kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bombanın izi

Bazı şeyleri tekrar tekrar hatırlatmak gerekiyor. Gazeteciliğin özünde "fikri takip" var zaten.
Ama "araştırma" sadece gazeteciliğe has bir şey değil.
Emniyet ile Adalet de, başka kavramlarla ifade edilse ve yöntemleri, yükümlülükleri, araçları, amaçları çok farklı da olsa,benzer bir şey yapıyor.
Ya da, aynen kimi gazeteciler gibi yapamıyor veya yapmıyor!
Tekrar yazıyorum:
Ergenekon meselesinde kilit unsur el bombaları ise;
Bombaların nereden nasıl çıktığı da kilit önem taşır.
Şu ana kadar, buz dağının görünen kısmında, bombaların "gökten bir elma düştü, bir daha" şeklinde aramıza karışmış olduğu ve çeşitli yerlerde çeşitli girişimlerde bulunduğu manzarası mevcut.
Oysa, Cumhuriyet Gazetesi avukatları, gazeteye atılan bombalar konusunda mahkemeye net bir başvuru yapmıştı.
1. Bombaların kaynağı neresi?
2. Oradan nasıl çıktı?
Makine Kimya Endüstrisi (ki MKE olarak Ankaragücü ile Kırıkkalespor'a da isim vermektedir!) çok açık bir cevap verdi:
Tek tek numaraları belirli bombaların MKE tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na verildiğini mahkemeye bildirdi. (Daha önce ayrıntılarıyla yazmıştım.)
Bundan sonrası ibretliktir:
Cumhuriyet'e bomba atanlardan biri kısa süre sonra "Danıştay cinayeti"ni işledi.
Cumhuriyet'e atılan bombaların tertibinden bol miktarda bir evde bulundu ve ilişkili kişiler tutuklandı.
Fakat;
Gazetenin bombalara şaşı bakan tavrının yanında, Sezar'ın hakkı avukatlara, gazete avukatları ısrarla mahkemeden talepte bulundu:
MKE'nin Kara Kuvvetleri'ne verdiği bu bombaların oradan ne şekilde çıktığının belirlenmesi...
Ve mahkeme bu talebi reddetti! Yani, bombaların nereden nasıl yola çıktığının belirlenmesi lüzumlu görülmedi!
İlgili kurumlar net bir açıklama yapmadı, zaten yapmaları da istenmedi.
Şu sıra, "bombaları ona şu verdi, şuna bu verdi" diye iddialar çıkıyor.
Ama hepsi sonraki aşamayı temsil eden isimler.
MKE'nin teslim ettiği birimler değil.
Şu anda, hem soruşturmayı yürüten savcıların hem Genelkurmay'ın bu konuda ne yaptığını bilmiyorum.
Belki de, Cumhuriyet avukatlarının da cevapsız kalan o sorusunun cevabı aranıyordur şimdi... belki de...
Lakin, yanlış biçimde "çete" dediğimiz, Sauna, Atabeyler, Ergenekon gibi oluşumlarda ortaya çıkan özel kuvvet belgesi, muvazzaf kişi, bomba vesaire gibi "resmi" unsurlar, muhalefet de dahil Meclis'in, elbette hukukun ve Genelkurmay'ın özel ilgisini, bilgisini ve bilgilendirmesini hak eder.
Gazeteciliğin de ısrarlı takibini.
Ama ile karanın ortaya çıkabilmesi, hakikat ile manipülasyonun birbirinden ayrılması, örtülü savaşlar ile hakiki hukukun ayırt edilebilmesi biraz da öyle mümkün olur.