kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Nisan 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Saracoğlu'nda bütün yollar zafere çıkar

Deniz TÜRKER SABAH
Fenerbahçe'nin mabedi artık rakipler için korkulu bir rüya oldu. Chelsea maçında stada gelen genç yaşlı, kadın erkek o anın tanığı olan 50 bin kişi gururlu ve inançlı olmanın keyfini yaşıyor..
"Aşkınla oldum derbeder, Bu sevgin bir ömre bedel, Fenerbahçeli olmanın, gururu bizlere yeter." Yer: Bağdat Caddesi. Saat: 18.00. Herkesin üstünde forma, elinde bayrak. Karşılıklı, kaldırımlarda bu tezahürat yükseliyor. Her sokakta ayrı bir hikaye. Kimisi işinden üç gün izin almış, gelmiş Afyon'dan ama bilet bulamamış. Bileti bulan da diyor ki "Yenemesek de bu maçta statta olmak bile yeter." Maça bir saat kala tribündeyiz artık. Hemen arkamda beş yaşında küçük bir çocuk, sırtında Anelka forması. Babasına ısrarla Anelka'yı soruyor. Babası "Bırak şimdi onu. Kezman'a bak!" deyince çocuk yapıştırıyor babasına cevabı: "Sen ille de Anelka yazdırmadın mı benim formaya?" Yaşlı bir teyze torunuyla gelmiş, yardım istiyor. "Evladım; ilk kez geliyorum. Neresi yerimiz?" Kartına bakıp oturtuyorum yerine. Hemen önümüzde. Oğlu şehir dışına çıkmış. Torunu da ille gelmek isteyince maça, iş başa düşmüş. Teyze arkasına dönüp soruyor: "Evladım; şu reklamlarda oynayan meşhur oyuncu hangisi? Hani kel olan. Bir göstersene!" "Teyzeciğim, o sakat" diyorum.

BİR DAHAKİ MAÇ NE ZAMAN
9 yaşındaki torunu Alper de babaannesine Drogba'yı göstermeye çalışıyor. "Bak babaanne! Bu, dünyanın en iyi oyuncularından." Yanımızdaki çift uğur olsun diye yer değiştiriyorlar. Tellerin önünde maçı izleyen ve "Kopenhag'dan sevgiler" pankartı taşıyan gençler "Yenilsek de fark etmez. Başımız dimdik dolaşıyoruz artık." İlk yarı bitince önümdeki yaşlı teyze takılıyor gözüme. Devamlı kulağıyla oynuyor. Meğer kulağına bir pamuk tıkamış. Çıkardığında pamuğu göz göze geliyoruz. Aşkolsun bir gol atamadılar" diyor. "Sen de bağırırsan atacaklar teyzeciğim" diyorum. İkinci yarı takım kıpırdanınca ümitler tazeleniyor. Tribünler yavaş yavaş ateşleniyor. Tribüne gelen bir topu Kopenhag'dan gelen gençlerden biri üç kere öperek öyle atıyor sahaya. Hepimiz gülüyoruz önce. İki dakika sonra gol gelince koşup sarılıyoruz ona. Beraberlik golü sonrası daha da bir inançlı taraftar. Bu öykünün sonu mutlu bitmeliydi. Herkes Chelsea tribünlerine işaret yapıyor "Bu iş daha bitmedi" diye. Bitmemişti gerçekten. Bu inanç takımda da vardı. Ve 80. dakikada Deivid'in muhteşem golü geliyor. Tribünde herkes kardeş gibiydi. Tanımadıklarına sarılıyorlar, sevinçten gözyaşı döküyorlardı. Alper'in ilk kez maça gelen babaannesi bile tezahürata katılıyordu artık: "Burası Kadıköy. Buradan çıkış yok." Maç bitiminde Alper babaannesinin telefonundan babasına galibiyet sevincini anlatıyordu. İlk kez maça gelen babaanne ise bana döndü: "Bir dahaki maç ne zaman evladım."
Haberin fotoğrafları