kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

İşte siyasi yasak istenen isimler

Yeni Haber
İLİŞKİLİ HABERLER
İşte siyasi yasak istenen isimler
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından AKP hakkında açılan kapatma davasının iddianamesinde aralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eski Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın da olduğu 71 isim hakkında 5 yıl süreyle siyaset yasağı isteniyor.

İşte o isimler...

1-Recep Tayip Erdoğan
2-Bülent Arınç
3- Abdullah Gül
4- Hüseyin Çelik
5-Ömer Dinçer
6- Fahri Keskin
7-Burhan Kuzu
8-Eyüp Fatsa
9- Nihat Eri
10-Eyüp Sanay
11-Tayyar Altıkulaç
12-Ömer Özyılmaz
13-Sadullah Ergin
14-Cavit Torun
15-Asım Aykan
16-İrfan Gündüz
17-Mehmet Çiçek
18-İdris Naim Şahin
19-Binali Yıldırım
20-Akif Gülle
21-Hasan Kara
22- Fehmi Hüsrev Kutlu
23-Musa Uzunkaya
24-Mehmet Aydın
25-Güldal Akşit
26-Ersönmez Yarbay
27-Ahmet Faruk Ünsal
28-Mehmet Elkatmış
29- Abdullah Çalışkan
30-Nihat Ergün
31- Bülent Gedikli
32- Egemen Bağış
33- Resul Tosun
34- Hayati Yazıcı
35- Sadık Yakut
36- Abdurrahman Kurt
37- Muzaffer Külcü
38-Selami Uzun
39-Fatma Seniha Nükhet Hotar Göksel
40-Dengir Mir Mehmet Fırat
41-Mehmet Zafer Üskül
42-Hüseyin Tuğcu
43- Mehmet Cemal Öztaylan
44-Hüsnü Tuna
45- Fatma Şahin
46- Muzaffer Gülyurt
47- Muhyettin Aksak
48-Bekir Bozdağ
49-Nurettin Canikli
50-Mustafa Elitaş
51-Recep Akdağ
52- Cevdet Erdöl
53- Hüseyin Tanrıverdi
54-Ayşe Böhürler
55- Hasan Cüneyt ZAPSU
56- Hasan BALAMAN
57- Ali Uğurlu
58- Kamil Ünal
69- Mustafa Burna
60- Ali Tekin
61- Süleyman KALDIRIM
52- Mustafa TARLACI
63- Ayşe YÜREKLİTÜRK
64- Ahmet GENÇ
65-Mehmet Demirci
66- Ahmet Misbah DEMİRCAN
67-Hüseyin Turan
68- İbrahim Karaosmanoğlu
69-Alaaddin Yılmaz
70-İbrahim HALICI
71- Ahmet Şükrü Kılıç,

"LAİKLİK KARŞITI MODEL PROGRAMDA DEĞİL EYLEM VE SÖYLEMDE"

AKP iddianamesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı döneminde Sabih Kanadoğlu tarafından 2002'de AKP hakkında açılan bir kapatma davasının sonucunun henüz açıklanmadığı, yasa değişikliği ile bu davaya konu SPY'nin 104'üncü maddesindeki yaptırımın devlet yardımından yoksunluğa dönüştürüldüğü belirtildi. İddianamede laikliğe karşı modelin partinin programında değil eylem ve söylemlerinde görüldüğü kaydedildi.

İddianamenin "Davalı siyasi Parti Hakkındaki İstemin İrdelenmesi" başlıklı bölümde AKP'nin kısa bir tarihçesi anlatıldı.

İddianamede, AKP'nin 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulduğu belirtilirken, "Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce Refah Partisi'nde siyaset yaparken, bu parti listesinden beş yıl süre için 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiş, ancak 06.12.1997 tarihinde Siirt'te yaptığı konuşma nedeniyle halkı din ayrımı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek suçundan on ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu mahkûmiyeti nedeniyle 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununun 11 nci maddesi gereğince siyasi parti kurucusu (veya üyesi) olmasına yasal engel bulunmasına rağmen, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde kurucu üye olmuş ve bilahare partinin genel başkanı seçilmiştir" denildi.

Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili ihtarının gereğini yerine getirmemesi nedeniyle AKP hakkında Siyasi Partiler Yasası'nın 2003 değişikliğinden önceki 104'üncü maddesi uyarınca 23 Ekim 2002 tarihinde kapatma davası açıldığı hatırlatılan iddianamede şöyle denildi:

AKP HAKKINDAKİ İLK KAPATMA DAVASININ SONUCU AÇIKLANMADI

"Yasalardaki ve Anayasa'daki değişikliklerle Recep Tayyip Erdoğan hakkında söz konusu olan mevzuat engelleri ortadan kaldırılmıştır. Açılan kapatma davasında karar halen açıklanmamış ise de, yasa değişikliği ile bu davaya konu SPY'nin 104 ncü maddesindeki yaptırım devlet yardımından yoksunluğa dönüştürülmüştür."

İddianamede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi kurulmadan önce, laikliğe aykırı eylemlerin odağı oldukları için Anayasa Mahkemesi'nce 1998 yılında kapatılan Refah Partisi ve 2001 yılında kapatılan Fazilet Partisi'nde siyaset yaptığı, 58'inci hükümette Başbakanlık görevini Abdullah Gül'ün, siyasi yasaklılığının mevzuat değişikliği ile kalkması sonrasında yapılan ara seçimde milletvekili seçilmesi üzerine 14.3.2003 tarihinde kurulan 59 ve 60'ıncı hükümetlerde ise Başbakanlık görevini Recep Tayyip Erdoğan üstlendiği belirtilirken diğer parti üyeleri hakkında şu ifadeler kullanıldı:

"Abdullah Gül, Abdüllatif Şener, Mehmet Ali Şahin, Abdülkadir Aksu, Ali Coşkun ve Zeki Ergezen daha önce Refah Partisi ve Fazilet Partisi'nde siyaset yapmışlardır. Cemil Çiçek, Mehmet Vecdi Gönül ise Fazilet Partisi'nde siyaset yapmışlardır.

22. dönemde TBMM Başkanı olan Bülent Arınç daha önce Refah ve Fazilet Partisi'nde siyaset yapmıştır. TBMM Başkanvekillerinden İsmail Alptekin daha önce Fazilet Partisi kurucu genel başkanlığı görevinde bulunmuştur.

Laikliğe aykırı eylemleri nedeniyle 1997 yılında Kırıkkale Üniversitesi Rektörlüğü görevinden alınan Beşir Atalay ise 58'inci ve 59'uncu hükümette Devlet Bakanı, 60'ıncı hükümette İçişleri Bakanı olarak görev almıştır.

Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, aynı belediyenin şirketleri olan İDO Genel Müdürü Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanı, İGDAŞ yönetim kurulu üyesi Mehmet Hilmi Güler ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, yine aynı belediyenin Veteriner İşleri Müdürü Mehmet Mehdi Eker Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak görev almışlardır.

TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, Erdoğan'ın belediye başkanı olduğu dönemde belediyeye bağlı İETT Genel Müdürlüğü görevinde bulunmuştur."

Milletvekilleri, örgütler, yerel yönetimler ve üyeler bağlamında, Adalet ve Kalkınma Partisi'nde halen siyaset yapanlardan, geçmişte başka bir siyasi parti ile bağlantısı olanlar esas alındığında; geçmişte siyaset yapılan partiler sıralamasında Refah Partisi - Fazilet Partisi'nin ilk sırada yer aldığı kaydedilirken şu ifade kullanıldı:

LAİKLİK KARŞITI MODEL PROGRAMDA DEĞİL EYLEM VE SÖYLEMDE

"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tüzük ve programı incelendiğinde, soyut metinlerde hedeflenen laiklik karşıtı modele yönelik hükümlerin yer almadığı görülmektedir. Ancak davalı parti, laiklik karşıtı eylem ve söylemleriyle yasalara ve Anayasa'ya aykırı olarak tüzük ve programının ötesine geçmiştir."

CUMHURBAŞKANI GÜL'E 10 İDDİA

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın AKP hakkında hazırladığı kapatma davasına ilişkin iddianamede, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül hakkında "laik devlet ilkesine aykırı eylem ve demeçlerine" ilişkin 10 iddiaya yer verildi.

Gül hakkındaki iddialarda, dikkat çeken bölüm ise Dışişleri Bakanlığı görevi sırasında yayınladığı genelgede Büyükelçilerden Fethullah Gülen'in yurtdışındaki okullarla temas ve işbirliği yapmalarını istemesi yeraldı. Ayrıca, Leyla Şahin davasında AİHM gönderilen savunmanın AKP'yi zor duruma düşüreceği gerekçesiyle çekilmesi de iddianamede yeraldı.

