kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Mesleğimiz, meslektaşlarımız

"Çok dikkatli olmak gerekir. Verilen bilgileri çok iyi izlemek ve kuşkuyla bakmak lazım. Bence bizim görevimiz, gazetelerde çıkan haberlerdeki yanlışları mercek altına almaktan çok, gazetecinin işini yapma kapasitesinden şüphe etmenin duyarlılığını uyandırmaktır.
Yani, verilen haber üzerinde şüpheyi uyandırmak... İnsanlara haber kaynaklarının güvenilirliğini sorgulamayı öğretmek gerekir. Bence temel sorun, insanlara olayların nasıl geliştiğini açıklayabilmektir. Bunun yolu da öncelikle haber kaynaklarının incelenip haberin saptırıldığını ortaya çıkarmaktır. Bu mekanizmaya girdiğiniz andan itibaren ve kum tanesi kadar küçük de olsa bir gerçeklik payı saptadığınızda, bu önemli bir başarıdır."
Bu cümleler Fransa'nın en önemli yayın organı "Le Monde" bünyesinde yayınlanan aylık "Le Monde Diplomatique" gazetesi yöneticilerinden Serge Halimi'ye ait. Halimi, medyadaki yozlaşmayı konu alan ve Türkçe'ye "Düzenin Yeni Bekçileri" diye çevrilen (Aslı: "Düzenin Yeni Bekçi Köpekleri") kitabıyla müthiş bir başarı yakaladı: Kitabı sadece Fransa'da en az 20 baskı yaptı ve satışı 250 bini geçti.
Girişteki uzun paragrafı onun bir mülakatta "Okuyucu ne yapacak? Kime inanacak? Gerçek bilgiye nasıl ulaşacak" sorusuna verdiği yanıttan aldık.
Halimi'ye başvurmamızın bir nedeni var: Çünkü "Ergenekon operasyonu"ndaki son gözaltılarla ilgili olarak dün yazılı basında yapılan yorumları okuyunca, onun medyanın halini özetleyen "Diller çürüdü, düşünceler yozlaştı" cümlesini anımsadık.

Kalem mi, silah mı?
İşte sözde bir olayın perde arkasını irdelemesi gereken yorum köşelerinde dün yayınlanan yazılardan, sergilenen görüşlerinden seçmeler:
- "Var imiş kurtaracak bahtı kara maderini diyen, kapalı adı zinde kuvvetlerden, sözde devrimci kesimlerden umudumuzu kestik. Son umudumuz yargı! O da boş çıkarsa, yargı da laik Cumhuriyet'i boşarsa, din devletine yönelişi, türbanı, hacı hocayı sindirenler, haydi sokaktakiler, partiler; daha karanlık günlere elbirliğiyle koşun, koşun, koşun..."
- "Hayır, Kemal Alemdaroğlu'nun ismi beni hiç şaşırtmadı doğrusu. İstanbul Üniversitesi eski Rektörü'nün birtakım ilişkileri ve amaçları hep konu olmuştur. Doğu Perinçek ismi de n'olamaz dedirtmiyor insana. Hep illegal ilişkileri olduğu öne sürülür, hatta bizzat kendisi bunu ihsas eder."
- "Bu gördükleriniz; direnen, Cumhuriyet devrimine ihanet etmeyen, boyun eğmeyen, yürekli, yiğit insanların temizlenmesi aşamasıdır.
Daha çok şey göreceksiniz. Daha sabahlar çok beter haberlere gebe."
- "Malum çevrelerin dışarıyla ilişkilerinin de takibe alınması gerek. Yurtdışı ile ilgili birtakım tezgâhlar konusunda uyarıyor Avrupa'daki bazı dostlar. Ya iktidar bu çevreleri harekete geçmeden yakalar, ya da gelecek günler hiç de iyi olmaz!"
- "İlhan Selçuk korkulduğu için değil, Atatürk kimliği hapsedilmek için oradadır! Böylece taraftara işaret verilmekte, yürekler soğutulmaktadır."
n "Kimse ucuz sabunla ucuz temizliğe soyunmasın. Koku geçmiyor. İlhan Selçuk'a bakın, Alemdaroğlu'na bakın, madalyonun diğer yüzü onlar. Farkları, dokunanı tehdit edecek kadar pas tutmuş olmaları..."
- "AKP'yi kapatma girişimi olmasaydı, Ergenekon'un üst yöneticilerine dokunulmayacak, büyük bir çatışmadan kaçınılacaktı. Ama kapatma isteği, bu sürecin barış içinde normalleşerek geçemeyeceğini gösterince büyük temizlik harekatının başlaması için işaret verildi."

Haber kutsal, yorum hür!
En az bir bu kadar daha örnek sıralayabiliriz. Gazetecilik anayasasının "Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek" maddelerinin başında "Haber kutsal, yorum hürdür" gelir.
Medyamızda haber, kutsallığını çoktan yitirdi. Şimdi yorum da hürriyetini yitiriyor. Yorumcular da özgürlüklerinden vazgeçiyorlar. Gönüllü ve de hevesli olarak. Ve her kalem sahibi mevzilendiği siperin karşı tarafındakileri "Düşman" olarak görüyor. Her yola başvurarak, her türlü silahı kullanarak öldürülmesi gereken düşman. O nedenle de savcılıktan vazgeçtik, infazcılığa, tetikçiliğe soyunuyorlar. Yine gönüllü ve bilinçli olarak.
Bu süreçten siyaset mutlaka yaralı çıkacak. Belki yargı da yaralanacak. Ama en ağır yarayı medya alacak. Son saygınlık, inanılırlık kırıntılarını da yitirecek.