kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Nisan 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Özel Tiyatroların altın yılı..

Geçen 10 gün içinde iki özel tiyatroda iki oyun izledim. İkişer kişilik..
Biri erkek.. Biri kadın.. Olaylar "KadınErkek İlişkileri" üzerine gelişiyor.. "Gök kubbenin altında kadın erkek ilişkileri üzerine söylenmedik ne kaldı ki" diyebilirsiniz. Haklı olabilirsiniz de..
Ama söylemeden söylemeye fark var.
Oyunların ikisi de Paris'te geçiyor.. İkisinde de kadın, erkeği kendi mekânına sürüklüyor. Birinde elinden tutarak. Ötekinde yakalatıp getirterek..
Birisi günümüzde, öteki işgal altındaki Paris'te geçiyor.
Birinde erkek sanal bir sanat adamı. Yazar..
Ötekinde erkek, gerçek bir sanatçı. Picasso..
Oyun Atölyesi'ndeki oyun "Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler!.."
Kadın, elinden tutup getirdiği erkeğe "Sen benim kocamsın. Merdivenden düştün, kafanı vurdun, hafızanı kaybettin. Ama merak etme iyileşeceksin" diyerek başlatıyor oyunu..
Duru Tiyatro'daki "Bana Bir Picasso Gerek"te, Picasso'yu, merkezin mahzendeki sorgulama yerine Gestapo getirip, sorgulayıcı kadına teslim ediyor..
Naziler, işgalleri altındaki Paris'te yaşayan İspanyol sanatçıyı aşağılama mizanseni hazırlama niyetindeler. Bunun için onlara bir Picasso tablosu gerekir.. Resim uzmanı kadın bu tabloyu bulup getirecektir.. Bu oyun da öyle başlar.
Ötesinde, oyunların metinlerini de kat kat aşan muhteşem oyunculuklar var..
Cinayetler'de Haluk Bilginer ve Vahide Gördüm'ü izlediğimde "Bundan iyisi olmaz" demiştim.. Haluk da, Vahide de doruklarda dolaşıyorlardı..
Sonra Picasso'da Sezai Altekin ve Ayça Bingöl'ü seyrettim, hem de o mahzenin içinde.. Arif Akkaya oyunu, Duru Tiyatro'nun mahzenine koymuş, sahneye değil.. İzbe, karanlık merdivenlerden güç bela inerek, mahzene giriyorsunuz. Uzun bir koridor düşünün.. İki yanındaki arkalıksız tahta sıralara siz oturuyorsunuz. Seyirci, ya da başka tutuklular gibi.. Ortada bir masa var. Oyun bu masanın etrafında geçiyor..
Sanatı, sanat politika ilişkilerini tartışıyorsunuz.. Guernica'nın nasıl doğduğunu öğreniyorsunuz.. Bu sahnede gözlerim buğulandı fena halde..
Picasso ölüp bayıldığım bir sanatçı değil. Modern resimden pek hazzettiğim de söylenemez.. Ama Madrid'de Kraliçe Sophia Müzesi'nde koca bir duvarı kaplayan Guernica önünde nasıl saatlerce büyülenip kalmış, ne karmaşık duygu sellerine kapılmıştım.. O günü yaşadım yeniden, insana tokat gibi gelen o sahneyi izlerken..
Oyun ilerdikçe farkına varıyorsunuz ki, esas hikâye Picasso, Gestapo, sanat, siyaset değil.. Oyun, kadını, erkeği anlatıyor aslında, ezelden beri söylenenler, yaşananlar içinde.. Ve de nasıl anlatıyor, olmaz böyle şey..
Oyunların ikisini de görmelisiniz, ama Cinayet mümkün değil. Sezonun tüm biletleri satılmış. İlanları öyle.. Bana hiç de inandırıcı gelmedi. Sanırım bir kurum tüm temsilleri kapadı.. Öyleyse yanlış.. Bilginer, böyle bir teklifi kabul etmemeli, hiç değilse birkaç sırayı ayırmalıydı, tiyatro severlere.. En azından kendi seyircilerine..
Picasso devam ediyor. İstanbul içinde ve dışında turneye de çıkıyor. Ama turnelerde normal sahnelerde oynanıyormuş. Oysa bu mahzendeki mizansenin etkisi çok başka.. Kadıköy'de, yerinde izleme çarelerini arayın ve de bulun..
Yılın, yılların tiyatro olaylarından birini, içinde yaşayacaksınız o zaman!..