kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Radolphe Marconi, tanıştıklarında Lagerfeld'in ilk önce kokusundan etkilenmiş.

Lagerfeld'in gözüne kazağıyla girdi

ESRA ÇORUH
08.03.2008
Siyah gözlükleri, bembeyaz at kuyruklu saçlarıyla moda dünyasının efsanesi Karl Lagerfeld'in hayatını anlatan Lagerfeld Sırları adlı filmin yönetmeni Rodolphe Marconi, filmin ilk gösterimi için İstanbul'daydı..
Lagerfeld'e çok saygı duyuyorum. Öyle zeki, komik ve gizemli ki...

Chanel, Fendi, Lagerfeld Gallery, defileler, güzel kızlar ve moda efsanesi Karl Lagerfeld'in bilmediğimiz sırları... Ve bir tarafta da 1999 Cannes Film Festivali'nde ödül alan, cesaretli ve idealist genç bir yönetmen... Rodolphe Marconi'nin üç yıllık çalışma sonrasında çektiği Lagerfeld Sırları filminde ünlü modacının gizemi anlatılıyor. Marconi, 2004'te tanıştığı Lagerfeld'i ikna etmeyi başarmış. Modacının şahsi video ve fotoğraf arşivlerini referans olarak kullandığı gibi, adeta bu sürede Lagerfeld'in hayatını paylaşmış. Ve moda efsanesinin bilmediğimiz yönlerini, bir elbisenin hazırlanışını, fotoğraf ve resim çalışmalarını, sanat kitapları koleksiyonunu, dünyaca ünlü yıldızları nasıl giydirdiğini, yani kısaca yıldızın tüm yaşamını gözler önüne seriyor. Filmin özel gösterimi için Vakko'nun davetlisi olarak İstanbul'a gelen Marconi, sorularımızı yanıtladı.

- Eminim birçok kişi size bu soruyu sormuştur ama böyle bir film için nasıl ikna ettiniz Karl Lagerfeld'i?
- Basın ilişkilerini yürüten ajansın sahibi Caroline Lebar'in benimle buluşmasını kabul edene kadar herhalde her gün aradım. Karl Lagerfeld'in hayatını film yapmak isteyen 100'üncü kişi olduğumu söylese de 'hayır'ı kabul etmedim ve Lebar'ı bir öğle yemeğine ikna ettim. Üç ay boyunca sürekli görüştük. Ve bir buluşmamızda bana ertesi gün 12.00'de Lagerfeld'i göreceğimi söyledi. Ve buluşmamızda ona neler yapmak istediğimi anlattım, bana güvendi. Ne zaman çekime başlayacağımı sorduğunda da "Yarın," diye cevap verdim ve çekimler başladı.

- Neden Lagerfeld'i seçtiniz?
- Aslında günün birinde belgesel bir film yapacağımı hiç düşünmemiştim. Hatta bana göre bir film, aktörsüz olmaz. Ama bir dergiye verdiğim röportajda, "Böyle bir film çekseniz, kimin hayatını çekmek isterdiniz?" diye sorduklarında hiç düşünmeden "Karl Lagerfeld," cevabını vermiştim. Öyle zeki, komik ve gizemli ki... Ve bu yüzden de herkes gibi ona çok saygı duyuyorum. Ben 11 yaşındayken resim öğretmenimin Lagerfeld için "O, en tepede ve her zaman en tepede kalacak," dediğini hatırlıyorum. Onun espri kabiliyetini, canlı ruhunu, Fransızca konuşmasını ve en önemlisi kafasını seviyorum. Ve tabii ki görüntüsünü.

