kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Küreselleşmeye küreselleşmeyle direnebiliriz

Evrim ALTUĞ FOTOĞRAFLAR: ERKAN SEVENLER
23.03.2008
Yeni kitabında "Türkiye'de neden darbeler oluyor?" sorusuna yanıt arayan sosyolog Doç. Dr. Ferhat Kentel'e göre, laiklik bugün var olan tüm farklılıklar için bir güvence kaynağı. Akademisyen Kentel için küreselleşmeye direnebilmek, ancak küreselleşerek mümkün..
Sosyolog Doç. Dr. Ferhat Kentel'in Ehlileşmemek, Düzleşmemek, Direnmek isimli söyleşi kitabı, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü araştırma görevlisi Esra Elmas'ın kendisiyle yaptığı söyleşilerinden oluşuyor. Kentel'in, sosyoloji eğitimi de almış olan öğrencisi Elmas ile özellikle 22 Temmuz seçimlerinden bu yana yapılmış görüşmelerini harmanlayan 208 sayfalık kitap, AKP'yi kapatma davası tartışmalarının hemen öncesinde Hayy Kitap'ın Söyleyecek Sözü Kalanlar dizisinde yayımlanmıştı. Tam 11 ayrı başlıkta toplanan ve ocak ayında basılan söyleşi kitabı, ironik bir şekilde daha ilk bölümünde "Türkiye'de Neden Darbeler Oluyor?" sorusunu tartışmaya açmış. Kitapta ayrıca, "Devlet yüzde kaçımızı ehlileştirebildi?" ya da "Nasıl direneceğiz?" gibi sıra dışı başlıklar da var. Biz de hal böyle iken, kitapta yer alan bazı ifadeleri üzerinden Kentel'in güncel Türkiye okumasını merak ettik ve kapısını çaldık.

- Kitabın yansıttığı atmosfer, Türkiye'deki kadın okurlara ne ifade ediyor?
- Kitap herkese ne mesaj veriyorsa, kadınlara da aynı mesajı veriyor aslında. Eğer bu kitabın belli bir mesaj kaygısı varsa o da kabaca şu olabilir: Ortada savunulacak kimlikler var. Fakat kimlik de tek başına hiçbir şey değil. Kimlik ancak başkalarıyla beraber olan bir şeydir. Daha çok, bir kimlik ve başka kimlikler arasında 'gidip gelme' hali önemli. Bunu sırf kadın ve erkekler üzerinden değil, Türk - Kürt veya Ermeni - Türk ikilikleri için de geçerli sayabiliriz. Kitapta yer alan anahtar kelimelerden biri, bu yönüyle akıl ve duygu ya da zihin ve beden arasındaki sürekli karşılıklı hareketi öne çıkaran 'düşünümsellik' zaten. Daha fazla bilgiyi ve kendimizi anlama halini bu hareketle üretebiliriz ancak.

- Kitabınızda Türkiye'deki 'karşıt' kesimlerin birbirlerini sürekli itham ve utandırma gayreti içinde olmalarına niçin dikkat çektiniz?
- Bahsettiğim 'utandırma' eğilimi, modernleşme veya medenileşme aracının bir mekanizması olarak öne sürülüyor daha çok...

- AKP'yi kapatma davası, AKP tarafından ve AB'nin söylemleri üzerinden, karşı kutba karşı 'utanılacak' bir tutum olarak yansıtılıyor zaten... Buna ne dersiniz?
- Evet, bu 'medeniyet' projelerinin yarattığı bir gerilim aslında. Modern toplumda yaşayan bireyler olarak şu anda bizde hakim bir medeniyet algısı var. Batının gelişmişliği ve kalkınma modelinin dünyada hegemonik bir yön kazanması, bizim de bu hegemonyanın içinde yaşadığımız 'utanma' duygusu söz konusu. Batıdan edindiğimiz bu model, zaten az gelişmişliği ve doğululuğu vb. bizde 'utandıran' bir şey. Salt doğululuğu değil, köylülüğü, geleneksel olanı kendi kendinizde 'utandırıyorsunuz', daha sonra da bir batı modeli içine giriyorsunuz. Ama öyle anlaşılıyor ki, bu tür bir medenileşme projesi, hegemonik gücünü ve meşruiyetini giderek yitiriyor. Batı modelinin meşruiyetini yitirme sürecine paralel olarak, alternatif modeller belirginleşiyor; bunlar da geleneklerini yeniden güncelliyor. Batı modelinin 'utandırma' mekanizmasını tersine çeviriyor. Bu anlamda geleneksel olan, utanılacak bir şey değildir. Hatta geleneksele değer vermemek, daha da utanılacak bir şeydir. ABD'deki siyahların "Siyah Güzeldir" diye başlattıkları hareketi buna örnektir. Bugün ABD'de kazara siyahlar hakkında olumsuz bir yargı beyan ederseniz, toplumda sizi utandıracak bir şey yapmış olursunuz...