Abdullah Gül ile ilgili iddianamede yeralan 10 iddia şöyle sıralandı :

1- Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak suçundan hakkında dava açılan Fetullah Gülen isimli tarikat liderinin yurt dışında kurduğu okullar bir ticari şirket olarak değerlendirilip temas ve işbirliği yapılması, Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Bakanlığın genelgesi ile Büyükelçiliklerimizden istendi.

2- Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, 2005 yılı Kasım ayında bir gazetecinin, Başbakan Erdoğan'ın, AİHM'nin türban kararını din alimlerinden görüş almadan vermesini eleştirdiği açıklamasını hatırlatarak, "AİHM kararından önce din bilginlerine danışması gerekir mi?" şeklinde soru sorması üzerine, "Bunu AİHM'ne sormanız gerekir. Sayın Başbakan'ın söylediği gayet açık. Mademki din ve inançlarla ilgili konular söz konusu, o zaman din bilginlerinden de görüş almak gerekir şeklinde düşüncelerini paylaşmış arkadaşlarla. Bunu farklı mecralara çekmenin bir anlamı yok. Buradaki tuzağı da gayet iyi görüyoruz biz. O açıdan bu konularla ilgili dikkatli hareket etmeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki günü geldiğinde Türkiye kendi sorunlarını kendisi çözecek olgunluğa ulaşacak." dedi.

3-Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, 2003 yılı Kasım ayında Roma'daki AB Troykası toplantısına giderken uçakta yaptığı söyleşide Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nun demokrasi ve insan hakları alanlarındaki sorunlar listesinde türban yasağının dâhil edilmemesini eleştirdi.

4-2004 yılı Ekim ayında SKY-Türk televizyonunda soruları yanıtlayan Dışişleri Bakanı Gül, türban yasağının AB insan hakları standartları içinde bulunmayan bir yasak olduğunu ve günü geldiğinde bu yasağın Türkiye'de kalkacağından şüphe duymadığını belirtti

5- Dışişleri Bakanı Gül, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabulünün 55. yıldönümü, "ifade ve inanç özgürlüğünde kararlıyız; herkes inandığını yaşayabilmeli..Herkes güven içinde, korkudan, endişeden uzak olmalıdır. Düşündüğünü inandığını rahatlıkla ifade etmeli, inandığını rahatlıkla yaşayabilmelidir. İfade ve inanç özgürlüğü, işkenceden ve terörden tamamen arınmak, bizim hedefimizdir. Bununla ilgili yasal düzenlemelerin hepsi, kararlı şekilde gerçekleştirilmeye devam edilecektir" dedi.

LEYLA ŞAHİN SAVUNMASINI GERİ ÇEKTİ


6- AİHM'DE görüşülen Leyla Şahin davasında Hükümet adına Abdullah Gül'ün başında bulunduğu Dışişleri Bakanlığı kanalıyla gönderilen ve "Türbanın üniversitelerde laik eğitimle çeliştiği ve bağdaşmadığı, gericiliği teşvik ettiği, çağdaşlaşma yolunda bir geri adım niteliğinde bulunduğu, amacın modernleşme ve çağdaş görüntüyü korumak olup, siyasal simge haline getirilen başörtüsü, özgürlük sorunu değil politikacılar tarafından şeriat amaçlı kullanılmış bir olgu olduğu" görüşü dile getiren savunmayı AKP hükümetini zor duruma sokacağı gerekçesiyle geri çekti.

7- Gül, Akşam Gazetesi'ne verdiği mülakatta, "Düşünsenize ben toplumda hak ve özgürlüklerin gelişmesi için bu kadar mücadele vermişim, sonra da hayattaki en yakınım olan eşimin hakları için mücadele etmemem istenecek, böyle bir şey olabilir mi? AKP olarak türban konusunu biz fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında görüyoruz ve değerlendiriyoruz. Ben bu türban konusunda en zor konumdaki insanlardan bir tanesiyim. Bu İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki Leyla Şahin davası sürecinde de daha net olarak ortaya çıktı. Ben devletin görüşünü ve var olan kanunları savunmak zorundayım, bu yüzden vicdanım ile devlet işleri arasında sıkışıp kalıyorum. Ancak Türkiye'de insanlar baş örtülmesi işine fikir ve vicdan hürriyeti bağlamında bakmaya başladıklarında benim gibi insanların vicdanları ile devlet kuralları arasında sıkışıp kalması da sona erecektir. Buna inanıyorum." dedi