- Merak ettiğim bir başka konu da sizin Karl Lagerfeld ile ilk buluşma anınız. İlk görüşmeye giderken ne giydiniz, ilk izleniminiz ne oldu?
- Aslına bakarsanız, ben de ne giyeceğimi çok düşündüm ve sonunda hiçbir özelliği yokmuş gibi görünen Thom Brown'un gri kaşmir bir trikosunu giydim. Trikonun özelliği dünyada sadece üç tane olması. Tabii o ana kadar birinin bende diğer ikisinin de Karl'da olduğunu bilmiyordum. "Merhaba," dediğinde görüntümden hoşlandığını el sıkışmasından anladım. Rahat olmam için de sıcak bir tebessümle gülümsedi. Bu ilk buluşma anı, her zaman her yerde karşılaşabileceğiniz bir atmosfer değil. Öyle bir karizması var ki ve harika kokuyor. Ona açık olduğunuz müddetçe o da tüm sıcaklığını koruyor. İlk önce modadan, kıyafetlerden, sonra aktörlerden, sinemadan konuştuk. Daha sonra sıra projeye geldi.

- Tam üç yılda üstelik ekibiniz olmadan çekimleri tamamladınız. Nasıl, rahat çalıştınız mı?
- Medyatik imajının tam tersi bir adamı bulmak çok çekici. Karl bana sonsuz bir güven besledi. Ofisinde, yatak odasında, giyinme odasında, kütüphanelerinde, fotoğraf stüdyosunda hazinelerini keşfetmeme izin verdi. Bazen homurdanıyor, mırıldanıyordu. Hatta gözlüksüz bir anında, mutfağında, banyosunda, bir sonraki Chanel koleksiyonunu tasarlarken, Monaco Prensesi Caroline'le akşam yemeği yerken, Nicole Kidman'ın yerde oturmuş halde Karl tarafından fotoğrafları çekilirken görüntüledim. Defile hazırlıkları, denemeler, partiler, yemekler, Paris'teki dairesinde yalnız geçirdiği ve araştırma yaptığı tüm zamanlar... Hamburg'a gidip, çocukluğunun geçtiği evi, okul yolununu çektiğimiz gibi, başta Paris olmak üzere, iki hafta Japonya'da, bir hafta New York'ta, 15 gün Biarritz'de ve dört gün Monaco'da çekim yaptık.

- Kişiliği hakkında da sizden biraz ipuçları alalım. Beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz yönleri?
- Beğenmediğim hiçbir tarafı olmadı. Çok açık, neşeli, esprili bir kişilik. Karanlık bir çocukluk, Saint-Laurent'in Dior için seçildiğini öğrendiği zamanki öfkesi ve göz kamaştırıcı yükselişine tanık oldum. Aynı zamanda nostaljiye tahammül edemeyen bir adam. Ve edebiyata, sinemaya, resme aç, art deco ve çağdaş sanat, estetik, şıklık ve lüks fanatiği bir uykusuz entelektüel... Her pazartesi sabahı yardımcılarına çikolata göndermeyi unutmayan, her defileden sonra çalışanlarına kendileri için bir çanta, ayakkabı veya ceket almayı unutmamalarını tembihlemek gibi pek çok inceliği olan bir insan..

- Neleri kullanıp, kullanmamanız gerektiği konusunda müdahalede bulundu mu size?
- Bu uzun ve yoğun dönemde, onunla olan ilişkim hiç bir kesintiye uğramadı. Kameram günlük hayatını yaşadığı ve geçirdiği her yerde dolaştı. İşinin en ilham verici anı olan ve "Fikirler o zaman aklıma geliyor, her zaman en fazla kafamın berrak olduğu bir saatte," dediği sabah kahvaltılarını, öğle ve akşam yemeklerini onunla paylaştım. Karl hiç müdahalede bulunmadığı gibi adeta işbirliği yaptı benimle.

- İlk ne zaman seyrettirdiniz Lagerfeld'e filmi? Tepkisi nasıl oldu?
- Filmin tamamı bittikten iki hafta sonra filmi gördü ve hiçbir şeye dokunmadı. İkimiz birlikte seyrettik ve film bittikten sonra beni tebrik etti ve çok beğendiğini söyledi. Şiirsel ve modern bir film olduğunu söylemesi beni çok mutlu etti.
Haberin fotoğrafları