kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Nisan 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Darbeden demokrasi çıkarmak

Bazen en umutsuz görülen durumlar, yepyeni fırsatlar açabilir.
Türkiye bugün böyle bir noktada.
Demokratik sürece, açık bir darbe girişimi var, partiler kapatılmak, 8 ay önce seçilmiş siyasiler yasaklanmak isteniyor.
Şimdi önümüzdeki fotoğrafı iyi görmek lazım.
Öncelikle kabul edelim ki, AK Parti ikinci döneminde AB sürecini boşladı. Bunda Avrupa siyasi haritasının yeni kompozisyonunun da rolü büyük oldu elbette.
Bu boşlama sonucu demokratik reform süreci yavaşladı, yorgun kabine, icraatında son derece yavaşladı.
Demokratik reformların hız kesmesi, AK Parti'nin gizli ajandası konusunda kuşkuları olan kesimdeki rahatsızlığı artırdı.
Toplumun bir kesimi kendini kuşatılmışlık duygusu içinde hissetmeye başladı.
Şimdi ciddi bir rejim bunalımıyla karşı karşıyayız.
Sivil anayasanın hazırlayıcılarından Doç. Dr Serap Yazıcı, Medyakronik sitesine son durumun bir değerlendirmesini yapmış.
AK Parti'ye yönelik kapatma davasının ceza muhakemeleri hukuku çerçevesinde ele alınması gerektiğinin altını çizen Yazıcı, hüküm verilene kadar iktidar partisinin dilediği yasama faaliyetinde bulunabileceğini vurgulamış.
Tıpkı şu anda Meclis'te görüşülen ve Sosyal Güvenlik sisteminde önemli bir reformu öngören reform paketi gibi...
Eğer, AK Parti'nin yasama meşruiyetini tartışıyorsanız, Türk Ceza Yasası'nın 301'inci maddesi dahil, hiçbir konuda girişimde bulunmadan beklemesi gerekir.
Onun için izlenmesi gereken yol çok açıktır:
Bu müdahaleyi özgürlükler alanını genişletmek, korkuları gidermek ve Batılı anlamda bir demokratik sistem kurmak için bir fırsata çevirmek...
Sadece parti kapatmayla ilgili bir düzenlemeye gitmemek, sivil bir anayasayı gündeme getirip referanduma götürmek.
301'inci maddeyi derhal gündeme getirip bu beladan kurtulmak.
Güneydoğu'ya yönelik kapsamlı paket çıkarmak.
Bunlar ilk anda akla gelenler.
Böyle bir pakette "laiklik elden gidiyor" endişesine kapılan kentli orta sınıfları rahatlatacak düzenlemeler yapmak ve sistemin laik, demokratik hukuk devleti niteliğini garanti altına almak.
Bütün bunların tek hedefi olması gerekir, o da krizden fırsat yaratmak...
1971 muhtırasını, Ecevit'in demokratik bir açılıma dönüştürmesi gibi; bu durum da benzer bir fırsata çevrilebilir.
Yeter ki, yanlış arayışlara girip yanlış ittifaklar kurulmasın ve tek hedef olarak tam demokrasi gözetilsin.
Türkiye bu değişimi gerçekleştirecek güçtedir.