8- Gül, 2005 yılı Kasım ayında AİHM'nin türbanla ilgili Leyla Şahin kararı üzerine görüşlerini; "Bu, yasakların devam ettiği anlamına gelmez. Bunun ötesinde bu, Türkiye'nin kendi sorunudur. Bu tip yasaklarla Türkiye'nin bir yere gitmesi mümkün değildir. Türkiye'de azınlıkların dini hakları, özgürlükleri söz konusu olurken, çoğunluğun hak ve hukukuyla ilgili konularda eğer kısıtlamalar varsa, bunlar savunulacak işler değildir. O açıdan hep beraber günü gelecektir ki, bunların hepsi kendi inisiyatifimizle temizlenecektir.İleride görürsünüz, yapılır mı, yapılmaz mı? Bu bir turnusol kağıdı gibi; kimin ayrımcılığı, kimin yasakçılığı savunduğu görülmektedir. Hükümet yasakları kaldırmakta kararlıdır. 3-4 sene önce neredeyse başörtülü insanlara Kızılay'ı (Kızılay Meydanı) bile yasak edeceklerdi. Bugün öyle mi? Bunlar şüphesiz ki, hâlâ tam bir demokratik ülkede olması gereken özgürlüklerin kullanıldığı anlamına gelmiyor." şeklinde açıkladı.


9- Gül, 2005 yılı Kasım ayında, "Türkiye'de kadınların yüzde 70'e yakını başörtüsü kullanırken, hâlâ üniversitelerde, birçok yerlerde ne yazık ki sıkıntılar var. Ama bunları kesinlikle unutmuş değiliz, bunu açık söyleyeyim. Önce bu sıkıntıyı kendi evinde yaşayan insanlar olarak böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Gittiğim yerlere eşimle davet ediliyorum. Zirve toplantıları da dahil, en ufak protokol sıkıntısı çekiyor değilim. Eşime uygulanacak protokol ne ise o uygulanıyor. En ufak bir sıkıntı görülmüyor. Milli Eğitim Bakanlığımız'ın bu adaletsizlikleri (katsayı) gidermeye yönelik çalışmaları var, tahmin ediyorum bu uygulamalar bu yıl geçerli olacak. Bir Anayasa değişikliği olmadan YÖK'te reformları gerçekleştirmek mümkün değil. Türkiye'nin her tarafında reformlar olurken, "Üniversite dokunulamaz, YÖK dokunulamaz" demek çok mantıksız, kabul edilemez bir şey" şeklinde konuştu.

10- Danıştay 2. Dairesi'nin türbanla okula alınmayan müdür Aytaç Kılınç'a ilişkin kararı ile ilgili olarak Gül : "Doğrusu bunu kaygıyla karşılıyorum ve hayretler içinde kaldık. Bu yaklaşımın altında negatif özgürlükler anlayışı vardır. Bu anlayış bildiğiniz gibi otoriter, diktatör rejimlerin felsefesidir. Halbuki Türkiye giderek demokratikleşen, bireyin, toplumun haklarının daha da genişletilmesine doğru bir yöneliş içindedir. Bu, Türkiye'nin yönelişine ters bir karardır""Bizim anlayışımız hep pozitif özgürlüklerden yanadır. Bu açıdan kararı yanlış ve tehlikeli görüyorum"Çünkü görebildiğim kadarıyla bu karar dini bir vecibeyi yanlış bir örnek olarak gösteriyor. Bunlar çok tehlikeli ve yanlış şeylerdir, umut ederim ki düzelir. Bütün bu kararlar alınırken, şu herkesin zihninde olması gerekir ki Türkiye giderek özgürleşen, demokratikleşen, sivil alanı daha da genişleten bir toplum olacaktır. Buna kararlıyız. Toplum olarak, meclis olarak, hükümet olarak kararlıyız. Bu bakımdan bu kararın ciddi şekilde kamuoyunda büyük bir olgunlukla tartışılacağını ve herkesin bir kez daha düşüneceğini ve yanlışlarını düzelteceğini tahmin ediyorum" dedi.

(ANKA)