kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Nisan 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
ELVAN DEMİRKAN

Gençlik sevdasının bedeli

Bazı insanlar genç ve güzel kalmak için her yolu deniyor. Demi Moore da güzelleşmek için işkence çekmek gerektiğine inananlardan olmalı... Geçen hafta David Letterman Show'da pek bilinmeyen bir güzellik sırrını açıkladı: Sülük terapisi. Genç ve sağlıklı kalmak için her türlü terapiye açık olduğunu söyleyen yıldız, Avusturya'da sülük terapisi uygulayan bir kadının evine gitmiş. Ortaçağdan bu yana uygulanan sülük terapisinde, sülükler vücuttaki kirli kanı emerken, vücuda bazı enzimler yayarmış ve bu enzimler kana karışıp, kanı temizlermiş. Moore, "Sülük terapisi sayesinde kendimi toksinlerden arınmış hissediyorum" deyince, David Letterman da, "Menopozda olmadığına emin misin?" diye espriyi patlattı. Tabii Moore, 46 yaşında hâlâ genç kız gibi görünmesinin sırrını anlatırken; botoks ve dolgularını, göğüs, kalça, diz ve karnına kadar baştan ayağa yaptırdığı estetiklerini eklemeyi unuttu...

BAKİRE KANI BANYOSU
İnsanların genç kalma sevdaları yeni değil. Mısır kraliçesi Kleopatra deve sütünde yıkanırmış. 16'ncı yüzyılda 'Vampir Kontes' olarak bilinen Elizabeth Bathory genç kalabilmek için bakire kızların kanı ile yıkanırmış. Hindistan'ın eski başbakanı Morarji Desai de genç ve zinde kalabilmek için her sabah kendi idrarını içermiş. Tom Cruise, bebeği Suri'nin doğumunda genç kalmak için bebeğin plesantasını yemekten bahsediyordu... Estetik kraliçesi Ajda Pekkan ise İsviçre'de üç günlüğüne 11 bin dolar ödeyeceği hücre yenileme terapisine gidiyormuş. Gittiği aynı klinik mi bilmiyorum ama İsviçre'de dünyaca meşhur La Prairie Kliniği'nde cildin genç kalması için koyun ceninden alınan bir maddeyi vücuda enjekte ediyorlarmış. (Ayyy benim bu yazıdan içim kalkmaya başladı.) Vücudunun nasıl göründüğüne kafayı takmaktan, nasıl hissettiğine vakit ayıramadan yaşayan milyonlarca insan var!

'YARATIKIMSI' GÖRÜNTÜ
Estetik konusunda yenilikleri takip etmeye yetişemiyorsunuz. Hele parası olanlar, nasıl göründükleri ve nasıl görünmeleri gerektiğine dair hisleri arasındaki açığı kapatmak için ipin ucunu kaçırıyorlar. Bu saplantı ile bir şeyler yaptırdıkça, başka şeyler yaptırma ihtiyacı da artıyor ve doğallıktan uzak 'yaratıkımsı' bir görüntü çıkıyor ortaya. Dünyayı saran bu estetik çılgınlığı, benim gözümde bir çeşit mazoşizm. Tıpta estetik bağımlılığına patolojik bir durum olarak bakılırken, magazin dünyasında ise sadece teşvik ediliyor. Yaş ilerledikçe kadınlar için en zor olanının, dış görüntüye bağımlılıktan içteki kaynakları geliştirmeye geçiş dönemi olduğunu biliyorum. Ama sanki yaşım ilerledikçe de yaşlanma korkum önemini yitiriyor gibi geliyor. Sevdiğiniz insanları kaybediyorsunuz, dünyada insanların gerçek zorluklarla nasıl mücadele verdiklerini görüyorsunuz.

UZUN VADELİ BAKIM
O zaman perspektifim ve önceliklerim daha bir netleşiyor. Zaten 30 yıl kocanızla tartışmanın, 50 yıllık çevresel toksinin, sigaranın ve güneşin hasarını yok edecek bir tedavi yöntemi yok... Farkındalığınız arttıkça şunu da daha iyi kavrıyorsunuz: Yaşlanmanın etkilerine karşı çözüm; vücudun dış yüzeyine anlık bir bakım sağlamak değil; fiziksel, duygusal ve zihinsel dengeyi oturtacak uzun vadeli bir bakım.