kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Erdoğan "Doğurun" dese de aileler planlarını koşullara göre yapar...

Antalya Topçu Alayı'ndaki kısa dönem askerliğimizde bir bölük komutanı bizlere "Kafanızda herhangi bir konuda izdiham olduğu takdirde bana gelip, sorun" derdi.
Askerlik görevlerini gecikmeli olarak yapan yaşları ilerlemiş ve çoğunluğu yüksek eğitimli olan bizler de, "Bu komutan neden 'istifham' yerine 'izdiham' kelimesini kullanıyor" sorusuna cevap arardık.
Aradan geçen 30 yılı aşkın sürenin sonunda, ben de Türkiye'ye yön vermeleri beklenen kafalardaki (veya beyinlerdeki) kavram kargaşası için "istifham" yerine "izdiham" kelimesini kullanmanın daha doğru olacağını düşünmeye başladım.
Örneğin iktidardaki AK Parti'nin sözcüleri ve Başbakan Erdoğan, Türkiye'de kişi başına ulusal gelir payının 10 bin dolara ulaşmasının ulusal bir hedef olduğunu sürekli tekrarlıyorlar. Bu arada sayımda nüfusumuzun bilinenden az çıkması üzerine, bir günde kişi başına düşen ulusal gelir payı 7500 dolara çıkıverdi.
Biliyoruz ki Türkiye'nin global gelişme ve uygarlık yarışındaki engellerinden biri hızlı nüfus artışıydı.

Gençlik ve gerçekler
"Genç nüfus" bir toplumun dinamizmine işaret eder.
Ama eğer eğitim, sağlık, istihdam gibi alanlarda gelişmişlik düzeyinde geri iseniz, gençlik, cehaletin, sağlıksızlığın, işsizliğin ve istikrarsızlığın kaynağı da olabilir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki suç oranlarının yüksekliğinin, bebek ölümlerinin, gençlerin örgütlü eylemcilerin ellerine düşmelerinin nedenleri arasında hızlı nüfus artışı ile ekonomik geri kalmışlığın karşılıklı etkileri vardır.
Bütün bu gerçekler bilinirken, Başbakan Erdoğan'ın annelere "En az üç çocuk doğurun" diye çağrı yapması, yurt ve dünya gerçeklerine karşı bir "düşünce izdihamı" nın çıkartılması değil midir?
Diyelim ki Erdoğan "Kadınlar Günü" nün yaşandığı bir atmosferde bu sözleri söylerken, kadını sadece anne olarak gören muhafazakar-mukaddesatçı ideolojisini seslendirdi.

Herhalde unuttu
Diyelim ki yıllık 300-400 bin nüfus artışının İstanbul'un sorunlarını nasıl katladığını, işsiz genç kuşakların çaresizliklerini, Belediye Başkanıyken yaşadıklarını unuttu. Veya Başbakan olarak eğitimdeki dar boğazları ve mesela "sınıfta kalma" sistemi olsa her yıl yeni 50 bin derslik inşa etmek gerektiğini falan da hatırlamadı.
Her 20 yaşına gelen erkeğin askere alınması sonucu, ordu mevcudunun Çin ordusundan sayıca daha fazla olabileceğini de düşünmedi.
Peki kafalardaki izdihama tek örnek, Erdoğan'ın kadınlara "üç çocuk doğurun" demesi midir?
"Sosyal Demokrasi"yi diğer siyasi akımlardan farklı kılan olgular, "barışçılık", "özgürlükçülük", "dünyalılık", "sivillik", "demokratlık" değil midir?
Siz dünyada adı bilinen herhangi bir sosyal demokrat partinin ve liderinin, militarizme, kökten devletçiliğe, milliyetçiliği yabancı düşmanlığına dönüştüren tarzdaki "ulusalcılık" a oynadığını duyabilir misiniz?

Aile planlaması
Veya toplumlara özgür düşünceyi, alışılmışı reddedebilmeyi, en yerleşik ve inanç haline dönüşmüş düşünceler üzerinde bile spekülasyon yapabilmeyi öğretmesi gereken üniversitenin, yasakçı, doktriner ideolojik ve rejim saplantılı bir çizginin simgesi olabilmesi, "beyinsel izdiham"ın bir diğer örneği değil midir?
Erdoğan isterse kadınlara "en az 20 çocuk doğurun" desin.
Kadınlar ve eşleri, sadece doğurmanın değil, "eğitimli, sağlıklı ve sahibi" insanlar doğurmanın aile kavramını güçlendirdiğini yaşayarak hissettikçe, buna göre planlarını yapacaklardır.
Nitekim Türkiye kentleştikçe aile planlaması da gerçekleşiyor.
Yani keşke bütün beyinsel izdihamlar, Başbakan Erdoğan'ın doğuma dönük çağrısında kalabilseydi.