kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Mart 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Kaza bela olmazsa 10 bin doları bu yıl buluruz

Büyük resim için tıklayın
Milli gelir rakamları revize edildi ve yüzde 31.6 düzeyinde yükseltildi. Gerçek durumumuzda harhangi bir değişme olmadı. Ancak revizyonla daha gerçekçi bir durum fotoğrafı çekildi ve ekonomi daha iyi bir görünüme kavuştu.
Kendi içinde bazı çelişkileri ve aydınlatılması gereken noktaları içerse de, böyle bir düzeltme gerekliydi. Değişen ekonomik yapının kavranması açısından bu önemliydi. Ancak revizyonu bir gecede zenginleşmenin ötesin geçiren başka bazı gerçekler de var.

- Ne değişti?- Öncelikle revize edilmiş rakamlar ile revizyon öncesinin karşılaştırılmasından bazı bölümlerin altını çizelim.
- Yukarıdaki tablodan izlenebileceği gibi, 2001 yılı milli geliri yüzde 7.5 yerine yüzde 5.7 azalmış. 2007 yılı 9 aylık büyümesi yüzde 3.9 yerine yüzde 5 imiş. Türkiye büyümesinin düşük görülmesi belli kararları pekala etkilemiştir. Finansal piyasalarda alım satımlara ve buna bağlı olarak kayıp ve kazançlara yol açmıştır.
- Milli gelirin gerçek düzeyine yaklaştırılmasıyla Türkiye'nin en önemli ekonomik göstergelerinde ciddi iyileşmeler meydana geldi. Elbette ki borç rakamları, bütçe açığı verileri mutlak rakam olarak değişmedi. Ama bu verilerin milli gelire oranı ciddi düşüşler gösterdi. Cari işlemler açığında 2 puanlık düşme, net kamu borcunda 10 puanlık azalma, bütçe açığında yarım puanlık iyileşme ortaya çıktı. Bu iyileşmeler ekonominin görünümünü pozitif etkileyebilir.

- Rekor faize neden mi?- Şimdi bu verilerdeki iyileşmeden sonra demek ki, o kadar da borçlu değilmişiz. Net kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 30 ile normal ülkeler düzeyine inmiş. Dış borçlarımızın milli gelire oranı yüzde 52 düzeyinden yüzde 38.7'ye gerilemiş. Bu oranlar bir süre önce IMF tarafından tutturulması tavsiye edilen ideal oranlar.
- Borçlulukta madem ki bu kadar iyileşme sağlamışız, o zaman şimdiye kadar neden yüksek faiz ödedik ki? Çünkü borçların sürdürülebilirliğinin artması; riskin azalması, faizin düşmesi demek. Türkiye de dünyanın en yüksek faizini veriyor. Demek ki gereksiz yere yüksek faiz ödemişiz. Yüksek riskli göründüğümüz için yüksek faiz talep etmişler .
- Üstelik yüksek faiz Türkiye'nin kredi notuyla da yakından ilgili. Ekonomik verilerdeki kırılganlığın azalması reformlarla birleştirilebilseydi, acaba Türkiye'nin reytingi hemen olmasa bile belli bir zaman içinde artırılamaz mıydı? Pekala artırılabilirdi.

- Ne sonuç yaratır?- Milli gelirin büyüklüğü, kişi başına düşen gelirin artması doğrudan yabancı sermaye çekilmesine de katkı yapacak veriler. Milli gelir revizyonu ile bir gecede gerçek durumumuzda herhangi bir değişiklik olmadı. Ama zaman içinde ekonominin görünümünde, imajında, özellikle yabancıların risk algılamasında, sonuçta faiz oranlarında belli değişikliklerin de yolu açıldı.
Bir de, 2006 için 7.500 dolar düzeyinde ölçülen kişi başına gelirin 2007'de 9.200 dolara çıkması ve 2008'de yüzde 4 büyümenin sağlanması, döviz kurunda ciddi bir sıçramanın meydana gelmemesi halinde 10 bin dolara yükselmesi mümkün. Bu da çok önemli bir eşik.

- Sonuç- "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol." Mevlana