kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

İlişmiş gazeteci

Sorun şu: Türkiye'de gazetecilik "acayip" bir yere sürüklendi.
O kadar "acayip" ki, aslında hakkıyla, vicdanla, hesapsız, içten pazarlıksız, bağımsız gazetecilik (ve onun bir parçası olan köşe yazarlığı) yapmadan da, "çok iyi gazete, çok iyi gazeteci, çok iyi köşe yazarı" olmak mümkün.
Öyle "acayip" ki, gazetecilik artık çokça; aidiyet, mensubiyet, ilişme, iliştirilme, oralardan laf yetiştirme ameliyesi.
Bir nevi "stratejik ortaklık".
Her mensubiyetin tribünü de var.
Yarım hakikat, hakikatin tamamı gibi tribünden alkış alıyor; öte cepheden gelen küfür ile tehdidi karşılıyor.
Şaşılık ne kelime; şimdi faltaşı gibi açılmış gözlerle yarı körlük zamanı.
"Ötekinden nefret" ile cephe avukatlığı, savcılığı, yargıçlığı ve hatta infazcılığı, cellatlığı formatı tutmuş. Hakikaten bağımsız haberciliği, bağımsız eleştiriyi besleyen "her bir şeyi görebilme, gösterebilme" çabası ve kabiliyeti çökmüş.
"İlke" gibi söylenip duranlar; çifte standartlı, ikiyüzlü, kaypak ve yaygın ilkesizliklerin makyajından ibaret kalıyor.
Devir şu:
Neyi yazdığın, gösterdiğinden ziyade, neyi görmezden geldiğin, gözden kaçırmaya uğraştığın, yokmuş farz ettiğin önemli.
Paralel terör, suikast, sabotaj, iç karışıklık, darbe gibi amaçlara adanmış mantar bombaları, sırf iktidara karşıdırlar diye göremeyen, deşemeyen, neredeyse mazur gösterebilecek bir "kitle gazeteciliği" mevcut.
Ve bunları iyi gören, ama her iktidarın olduğu yerde şart olan sorgulamayı, iktidar eleştirisini, kitlesel sorunların önemini, karşı kitleleri görmezden gelen bir başka "kitle gazeteciliği" de.
"Fifti fifti" bölünmüş bir memleket ve millet şablonu olduğu için, herkesin bir "yarım elma" sı var nasıl olsa; ama "kızıl elma", ama yeşilinden.
Böyle "yarı kör, yarı hakiki, yarı hakikatli, yarı doğru, yarı bağımlı, yarı cesur, yarım ağız, yarım cumhuriyetçi, yarı demokrat" gazeteciliğin; harbi gazetecilik, hakikate saygı, bilgi ve eleştiri hakkı, kitlesel sorunlar, mesleki ve ahlaki ilkeler, toplumsal çeşitlilik, kuşkuculuk ve sorgulama ile ilişkisi de yarım yamalak.
"Yarı kitle gazeteciliği"; daha doğrusu, her iki cephede de kökten kitlesel ekonomik, toplumsal sorunların önemli kısmı yok sayıldığı için, "yarı kütle gazeteciliği."
"Alttakiler"i, duruma göre, inancı, mezhebi, hali vakti, eğitim seviyesi, yöresi, kökeni, yoksul halleri, mevkii, pozisyonu vesaire yüzünden aşağılayabilenler ile "alttakiler"i "tek tip biat kütlesi" görebilenlerin uzantıları.
Birbirine karşı cephelerde;
Üniversiteye girebilecek başı örtülü kızı da "rejime tehlike" kabul edenlerin...
Hak talep eden işçi, memuru da "rejime tehlike" görenlerin gazeteci suretleri!
Zaten kafadan ihlalli laiklik kadar; insanların aşağılanmamasını, ezilmemesini, hayatlarının her anında bin türlü adaletsizliğe, açık ve örtülü şiddete maruz kalmamasını, ayrımcılık yapılmamasını, hakikaten özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkelerini savunan bir cumhuriyetçilik tesis edilemedi!
Ve ne yazık ki;
Liberalliğin, piyasanın veya muhafazakarlığın aşırı gölgesinde kaldığı için, demokratlık da seçmeci, ayrımcı, yarı kör, yarım yamalak demokratlıktan pek öteye gidemedi.
Hukuk, bu yüzden de yamuk... gazetecilik bu yüzden de kavruk.
Halkı, insanları, alttakileri, altlarındakileri aşağılayabilen, özgürlüğe, kardeşliğe düşman cumhuriyetçiler, toplumsal talepte bulunanı lafla ve copla döven, otoriteye tapan muhafazakar demokratlar, darbeci hukukçular, telekulak, özel ulak veya uşak, muhbir ya da muharip gazeteciler bu yüzden!