "Bask Modeli" açılımı da, Mesut Yılmaz'ın "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" yaklaşımı da sahiplerine hayır getirmedi. Ya susup geri çekildiler, ya da saf dışı edildiler...
İlk radikal adım, bildiğiniz gibi üçlü koalisyon döneminde atıldı.
İdam cezası ve Kürtçe üzerindeki yasak kalktı... Ama o adımların bedeli de ağır oldu.
Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP ilk seçimde Meclis dışında kaldı.
Şimdi siyaset kulislerinde yakın tarihimizin bu siyasi fotoğrafıyla, içinden geçtiğimiz süreç arasında ilginç benzerlikler kuruluyor.
Ve şu sorunun cevabı aranıyor:
"Acaba kapatılma davasıyla Kürt sorunu arasında bir ilişki var mı?"
Soruya verilen cevaplarda iki önemli nokta öne çıkıyor...
İlki, 14 Mart'taki kapatma davası girişiminden önce siyasi havanın farklı olduğu meselesi...
Gerçekten de o günlerde farklı bir siyasi hava vardı. AK Parti'nin bölgedeki seçim başarısı yeni bir siyasi sürece işaret ediyordu. Barışçı çözüm beklentisi bir hayli yoğundu.
Kuzey Irak Operasyonu bu talebi daha da netleştirdi. İçeride ve dışarıda yeni bir açılım beklentisi yarattı.
Tam o dönemde medyada AK Parti hükümetinin yeni "Kürt Paketi"nden söz ediliyordu. Hatta işin siyasi boyutu netleşmese de ekonomik açıdan bölgeye 12 milyar dolarlık bir yatırım yapılacağı yetkili ve etkili isimlerce açıklanıyordu.
Gelelim dikkat çekilen ikinci önemli noktaya.. .
Deniyor ki, kapatma davasında en çok eleştirilen şey, iddianamenin aceleye getirilmesi ve gazete kupürleri gibi zayıf belgelere dayanması... Bunun ne anlama geldiğini bir siyasetçi şöyle anlatıyor:
"Bakın mesele AK Parti'nin "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olup olmadığı değil. Önemli olan Türkiye'de taşları yerinden oynatacak Kürt meselesini çözmeye niyetlenmesi. Bu daha tehlikeli bulundu. Onun için iddianamenin zayıf olmasına bakılmaksızın dava açıldı."
Doğrusu hiç de yabana atılacak bir iddia değil...
Eğer kapatma davası böylesine etkin bir şekilde hayatımıza girmeseydi, sizce şimdi ne tartışıyor olacaktık?