kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MUHARREM SARIKAYA

CHP ve MHP'nin AB randevusu...

Ankara'da birinin çözümünün, diğerinin krizi olma durumu sürüyor. Hatta, gelecek haftadan itibaren buna yenilerinin ekleneceği de görülüyor.
İlk sırada da, Başbakan Erdoğan'ın önceki gün İsveç'ten Meclis'e gelecek hafta getireceklerini açıkladığı "Türklüğü aşağılamayı" düzenleyen TCK'nın 301'inci maddesi geliyor.

Baykal: Aşure zamanı geçti
Çünkü AK Parti'de, aralarında bakanların da bulunduğu bazı milletvekilleri TCK 301'deki değişikliğe sıcak bakmıyor.
TCK 301 konusunda CHP ile MHP'nin tavrında da değişiklik bulunmuyor.
Nitekim, dünkü sohbetimizde CHP lideri Deniz Baykal TCK 301 değişikliğine karşı tavırlarından tavizin söz konusu olmayacağını vurguladı.
Hükümetin, Anayasa değişikliği ile bazı yasalarda düzenleme getiren "midi demokratikleşme paketine" sıcak bakmayacaklarını da şu sözlerle dile getirdi:
"Aşure zamanı geçti; seneye bakarız. TCK 301'deki tavrımız belli; bizim baskı ile yasa çıkarma anlayışımız yok..."
MHP lideri Devlet Bahçeli de TCK 301'deki değişikliğe direneceklerini açıklamıştı.
Görülüyor ki AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn'in 1012 Nisan tarihlerinde Ankara'da bulunduğu sırada Meclis TCK 301'i tartışıyor olacak.

Randevuya soğuk yaklaşım
AB Komisyonu Başkanı'nın, 1960'tan bu tarafa ikinci kez Ankara'ya resmi ziyarette bulunduğu bir sırada başkentteki tartışma bu noktada kalmayacak.
Örneğin, Barroso ve Rehn'e, CHP ve MHP randevu verecek mi?
Randevu talebi hafta başında gelmiş olmasına rağmen, AB Komisyonu Başkanı ve üyesine dün itibarıyla CHP ve MHP yanıt vermemiş, biraz ağırdan alarak tavır gösterme gereğini hissetmişti.
Nedeni de açıktı:
"Ajandalarında Türkiye'ye resmi ziyaret olmamasına rağmen, hükümetin Dışişleri Bakanlığı ve Komisyon'u zorlaması sonucu AKP hakkındaki kapatma davası konusunda yargı üzerinde baskı yaratmak üzere geliyorlar."

"Laiklik olmazsa"
CHP lideri Baykal'a dün randevu talebine yanıt vermeyi neden ağırdan aldıklarını sorduğumda şu yanıtı verdi:
"Henüz bakıyoruz. AB Komisyonu Başkanı ve üyesine randevu vermemek gibi bir durumumuz tabii ki olmaz. Eğer ki yargıya baskı unsuru olabilecek bir sözleri olursa çıkar kamuoyu önünde bunu açıklar, tavrımızı da koyarız."
Baykal, bu aşamada bir noktanın da altını çizdi:
"AB'nin de farkına varması gereken önemli bir nokta daha var. Laiklik olmazsa demokrasi de olmaz."
Bu arada CHP ve MHP'de, AK Parti'nin kapatma davasında yanlış yöntem içinde bulunduğu inancı hakim.
İlginç olan, her iki parti de AK Parti'deki bazı akil kişileri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın 17 Ocak'taki açıklamasına dikkat çekerek uyarmışlar:
"Başsavcının 17 Ocak açıklamasının yüzde 20'si dini ve irticai konuları içeriyor, yüzde 80'i ise milli bütünlükle ilgili. Metni iyi okuyun..."
Özetle, birinin çözümünün diğerinin krizi olduğu Ankara'da orta yol henüz yok, ama arayanı da çok.
Birileri AK Parti'ye, "Anayasa'ya dokunma" diyor, bazıları ise "kabineni ve üst düzey bürokratlarını değiştir, yumuşama sağla" diyor.
Böyle dönemde yol gösteren çok oluyor...