kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
BELGİN ÇOBAN
kitap

'Olmayan Ülke' Türkiye'ye uzak mı?

Ne olur söyle Ahmet Ümit, şu anlattığın 'Olmayan Ülke' Türkiye'ye çok mu uzak? Soruyorum çünkü ben de o ülkede yaşamak istiyorum. Ahmet Ümit'e soruyorum çünkü o yanıtı biliyor. Çünkü oturup bir masal yazmış... Adı; 'Olmayan Ülke'... Bu ülke; canlıların birbirine saygı duyduğu, birbirlerini yok etmeden birlikte yaşamayı seçtiği, hoşgörü ve barış ülkesi... Cumartesi okudum masalı... "Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir varmış bir yokmuş, yeryüzünde canlı çokmuş. Uçanı, kaçanı, yüzeni, sürüneni, toprakta biteni, denizde boy vereni, dağda açanı, vadide büyüyeni, tüylüsü, pullusu, zırhlısı, kanatlısı, hörgüçlüsü, iki ayaklısı, iriyarısı, minicik olanı; yaşlı dünyamızda renk renk, boy boy, çeşit çeşit, soy soy milyonlarca farklı varlık, farklı yaratık yaşarmış..." Burada okumam kesildi çünkü caddeden bir uğultu yükselme başladı. "Türkiye laiktir, laik kalacak!"
Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanan ADD üyeleri Taksim'e doğru yürüyüşe geçmiş, Atatürk Müzesi önünde polis güçleri tarafından durdurulmuş ve pazarlığa oturmuşlardı basın açıklaması için... Ellerinde uzunca bir Türk bayrağı, minik pankartlar, Cumhuriyet'in o günkü sayısı, birkaçında da sanırım İlhan Selçuk fotoğrafı... Sloganlar hiç kesilmedi: "Mustafa Kemal'in askerleriyiz!", "Tayyip bizi de gözaltına al!" Açıklamanın ardından Osmanbey metrosuna kadar yürüdüler, orada yine durduruldular, kaç taburdu bilmiyorum bir yığın polis yanlarından koşarak geçip önlerinde duvar oluşturdu... Geri döndüler Cumhuriyet'in önüne, arkalarından da polisler... Ben de silkindim, aslında çocuklara yazılmış ama büyüklerin de zevkle okuyabilecekleri masala döndüm...
Masal büyücülerle insanlar arasındaki savaşı ve bitmeyen öfkeyi anlatıyor. Tabii insanların padişahının güzel ve küçük kızı Su Hanım ile büyücülerin yakışıklı prensi Rüzgar'ın birbirine aşık olması da bu öfkeyi dindiremiyor... (Not: Ahmet Ümit torunu Rüzgar'ın adını vermiş yakışıklı prense...) Ne insanların Akıl Ülkesi ne de büyücülerin Hayal Ülkesi yanaşmıyor barışa... Ne olurdu sanki bu aşk evliliği ile o büyük kin bitse... Ne olurdu hoşgörü gelse... Ne olurdu temiz, dürüst, adil, özgür, baskıların ve bağnazlığın olmadığı, hiçbir yaratığın birbiriyle mücadele etmediği, inançların insan olmanın ötesine geçmediği, gücü eline geçirenin ortalığı duman etmediği bir yaşama sahip olsalardı... Neyse ki Rüzgar ve Su Hanım kendilerine böyle bir ülke bulmayı başardı da can sıkıntım biraz olsun geçti. Oranın adı 'Olmayan Ülke'ydi... O yüzden tekrar soruyorum; Ne olur söyle Ahmet Ümit, anlattığın 'Olmayan Ülke' buralara çok mu uzak?