kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ENGİN ARDIÇ

Hükümeti eleştiren yazı

Bazı salaklar vardır, akılları sıra bizleri "babalamaya" çalışırlar: Sıkıysa patronun aleyhinde yazsana!
Bana da çok yaptılar bunu, sıkıysa Uzan'ın aleyhinde yazsana, sıkıysa Karamehmet'in aleyhinde yazsana...
"Siz çalıştığınız şirketin patronunun ya da müdürünün kafasından aşağı mürekkep şişesini boşaltın, ben de yapmazsam namerdim" derdim, aval aval bakarlardı... (Elektronik çocuğu oldukları için sanırım hiç mürekkep şişesi görmemişlerdi.)
Şimdi de buna benzer bir şekilde yüklenenler var, aynı şey sanıyorlar: Sıkıysa hükümet aleyhinde yazsana! Yaaa, bok gibi para alıyorsun, yazamazsın değil mi? (Dertleri para.)
Sanki ben AKP'liyim, ya da başbakan babamın oğlu, bizim maaşı da örtülü ödenekten veriyor...
Herkesin kendisi gibi düşünmesini isteyenlere Batı'da faşist diyorlar. Bizde, "hükümet yanlısı" en ağır hakaret oldu çıktı.
Çok yazdım ama görmek istemediler. İnsanoğlunun algılaması "selektiftir", insan görmek istediği şeyi görür, duymak istediği şeyi duyar. Kime hangi etiketi yapıştırırsan da bu ülkede öyle gider. Bir yerimle kuş tutsam, hakkımda oluşturulan önyargıları silemem. Nefret kusmak isteyen, kusacaktır. Aynı çamuru döne döne atmaktan zevk alan, atacaktır.
Zarar yok, gene yazalım, mutlu olsunlar, ne de olsa gerçek velinimet müşteridir. (Bu gazete aslında okuyucuların malıdır, bu köşe de sizindir, beni de sizler yarattınız, siz olmasaydınız ben bir hiçtim, cart curt... İlhan Selçuk, Oktay Ekşi ve İbrahim Tatlıses ağızları, yerseniz....)
Hükümet, yanlışı, yeni anayasa konusunda yaptı.
Yepyeni ve demokratik bir anayasa taslağı hazırlanmadan bu "türban işine" girilmeyecek, birtakım kart cuntacılar azdırılmayacaktı!
Türban gibi konular, "temel hak ve özgürlükler kapsamında" ele alınacak, kızların kıçı başı için özel maddeler koymaya gerek kalmayacaktı. ("Herkes istediği gibi giyinmekte özgürdür, hiç kimse giyiminden kuşamından dolayı suçlanamaz, kovuşturulamaz ve kısıtlanamaz" cümlesi bile yeterliydi.)
Gerçi o zaman da taş koyanlar çıkacaktı tabii (Profesör Ergun Özbudun'a edilen küfürleri hatırlayınız.)
Birtakım uyanıklar, sanki bürokrat babaları ihtilal yapmış gibi "kurucu meclis" falan isteyeceklerdi.
(Anayasanın toplumda herkesin hoşuna gitmesi gerektiği, koskocaman bir palavradır. Anayasa "konsensüsle monsensüsle" yazılmaz, toplumda "o sırada kimin borusu ötüyorsa" onun tarafından yapılır. Halkın onayı da o sırada yaratılan havaya bağlıdır. Birbirleriyle taban tabana zıt 1961 Anayasası'nı onaylayan da aynı halktır, 1982 Anayasası'nı da... Ne anlaşması yahu, Fransa'da 1793 Anayasası'nı hazırlayan Robespierre kralcıların görüşünü mü almıştı? Sovyetler Birliği Anayasası burjuvalara danışılarak mı üretildi? 1924 Anayasası'nı Vahdettin'e mi sordunuz?)
Bu hükümetin, bütün engellemelere rağmen, yeni bir anayasa hazırlayıp mecliste kabul ettirecek ve halkoyuna sunacak gücü vardı.
Artık yoktur. Kendi canının derdine düşmüştür.
Keyfe keder parti kapatmak da zorlaşacaktı yeni anayasayla, hukuku siyasi çıkarlar doğrultusunda eğip bükmeye cevaz vermek de...
Siyasi partiler kanunu da, seçim kanunu da yeni anayasaya uymayacakları için değiştirileceklerdi. Yeni bir Türkiye başlayacaktı. Olamadı.
Yeni bir Türkiye kendilerine iki numara büyük gelenler, eskisiyle kırkılsınlar.
Bana ne hemşerim, ben politikacı mıyım? Sevimsiz gündeminizden sıkıldım. Kafamı kızdırmayın, tarih yazarım, edebiyat yazarım, sinema yazarım, tiyatro yazarım, müzik yazarım, resim yazarım haa!