kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Nisan 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Onlar için aldatmak, yalan söylemek. 35 yıl hiçbir şeyi birbirlerinden gizlememişler. Kolay olmamış, üzülmüşler ama birbirlerine ödetmemişler.

Kimse 35 sene aşktan bahsedemez!

Tuluhan Tekelioğlu
05.04.2008
"Kendi öykünüzü oluşturmak için belki de tek ihtiyacınız olan şey, anahtar duyguyu bulmaktır," diyor Scott Fitzgerald. Kendi evliliğinizi oluşturabilmek için de ortak anahtar duygunuzu bulmanız gerekiyor. Her evliliğin ortak anahtar duygusu başka. 25 senedir davranış biliminde uzmanlaşan, her çeşit çiftle aile terapileri yapan psikolog Emre Konuk ve hayat arkadaşı ünlü heykeltıraş Emire Konuk, beraberliklerini cesaretle anlattılar. İlk defa yapıyorlar bunu. Evliliğin binbir çeşidini yaşayan çiftlere sesleniyorum: Bu alanda terapistliğe soyunmuş ve ömrünü bu işe adamış insanların evlilikleri, bazen bizimkinden çok farklı olabilir. Onların evliliğini de bu pencereden görmek gerekir. Emre ve Emire Konuk, 70'li yıllarda tanışmışlar. O dönem koşullarında daha rahat seyahat etmek ve otellerde birlikte kalabilmek için, tanımadıkları iki şahit bulup evlenmişler. Birbirlerinden hiçbir şeyi gizlememişler. "Aldatmak bizim için gizlenmektir," diyorlar. Gizlememişler, gizlenmemişler, üzülmüşler ama birbirlerini aldatmamışlar... "Her ikimizde de bu dediğimiz geçişler, bugün anlattığımız kadar kolay olmadı," diyor Emire Konuk, "ama bunu karşımızdakine hiç ödetmedik."

EMRE KONUK
* Bir ailede yakınların sayısı arttıkça sapıkların sayısı da artıyor.
* Aldatmanın değişik dozda tanımları var. Herkes aynı şekilde tanımlamaz. Emire ile ben aldatmayı, gizlemek olarak görürüz.
* 70'li yıllarda karıkoca değilseniz oteller sizi almazdı, kardeş gibi girerdik!
* Evliliği kendi haline bırakırsan, kollamazsan mutlaka kötüye gider.
* Emire'nin verme yanı çok fazla. Ben de bunu hiçbir zaman sömürmedim.
* İşyerinize eleman alırken gösterdiğiniz titizliği koca seçerken göstermiyorsunuz.
* Biz aynı kültür ve sosyal seviyeden gelen, özlemleri aynı olan ama o özleme varış biçimi çok farklı iki insanız.
* Birbirimizin hayatını hiçbir zaman kısıtlamadık. Yani evli olmak yapışmak demek değil.
* Yani Emre bir başkası ile platonik aşk yaşarsa bunu kıskanmayacağım da, cinsellik olduğu zaman mı kıskanacağım?
* İki taraftan biri çok fedakârlık yapmaya başladığı zaman, bir dönem sonra onu taşıyamıyor ve ödetmeye başlıyor.
* İki tarafın da ailesi evliliğe karşı ise, o evlilikten hayır çıkmıyor.

- Hayattaki başarınızda ve duruşunuzda Emre Bey'in katkısı oldu mu, yoksa kendiniz mi başardınız?
- Emire K:
Emre'ye rastladığım zaman Paris'ten yeni dönmüştüm. Paris'te bir kariyerim vardı. 'Dokümanter film' yapıyordum. Buraya geldikten sonra bütün kültür hayatım üzerine yeniden düşünme fırsatı buldum. Emre ile o alanlarda işbirliğimiz oldu. Düşünce hayatımızla sanat hayatımız şekillendi.

- Kaç yıllık evlisiniz?
- Emire K:
Ben 35 diyorum, Emre biraz daha fazla diyor.
- Emre K: 1971 yılında tanıştık. O zamanlar beraber olmaya başladık. Karı-kocalık farklı. Üç sene beraber olduk. O sıralar Emire Anadolu'da belgesel çekiyordu. O zamanlar çok lüks oteller dışında, karı-koca olmazsanız sizi almazlardı. Otellere kardeşmişiz gibi girerdik. Gecenin yarısı adam telefonu açar, "Siz kardeş değilsiniz, ananız da babanız da ayrı," gibi şeyler söylerdi ve kendimizi sokakta bulurduk.
- Emire K: Ankara Sıhhiye'de oldu bu olay.
- Emre K: Kızılay'a giderken bir otel vardı. Eskiden bildiğimiz için oraya giderdik, ama adam kıl, gecenin 1'inde sokağa attı bizi.
- Emire K: Bir ailenin hayatını çekeceğiz. Bunun için İzmir'e gideceğiz. "Vapurla gidelim," dedik, ama Emre bana dedi ki; "Ya bizi vapurdan da atarlarsa?"

- Aileniz ne diyordu, evlilik öncesi beraberliğe?
- Emire K:
Ailemizi bu işlere bulaştırmadık. Birbirlerini çok az tanıdılar.
- Emre K: Ama doğruyu düşünürsek; bir ailede yakınların sayısı arttıkça, sapıkların sayısı da artıyor. Yani iki kişinin içinde sapık çıkma ihtimali çok zayıfken, 10 kişilik bir ailede iki-üç tane sapık çıkabiliyor. Sonra stratejik bir karar aldık. "Biz bunları bir araya getirirsek rahat edemeyiz," dedik.

- Evlenirken yalnız mıydınız yani?
- Emire K:
Çağırmadık.
- Emre K: Gün alıyoruz, durmadan unutuyoruz. Belediye reisi "Oğlum senin evleneceğin yok. Bir gün öğlen karını da al gel, yemek sırasında ben sizi evlendiririm," dedi. Onun üzerine düşünmeye başladık. "Hadi gidelim evlenelim," dedik.
- Emire K: Bu gördüğünüz heykelin adı (sağdaki resimde); Mutlu Aşk Vardır. Dış dünyanın verdiği yorumların ne kadar tartışılır olduğunu anlatıyorum. Mutlu aşk yaşanacaksa, önce ona inanmak ve dış dünyada öyle yorumlamak gerek. Bütün hayatı da ona göre düzenlemek lazım. Yani eğer tesadüflere bırakırsanız, olmaz. "Olsun," diye karar verdiğinizde onu siz yaparsınız zaten. Onun izdüşümünü siz yaratırsınız. Onun görselliği de bu heykel bence!
- Emre K: Yalanı ve mutluluğu, biz kuruyoruz. Dış dünyada bir gerçeklik yok. Eğer 'var' diye algılıyorsanız, onlar var. 'Yok' diye algılıyorsanız bunlar olmayabiliyor.
- Emire K: Buradan baktığınız zaman, burada yarım bir şey var, ama başka türlü baktığınız zaman o yarım bütünleşiyor. Bu bütünleşme iki insan beraberliğinde olan bütünleşme. Eğer karşınızdakine kendinizi tam olarak aksettiriyorsanız ve cevabını alıyorsanız bir bütünlük var demektir. Yani şurada yarım olan dörtgen kendini tamamlıyor.