kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Nisan 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Tunç Başaran: ‘Vesaire Vesaire’de herkes kendinden bir şeyler bulacak. Daha filmin ortasında ağlayanlar olacak.

Ediz 'Kızım' dedi kaybetti Erol ise peruktan uymadı!

ASLI ÖRNEK - GÜNAYDIN
Tunç Başaran, 'Vesaire Vesaire' filminin başrolü için önce Ediz Hun, sonra Erol Evgin'i düşündüğünü söyledi: Ediz, hikayeyi kavramadı. Peruk takan Erol'un "Saçlarımla ölmek istiyorum" demesi ise seyirciyi çok güldürürdü!..
Türk Sineması'nın 'açıksözlülüğü ile tanınan' usta yönetmenlerinden Tunç Başaran, üç yıl aradan sonra vizyona giren yeni filmi 'Vesaire Vesaire' ile yine adından söz ettiriyor. 70 yaşında 90 dakika top oynayacak kadar çevik, "Beş dakika geç kalsaydınız röportaj yapmayı düşünürdüm" diyecek kadar kurallarına bağlı olan Tunç Başaran'la sinema yaşamını ve 'Vesaire Vesaire' filmini konuştuk.

* Siz filmlerinizi birkaç yıl aralıklı çekiyorsunuz. 'Vesaire Vesaire'nin oluşum sürecinden biraz bahseder misiniz?
Mimar Sinan Üniversitesi'nde öğretim görevlisiyim. Bir sürü öğrencim var ve onlardan biri de Roksen Lülü. Biliyorsunuz bunlar, sınıf geçmek için birer kısa film yaparlar. Roksen de küçük bir hikaye ile geldi ve sınıfı geçti. Bir gün ona "Bu çok güzel bir hikaye. Bundan uzun metrajlı bir film çıkarabilirim" dedim.

* Bu sözlerinizden ne kadar sonra harekete geçtiniz?
Roksen'in dediğine göre; 5-6 ay beklemiş ve benden ses çıkmamış. Sonra da oturmuş kendisi yazmış. Bana getirmiş ve "Bundan daha kötü bir şey olamaz" diye senaryoyu kafasına atmışım! Ama o çok azimli bir çocuk; hırsını pek fazla göstermeyenlerden. Nitekim filmin oluşumu üç sene sürdü. Yani 'Vesaire Vesaire' Roksen'in yazdığı 15 dakikalık kısa bir filmden doğdu.

ROKSEN'İ GEÇ FARK ETTİM
* Peki Roksen Lülü filminize oyuncu olarak nasıl dahil oldu?
Filmi çekmemize üç ay vardı. Ben hep "Gidip Madrid'den bir İspanyol kızı bulacağım" hayalindeydim. Çünkü, filmin ana karakterlerinden biri olan Eda, Flamenko dansçısı. Roksen de iyi bir flamenkocu, iyi bir oyuncu aslında ama ben bunu geç fark ettim. İnsanlar evlenir de anne ve babasına davetiye vermeyi unuturlar ya aynen öyle. Roksen'e "Seni oynatacağım" dedikten sonra da erkek oyuncu arayışına başladık.

* Erkek oyuncuyu nasıl seçtiniz?
Roksen'i ilk önce Ediz Hun'la buluşturdum. Ediz hikayeyi kavramadı. Roksen'e "Bu benim kızım" diye hitap ediyordu. Oysa ki, benim filmimdeki aşk diri bir aşktı. Çıplaklığı olmayan, erotik bir aşk! Ediz 'kızım' dediğinde olay bitti! Sonra Erol Evgin'i düşündüm; çok yumuşak ve yeteneklidir. 'Şarlo'yu oynadığında müthişti. Ama filmde öyle bir laf var ki; adam kanser ve karısı "Tedavi ol" diye yalvarıyor. Adam "Hayır ben saçlarımla ölmek istiyorum" diyor. Oysa Erol Evgin'in kafasındaki peruk! (Gülüyor) Vallahi bütün sinema yerlere düşerdi.

* Onun için mi seçmediniz?
Tabii tabii... Kadir İnanır da senaryoyu okudu ve "Ben oynayacağım" dedi. Ama onun filmi ve dizisi vardı, olmadı. Oysa onunla çalışmak büyük bir zevktir. Müthiş profesyoneldir. Rutkay Aziz ise 'Piyano Piyano Bacaksız'dan sonra Türk Sineması'ndaki belki de en iyi performansını bu filmde göstermiştir!

* Filmin adını niye 'Vesaire Vesaire' koydunuz?
Filmin kahramanı Arda, deniz kenarında dolaşırken bir kulübeden ud sesi geliyor. Ve kirli, pardösülü, kafasında şapkası olan sakallı bir adam dışarı çıkıyor. O adam filmin bilge serserisi. Oynayan da Bülent Kayabaş. Konuşurlarken, Rutkay Aziz "Ben artık gideyim ama benim ismim Arda, sizin isminizi dahi bilmiyorum" deyince, bilge serseri de "Ahmet, Mehmet ne fark eder? Vesaire vesaire" cevabını veriyor...

'LİMON SATSIN' DEMİŞLERDİ
* Sizin film hazırlıkları yaparken, her gün sekiz saat koştuğunuzu duymuştum. Bu doğru mu?
Abartmışlar ama hâlâ devam eden bir koşu düzenim var. Sabah 10, akşam 10 kilometre. Her gün yapıyorum. Ben 70 yaşındayım ve 90 dakika top oynuyorum. Sabah saat 4'te Kalamış'ta jogging yapıyorum. Ben bazı senaryolarımı ise yürürken yazarım. Mesela 'Biri ve Diğerleri'ni yürürken yazmıştım.

* Filmlerinizle ilgili eleştiri yapanlara kızıyor musunuz?
26-27 yaşlarındayken bunlara çok üzülüyordum, sinirim bozuluyordu. İlk filmim 'Hayat Kavgası' iğrençti. Öyle ağır tempoluydu ki, izlerken uyursunuz! Onun için Tuncan Okan kötü yazmıştı. 'Yakalasam da gebertsem' diye düşünüyordum ama öldü. Bir tanesi de 'Tunç Başaran gitsin, limon satsın' demişti.

* 'Vesaire Vesaire' lanse edildiği gibi sizin jübile filminiz mi peki?
Yorgunum ve biraz dinlenmek istiyorum. Ama hayatın ne getireceğini de bilemem. Onun için kesin bir şey söylemek yanlış olur. Ama ben nasıl öleceğimi biliyorum! Ya sette ya da... İkincisini söylemeyeyim; anlatabildim mi? (Gülüyor)
Haberin fotoğrafları