kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Dünden bugüne Ergenekon

Ergenekon hakkında çok şey yazıldı çizildi. Dağınık bilgilerden toparlayabildiklerimizi, konuyu berraklaştırabilmek için sunuyoruz.
1999'dan sonra yeniden yapılanan Ergenekon'un, eskisiyle bir ilgisi var mı? Hani, solcuları hedef alan, Ziverbey Köşkü'nde Tümgeneral Celil Gürkan, gazeteci İlhan Selçuk, İlhami Soysal ve diğerlerine işkence yapan Tümgeneral Memduh Ünlütürk'ün de üye olduğu Ergenekon'la? Bence yok. Çünkü o dönem dava başkaydı.
1968'de Fransa'da başlayan talebe olayları, sağsol çatışması, Türkiye'de hiç durulmadı. Belli ki, birileri kazanı sürekli fokurdatıyordu. 27 Mayıs "devriminin" yarım kaldığını düşünenler, sivilasker işbirliğiyle yeni bir darbenin peşine düşmüşlerdi. Bu yüzden kargaşa devam etmeliydi. İşin içinde, Cemal Madanoğlu gibi 27 Mayıs "artıkları" vardı; Doğan Avcıoğlu, Devrim gazetesi çevresinde, bir an önce Demirel hükûmetinin yıkılmasını talep eden bir "aydın" kitlesi oluşturmuştu. İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Uğur Mumcu ve daha sonra o günkü gelişmeleri "Kimse kızmasın, kendimi yazdım" kitabında itiraf eden Hasan Cemal, Güney Amerika benzeri ilerici bir darbenin Türkiye'de de gerçekleşmesi hayalini kuruyordu. Adı geçen kitapta, Hasan Cemal, İlhan Selçuk'un kendisine, daha sonra "9 Mart darbesi olabilseydi, 27 Mayıs devam edecekti" dediğini belirtir. 9 Mart darbesinin içinde, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur ve Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler de vardı. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç sayesinde 9 Mart darbesi önlendi; Faruk Gürler ve Muhsin Batur son anda darbe hazırlıklarından kopartıldı.
Sol bir askeri müdahaleye zemin hazırlamakla suçlanan aydınların beraat etmesinin temelinde, işin ucunun Faruk Gürler ve Muhsin Batur'a dayanması yatıyor. Ergenekon, o tarihte, kuruluş amacına uygun olarak, komünizmle özdeşleştirdiği sol devrimcilerin karşısındaydı.
12 Mart sonrasında, Ecevit, siyasette büyük bir ağırlık kazandı. Böylece, kontrgerillanın hedefi haline geldi. "Çünkü ortanın solu, Moskova yoluydu."
Sağda ve solda vuruşan gençler, suikastta kurban giden aydınlar, Türkiye insanının kendisini büyük bir tehdit altında hissedip istikrar aramasına yol açıyordu. 12 Eylül'le "istikrar" geldi. 12 Eylül öncesi akan kan, sonrasında hemen durdu.
O Ergenekon'la, bugünkü Ergenekon bence farklı. Çünkü, bugünkü Ergenekon, 1999'da, yani 28 Şubat sürecinde yeniden yapılanırken, "milliyetçi-sol-ulusalcı" bir vizyon kazandı. Ergenekon'un kontrolünde Kemalistsivil bir Lobi oluşturuldu. Amaç, antiemperyalist çizgide yeni bir milli mücadele vererek, Kemalizm'i müdafaa etmekti. Klasik milliyetçilerle, ulusalcı sol kol kola girip, "Kızıl Elma ittifakını" oluşturdu. Bu oluşumu, İlhan Selçuk yazılarıyla destekledi. "Cumhuriyetimiz tehlikede; farkında mısınız?" reklamları, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde laikliği koruma adına düzenlenen toplantılarda yükselen "Batı düşmanı, antiemperyalist ses", 301'den yargılanan aydınları "Ermenici " diye topa tutan Kemal Kerinçsiz ve arkadaşları, Ergun Poyraz'ın yazdığı ve AK Parti'nin önde gelen siyasetçilerini Musevilerle irtibatlı gösteren "Musa'nın Gül'ü; Musa'nın çocukları Tayyip ve Emine" gibi kitaplar, Lobi faaliyetleri kapsamında mütalaa edilebilir. Kimi, Lobi'nin bir parçası olduğunun farkındadır, kimi belki de Lobi tarafından kullanılmaktadır.
Ergenekon ciddi bir olay; izlemeye devam edelim.