kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Tolga Çevik: İlk ödülümü 1991 yılında Liselerarası Tiyatro Festivali’nde almıştım. Profesyonel anlamda beni çok motive etmişti.

Hayatımın projesi bir gecede aklıma geldi

Bugünlerde 'Komedi Dükkanı'yla Türkiye'yi güldüren Tolga Çevik: İki ay süren bir proje bulma çabasından sonra bir gece ansızın Allah bana acıyıp, 'hayatımın projesi'ni kulağıma üfledi!..
İLİŞKİLİ HABERLER
Hayatımın projesi bir gecede aklıma geldi
Atv'nin kahkaha bombası 'Avrupa Yakası'nın 'Sacit'i Tolga Çevik, Salih Kalyon'la yola çıktığı 'Komedi Dükkanı' yolcululuğuna artık yalnız devam ediyor... Hayatını 15 yaşından beri planladığını söyleyen Çevik, hakkında bilinmeyenleri Marie Claire dergisine anlattı. 'Komedi Dükkanı'nı 'bir anda aklıma düşen en büyük mesleki projem' olarak tanımlayan Tolga Çevik, "Oyuncu; yaşı, beğenisi, siyasi görüşü yani kısacası rengi çok da belli olmayan kişi olmalıdır. En azından ben buna inanıyorum" dedi ve ekledi: "Sadece yaptığım filmler ve dizilerden ibaret değilim ama izleyenin bunlardan ibaret olduğumu düşünmesini istiyorum!"

ŞÖHRET GARİP BİR KAVRAM

* Bu noktaya gelene kadar; kendinizi ve oyunculuğunuzu geliştirmek adına neler yaptınız?
İddialı olur mu bilemem ama çok iyi bir gözlemci olduğumu söyleyebilirim. Mesleğimin ve hayatımın en hassas noktası; gözlem. Kendimi geliştirmek adına; beğenmediğim aktörleri izlemeye daha çok zaman ayırıyorum.

* 'Vizontele' ve 'Organize İşler' gibi başarılı sinema filmlerine imza atmanıza rağmen, şöhreti 'Avrupa Yakası' ile yakaladığınız konuşuluyor...
Bilemiyorum... Şöhret garip bir kavram! Adolf Hitler de şöhretli bir adamdı; hala da öyle! Benim arzum sevilen bir şöhret olmak ama kastettiğiniz, sokakta herkesin adınızı bilip selam vermesiyse; evet çok ünlüyüm. Her selam verenin sevecen duygular beslediğini hissettiğimde daha da mutlu bir ünlü oluyorum.

* Bu kadar tanınıyor olmak size neler hissettiriyor?
Muhteşem bir duygu. İnsanoğlunun en büyük duygusal problemi, bu koca dünyada nerede durduğunu tespit etmektir. Herkesin sizi tanıması, selam verip tebessüm etmesi egonuz için iyi bir ziyafettir. Bu inkar edilemez bir gerçek ve ben bundan dolayı çok mutluyum.

TANRI KULAĞIMA ÜFLEDİ GALİBA

* 'Hayatımın projesi' dediğiniz 'Komedi Dükkanı'na nasıl başladınız?
Bir gecede! Bir iki ay süren bir proje bulma çabasından sonra, bir gece ansızın Allah bana acıyıp kulağıma üfledi sanırım. Çünkü gerçekten her şey bir anda ve art arda geldi aklıma.

* Çok genç yaşta alınan ödüller, başarılı sinema filmleri ve çok izlenen bir televizyon dizisine imza attınız. Derken 'Komedi Dükkanı' geldi. Tüm bunlarla yan yana giden bir de evlilik ve iki çocuk var. Bu kadar kısa bir zamana nasıl sığdı bunlar?
Kısa dediğiniz aslında 11 yıllık bir süreç. Yani başarılı bir şeyler üretmek için yeterli bir süre, sabır ve tecrübe için de yeterli bir zaman dilimi. Hayat çok garip bir yarış. Başlangıç tarihi var, o kadar. Sonrasında ne yapacağınız, nasıl yapmanız gerektiği ile ilgili bir done yok. Dolayısıyla elinizi çabuk tutmanız gerekiyor. Ben aklında güzel şeyler olan bir insanım ve bunları paylaşacak en doğru insanla; eşimle, kısa sürede tanıştığım için çok şanslıyım. Beni tamamlayan ve huzur veren bir eş ile de bizden daha güzel olan çocuklar dünyaya getirmek için daha fazla beklemek istemedik.

ASLA YOLUMDAN ŞAŞMADIM


* Başarıya ulaşmanızda neler rol oynadı? Sizi destekleyenler oldu mu?
Birincisi kendime olan güvenim, ikincisi ise eşim Özge. Her ne olursa olsun hep yanımda, hep realist ve güçlüydü. Ben de asla ve asla inandığım yoldan şaşmadım.

* Profesyonel olarak ilk sahneye çıktığınızda neler hissetmiştiniz?
Çoğu tiyatrocu gibi bir çocuk oyunuyla başladım. Daha doğrusu çocuk oyunuyla para kazandım ilk olarak. Çok garip bir duyguydu. O oyunda bir robotu canlandırıyordum ve her temsilde için için haykırıyordum; 'Ben sadece bir robot değilim' diye!

* İlk ödüllü projeniz hangisiydi?
İlk ödülüm amatör bir ödüldü aslında... 1001 yılında Liselerarası Tiyatro Festivali'nde almıştım. Profesyonel anlamda beni çok motive etmişti. Amerika'daki ilk ödülüm 1995, Türkiye'deki ilk önemli ödülüm ise 'Küheylan' adlı oyunla 1997 yılındaydı...

* Oyunculuğunuzun yanı sıra fotoğraf çekmeyi de seviyorsunuz. Neleri, kimleri fotoğraflıyorsunuz?
Sokakta olup biteni belgelemeyi çok seviyorum. 'Bu anı nasıl yakaladın?' diye sorduracak fotoğraflara bayılıyorum. Çocuklarımın her anını yakalamaya özen gösteriyorum.

* Hangi anlarda dinlendiğinizi hissediyorsunuz?
Oğlumu ve kızımı uyuturken... Ama hem dinlenip hem de düşünebildiğim an, bulaşık yıkadığım an! Bulaşık yıkamak beni anlatamayacağım kadar sakinleştiriyor. Beni tek yoran ise trafik.

* Sabahları ters mi uyanırsınız?
Ben erkenciyimdir ve uyandığım anda hemen hayata adapte olurum. Eğer çekim yoksa diğerleri uyanmadan ev işlerine girişirim.

* Altan Erkekli, Yılmaz Erdoğan gibi tiyatronun önemli isimleriyle çalıştınız, şimdi de Gülse Birsel ile çalışıyorsunuz. Bir benzetme yaparsak; hangi şeritte ne tür bir otomobil kullanıyorsunuz?
Ben kaldırımda yürüyorum... Bütün kazalar yollarda olur!
Haberin fotoğrafları