kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Nisan 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Demokrasi ve laiklik

Herhangi bir yanlış anlamayı önlemek için en başta belirtelim. Bu yazının AK Parti hakkındaki kapatma davasıyla zerrece ilgisi yok. Aynı şekilde, dini inançları irdeleme gibi bir niyet de taşımıyor.
Bizim tepkimiz, bu dava üstünden bilinçli-bilinçsiz, kasıtlı-cehalet ürünü yorumlar döktüren ve çifte standartların daniskasını en pervasız, hatta en hayasız pişkinlikle sergileyen batılı meslektaşlarımıza.
İşte bir örnek; dünyanın gerçekten en eski ve en güçlü medya organlarından olan "The Economist" dergisinin son sayısında, Türkiye'deki malum siyasalhukuki gelişmeleri konu alan yorumda şöyle bir ifadeye yer verildi: "Demokrasi, laiklikten önce gelir!"
Tanrı ile Sezar arasındaki yetki ve sorumluluk alanı paylaşımı sorunlarını yüzyıllar önce çözmüş ülkeler için hariçten gazel okumak anlamına gelen bu tür yorumlar, herhalde kendi karanlık dönemlerinin acılarını bastıran sadist bir ruh halinin dışavurumu olmalı.
Biz yine de iyi niyetle yaklaşalım. "The Economist" dergisi bu değerlendirmeyi, Anayasa'nın Cumhuriyet'in dayandığı temellerin belirtildiği maddesindeki sıralamaya göre yapıyorsa, itirazımız olamaz. (Anayasa'nın değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği 2'nci maddesi şöyle: "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti dir.")
Ancak -yorumun bütünü bizde öyle bir izlenim yarattı-ima yoluyla bile olsa "Bir gün demokrasi ile laiklik arasında tercih yapmak zorunda kalırsanız, laikliği bırakın" demek isteniyorsa, o anlayışa şiddetle ama şiddetle itirazımız var.
Çünkü, demokrasi sadece "Halkın halk için halk tarafından yönetildiği" rejim değil. Demokrasi sadece birden çok partinin varolduğu, iktidarın halkın oylarıyla belirlendiği rejim de değil.
Demokrasi tüm bunların yanı sıra, hatta tüm bunlardan da önce halkın "Özgür irade"ye sahip olduğu ve o özgür iradesini özgürce kullanabildiği rejimin adı.
Halkın iradesi ise ancak Sezar ile Tanrı'nın yetkilerinin kesin çizgilerle ayrılmasıyla özgürleştirilebilir. Bunu da sadece ve sadece din ve dünya işlerinin ayrılması sağlayabilir. Adına ister sekülarizm deyin, ister laisite, ister laisizm (Türkiye Cumhuriyeti "Laisite"yi seçti, anayasalarını hep ona göre düzenledi); din ile devletin ayrılmadığı ülkelerde hiçbir şekilde demokrasiden söz edemezsiniz.

Sezar ile Tanrı'nın uzlaşması
Daha ötesi, Sezar ile Tanrı'nın egemenlik alanlarını ayır(a)mazsanız, demokrasiyi inşa da edemezsiniz. Çünkü Tanrı ile Sezar'ı sandıkta yarıştırmaya kalkmış olursunuz. Bu yarışı da hiçbir zaman Sezar kazanamaz. Hele insanları sadece öbür dünyaya hazırlamakla yetinmeyen, bu dünyada da yaşamı en küçük ayrıntısına kadar düzenleme, denetleme, hatta ihlal durumunda cezalandırma iddiası taşıyan İslam'ın çoğunluğun inancı olduğu ülkelerde; asla!
Demokrasi yukarda belirttiğimiz niteliklerin yanı sıra Tanrı'nın Kilise ile simgelenen mabetlerde, yani özel yaşamda, Sezar'ın ise kamusal alanda söz sahibi olduğu rejimin adı. Bu ayrım, bu görev ve yetki paylaşımı, insanı kamusal alanda özgür birey, mabette de o da isterse, kişisel tercihiylekul yapar.
Ama bu ayrım ortadan kalkarsa, o kutsal duvar yıkılırsa, mabetteki kulluk kamusal alana da geçer. Birey ortalıktan çekilir. Bireyle birlikte akıl da, özgür irade de.
Bu da ülkeyi özgür bireylerin, hür iradelerin değil, dünyevi sorunların da çözümünü ilahi güce devretmiş kulların oy kullandığı bir sisteme götürür. Yani "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir"in yerini "Egemenlik Allah'ındır" alıverir. Kısacası, demokrasi uğruna laikliği ikinci plana atarken, demokrasiden de olursunuz.
Kabul; demokrasisiz laiklik hiç de iyi bir tercih değil. Özellikle bu "Demokrasiler Çağı"nda. Ama laikliksiz demokrasi, yani laikliğin olmadığı veya laiklikten vazgeçildiği demokrasi ise ölümcül bir tercih. Özellikle de bu "Özgürlükler Çağı"nda.